‘100 yıl önce buradaydık bugün de buradayız’

KİRİŞÇİ'YE ÇAĞRI: Ayçiçek yağı kuyrukları artık ülkemizin acı bir gerçeği. İşte size, üstün liyakat nişanını hak eden bir bakanlık performansı. Buradan tarımdaki bu enkazı devralan yeni bakana 'hayırlı olsun' diyor, kendisini acilen bazı adımları atmaya davet ediyorum: Çiftçinin, kışlık ekim için kullanamadığı gübreyi, hiç olmazsa, bahar gübresi olarak kullanabilmesi için ihtiyacı olan gübrenin, yarısını karşılayın.

KURUN DİLİ OLSA: Artık her yıl, ilaç yokluğuyla karşılaşıyoruz. Vatandaş, eczacıyı suçluyor. Eczacı, ilaç firmalarını suçluyor. Firmalar, döviz kurunu suçluyor. Döviz kurunun dili olsa da konuşsa... Gerçek kur, 16 lirayı aşmış, bunlar, 6 liradan hesap yapıyor. Madem, devlet olarak ilaç alırken, euro’yu, 6 lira 29 kuruş kabul ediyorsunuz, o zaman garantili işlerde, akaryakıtta da 6,29 liraya sabitleyin.

CUMHURİYETE BORÇLUYUZ: Bugünün kadınlara atfedilmesinin sebebi bile; esasında bir hak arayışını, bir mücadeleyi, ve bir acıyı işaret eder. Dünyanın her yerinde kadınlar haklarını korumak için, mücadeleler verirken, Türk kadınları, kaderlerine razı mı geldi? Siz iktidardakilerin, uyduruk erkek egemen diskurlarına bakmayın. Türk kadının verdiği mücadele belki de dünyanın başka hiçbir yerinde görülmedi. Bu ülkenin kadının ayağının altını öpmelisiniz kereste adamlar!

İKTİDAR ÇANAK TUTUYOR: Kadınlar bugün; şiddetle karşılaşıyor, ölümle yüzleşiyor, baskıya maruz kalıyor. 100 yıl sonra bugün, Türkiye’de birileri; kadınların seslerini bastırmak istiyor. Siyasetten, ekonomiye, dinden, sosyal hayata, her konuda en temel haklarını tartışmak istiyor. İktidar da bu zihniyete bir gece aniden, İstanbul Sözleşmesi’ni yırtıp atarak, çanak tutuyor. Bizler, 100 yıl önce de buradaydık, bugün de buradayız. Bu tavrımız; neredeyse, 'kadını biz var ettik' diyecek kadar şirazesinden çıkmış kibir abidelerine de, Türk kadınına kendince hayat dizayn eden kirli dimağlara da duyurulur.