21.08.2008 - 21:42 | Son Güncellenme:
Canan ALTINTAŞ-Muharrem KONTAZ/DİYARBAKIR (DHA)
DİYARBAKIR'da incelemelerde bulunan Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker için alınan güvenlik önlemleri en üst seviyede tutuldu. Yanıltma yöntemini uygulayan güvenlik güçleri, konvoyda bulunan 3 zırhlı araç yerine bir minibüs ile bakanların ulaşımını sağladı. Sağlık Bakan Akdağ, AKP'den milletvekili adayı olan ve Dicle Üniversitesi Rektörülüğü'ne atanan Prof.Dr. Ayşegül Jale Saraç'a Maliye Bakanlığı'nın 19 milyon YTL'lik çekini verdi.
Diyarbakır Sağlık Hizmetleri Değerlendirme toplantısına katılmak üzere kente gelen Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ile Tarım Bakanı Mehdi Eker, çeşitli temaslarda ve incelemelerde bulundu. Vali Hüseyin Mutlu'yu makamında ziyaret eden bakanlar, 400 yataklı Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile 320 yataklı Kadın-Doğum ve Çocuk Hastanesi inşaatında incelemelerde bulundu.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ'NE 19 MİLYONLUK ÇEK
Bakanlar, 22 Temmuz seçimlerinde AKP'den Diyarbakır milletvekili adayı olan, ancak seçilemeyince görev yaptığı üniversitenin rektörlük seçimlerinde 3'ncü sırada yeralan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Dicle Üniversitesi Rektörlüğü'ne atadığı Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç'ı makamında ziyaret etti. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Rektör Saraç'a “Yeni göreve başlayanlara çiçekle gelmek adettir. Ancak gördük ki odanızda çiçek çok. Biz de çiçek yerine size Maliye Baknlığı tarafından onaylanan 19 Milyon YTL'lik çek ile geldik. Bu bizden size hediyedir” dedi.
Bakanlar, Kuzey Irak'ın Kerkük kentinde, terör saldırısında yaralanan Türkmenleri tedavi gördükleri Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde ziyaret etti. Basına kapalı olarak gerçekleşen ziyaret sonrası bakanlar Diyarbakır Sağlık Hizmetleri değerlendirme toplantısına katıldı.
ACİL DURUMLARDA VATANDAŞLAR ÖZEL HASTANEYE GİDECEK
Sağlık Bakanı Receğ Akdağ, Diyarbakır'da dönüşüme başladıkları 2003 yılının başlangıcıyla bugün arasında değişikler olduğunu söyledi. Akdağ, şunları söyledi:
“Ne kadar mesafeler aldık, bunları tartışacağız. Sağlık Bakanlığı olarak bu programın 2'nci dönemini yaşıyoruz. İlk 5 yılını bitirdik. Şimdi yapısal dönüşümü devam ettirererek 2'nci 5 yılımızı yaşıyoruz. Aslında doğru bir iş yapmak istiyorsanız, bu dönüşüm hiç bir zaman bitmez ama yapısal temel dönüşümleri bu dönemde bitirerek vatandaşlarımızın bu hizmetleri çok daha kolay almasını gidermeye çalışacağız. Son 6 ay içerisinde Türkiye'de bir başka tartışma ortaya çıktı. Özel sektörümüz yaygın bir biçimde vatandaşa sağlık hizmeti sunuyor. Vatandaşımız da özel sağlık kuruluşundan hizmet alıyor. Vatandaşlarımız, bu kuruluşlara geldiğinde gücünü aşan bir takım taleplerle karşılıyor. Bu taleplerin vatandaşa bulunulmaması lazım. Madem sosyal güvenlik sisteminin karşıladığı bir hizmet sunuyoruz. O zaman vatandaşımıza özel sektörde ilave yüksek ücretler talep ederek bir hizmet vereceğim derse, bu hakkaniyetli bir yaklaşım olmaz. Dolayısıyla, bu konudaki uygulamalarıda sosyal güvenlik kururmuzla birlikte yapıyoruz. Bakanlar kurulumuz bir karar aldı. Sosyal güvenlik Kurumuna hizmet verecek özel sağlık kuruluşları normal fatura bedellerinin en fazla yüzde 30'una kadar bir ücret tahsil edebilecekler. Vatandaşın ödeme gücünü aşacak ücretlere artık talep etmiyorlar ve edemeyecekler. Acil bir vak'a durumlarında vatandaşımız özel sağlık kurluşlarının kapılarına gittiğinde, oraların vatandaşı geri çevirme hakkı yok. Vatandaş olarak gerek 112 bizi götürsün, gerekse kendimiz gidelim, yeşil kartlı bile olsak sosyal güvencesi ne olursa olsun, ya da olmasın özel sağlık kuruluşuna gidebiliriz. Bu kuruluş bize hizmet vermek zorundadır. Hastanın yoğun bakımı da gerekiyorsa yapmak zorundadır. Ödemeler güvencesi olan kişiler için Sosyal Güvenlik tarafından yapılacak yeşil kart için kendi sistemi ile yapılacak. Sosyal güvencesi olmayan insanlar için eğer gerçekten fakir ise gerekirse, belediyeler bunları karşılayacak, kural bu. Vatandaşlarımız acil durumlarda gerekirse özel sağlık kuruluşlarından da hizmet alabilecekler. 112 sağlık araçlarımızda vatandaşlarımızı acil durumlarda özel kuruluşlara götürebilecekler.”
‘TÜRKİYE'DE KIZAMIKLI ÇOCUK YOK’
Türkiye'de, bu yıl kızamıklı çocuğun olmadığına dikkat çeken Bakan Akdağ, konuşmasını şöyle tamaladı:
“Diyarbakır ve çevre illerimizde aşılama oranlarımız 2002 yılında yüzde 48'di. Bu kabul edilebilir bir oran değil. Geriye doğru gittiğimizde, malesef buna benzer rakamlar görüyoruz. Şimdi yüzde 90'ın üzerinde aşılama oranlarımız var. Ama hedefimiz yüzde 95'in üzerine çıkmaktır. Bunu da bu yıl 2008 veya 2009'da bu hedeflere ulaşacağız. Şimdi bu ne demek biliyor musunuz? Sizin ve bizm karşımıza çıkacak olan SSPE yavrular var. Bunlar geçmişte kızamık geçirmiş çocuklar. Zaman zaman bu kamuoyunda yanlış lanse edilmeye çalışıldı. Kızamık aşısının sanki yan tesiri gibi gösterildi. Hayır değil. Kızamık aşısı yapılmayan veya uygun biçimde yapılmayan çocuklarımızın kızamık geçirmelerinden dolayı bu hastalığa yakalanmaları söz konusudur. Bugün sadece Diyarbakır'ımızda değil, Türkiye'mizde kızamıklı çocuğumuz yok. Bir yılda 20 bin, 30 bin çocuk kızamığa yakalanıyordu. Bu sadece SSPE değil, kızamık bağışıklık sistemini azaltan bir hastalıktır. Zatürre, menenjit gibi hastalıklar, çocuklarımızın ölümüne yol açabilir, ya da ağır derecede şekerli kalmalarına yol açabilecek hastalıklara neden olabilir kızamık. Bu sene Türkiye'de kızamıklı 3 tane genç var, çocuk değil. Geçen yıl 3 tane kızamıklı vak'amız vardı. Bu sene hiç yok. Dolayısıyla Diyarbakır'da da hiç vak'a yok. 3 tane genç de Ankara'da bir üniversitemize Irak'tan gelen bir Iraklı öğrencinin bulaştırdığı vak'adır. Çocuklu aşılama gurubumuz değil. Bütün köyler dahil heryere ulaşmayı sağlayan bir irade istikrarlı bir yönetimin sayesinde bunlar oldu.
BAKANLARIN ZIRHLI ARAÇLARINA KORUMALAR BİNDİ
Mersin ve İzmir'de gerçekleşen terörist saldırıları nedeniyle Diyarbakır'da güvenlik önlemleri bakanlar için en üst seviyeye çıkarıldı. Bakanlar, seyahatleri sırasında konvoyda bulunan 3 zırhlı araç yerine şaşırtmaca uygulanarak bir minibüste seyahat ettirildi. Zırhlı makam araçlarında ise sadece korumalar bulundu.