14.04.2021 - 15:20 | Son Güncellenme:
Selen Serdaroğlu
Bu sene korona virüs salgını nedeniyle iftar daveti vermememiz gerekiyor. Peki, hem toplum sağlığımız hem de bireylerin sağlığı için Ramazan boyunca hayata geçirilen kısıtlamalar ile bu Ramazan'ı nasıl daha bereketli hale getirebiliriz? İftar ve sahur sofralarımız nasıl olmalı? Tüm merak ettiklerimizi Milliyet.tv Muhabiri Nergis Aşkın sordu, Pendik İlçe Müftüsü Musa Bilgiç yanıtladı. Ramazanda daha bereketli sofralar için neler yapabiliriz? Oruç ibadetimizi nasıl güçlendirebiliriz? Orucumuzu daha dinç bir şekilde tutabilmek için sahur soframız nasıl olmalı?
Ramazan ayı yardımlaşma ayı ancak bu yıl korona virüs nedeniyle kısıtlamalarımız var. Peki biz bu yıl neler yapabiliriz iftar daveti yerine?
"Bildiğiniz gibi geçtiğimiz yıl da Ramazan ayımız korona virüs salgını ile geçti. Bu yıl da tüm insanlığın mücadele ettiği bir salgın ile karşı karşıya olmaya devam ediyoruz. Bu seneki temamız Ramazan ve Şifa. İnşallah yaşadığımız bu salgın son salgın olur.
Ramazan günlerini en coşkulu kılan hususlardan bir tanesi iftar sofralarımızdır. Bizim geleneğimizde, kültürümüzde iftarlarda komşularla, dostlarla, ailelerle bir araya gelmek; yemek, içmek ve muhabbet etmek iftar akşamlarımızın bereketidir. Özellikle Hz. Muhammed'in de ifade ettiği gibi, 'Ramazan'da en hayırlı sofra, içerisine ihtiyaç sahibi insanların da davet edildiği sofradır. En kötü sofra da ihtiyaç sahibi insanların değil de, varlıklı insanların bir araya gelerek beraberce israf içinde yiyip içtikleri sofradır.'
Sofralarımız gösterişsiz olmalı!
Bundan hareketle, bizim öncelikle sağlığımızın da gereği olarak, 'gün içinde hiç yiyemedim, içemedim' diyerek bunun intikamını alırcasına tıkabasa yemek içmek doğru değildir. Aynı zamanda bizi aşırı derecede israfa sürükleyecek, yemeklerin arttığı ve hatta çöpe göndermek zorunda kalacağımız, çok ısraflı, çok çeşitli sofra makbul bir sofra değildir. Hem sağlığımızı hem de muhtaçları gözeterek bizim sofralarımız mütevazı sofralar olmalı. Gösterişsiz sofra sağlıklı sofradır.
Madem ki artık dostlarımızı artık pandemi nedeniyle evlerimize davet edemiyoruz, biz de katılamıyoruz, onlar için yapacağımız harcamaları kumanyalar haline getirelim. İhtiyaç sahiplerini tespit edelim veya başta müftülükler aracılığı ile Türkiye Diyanet Vakfı veya bildiğimiz güvenli vakıflar olmak üzere bu işlerde inandığımız, itimat ettiğimiz kuruluşlar üzerinden ihtiyaç sahiplerinin de sofralarında her türlü nimete, gıdaya ulaşmasını sağlayalım.
Bizim ülkemizde ayda yılda bir et yüzü gören, çocuklarına alması gereken gıdayı alamayan vatandaşlarımız da var. Hem kendi insanımız içinde hem de ülkemizde misafir ettiğimiz muhacirlerimizin arasında pek çok ihtiyaç sahibi bulunuyor. Bunları da göz önünde bulundurarak yardım kapılarımızı açalım.
İbadet yalnızca oruç ve namaz ile olmaz. İnfak da zekat da sadaka da bir değerlendirmedir. İmkanı olanlar, gücü olanlar muhtaçların da bizde payı ve hakkı olduğu bilinci ile onlar için bir bütçe ayırmalıdır. Bu bütçe ekseninde bir gıda paketi hazırlayabiliriz, kumanya yapabiliriz. Böylece ihtiyaç sahiplerinin de Ramazan'ın bereketinden yararlanmasını sağlayalım, çocuklarının da yüzlerini güldürelim."
Aile arasında olacak Ramazan sofralarımızı nasıl daha bereketli hale getirebiliriz?
"Bizim geleneğimizde, çocukluğumuzdan itibaren öğrendiğimiz bir adetimiz vardır. Sofrada yeme yemeye 'Bismillahirrahmanirrahim' diyerek besmele ile başlanır. Sofraya Bismillahirrahmanirrahim diyerek Allah'ın ismi ile, Allah'ın adı ile oturulur. Sofradan da Allah'a şükrederek, hamdederek, 'Elhamdülillah' diyerek kalkılır. Şükretmek için mutlaka 'Elhamdülillah' demek zorunlu değildir. 'Teşekkür ederim Allahım, sen bana bu nimetleri bahşettin, bana rızık verdin, imkan verdin; bunları yiyecek sağlık verdin' demek de bir şükürdür.
Öyle insanlar vardır ki Allah ona her şeyi vermiştir ama yiyecek sağlığı yoktur. Biz bazı şeylerin kıymetini yaşarken anlayamayız. Dostlarımızdan sağlığı bozulmuş insanları görürüz. Biz sağlığımız yerindeyken doya doya su içeriz, çay içeriz, meyve yeriz. Ama sağlığı gereği istediği gibi yiyemeyen, içemeyen, doktoru tarafından pek çok şeyi yemesi yasaklanan insanlar da vardır. Ama biz bugün sağlığımız gereği her türlü nimetten rahatça faydalanıyor, gıdalanabiliyor, tad alabiliyoruz. Buna şükretmeyi bilmek gerekiyor. Hatta mümkünse bir sofra duası da edebilirsiniz.
Size çok kısa bir sofra duası öğreteyim: 'Elhamdülillah, Elhamdülillah, Elhamdülillah. Elhamdü lillâhillezî et'amenâ ve sekânâ ve cealenâ müslimîn'. Burada şöyle denir: Yarabbi, sen bizi yedirdin, sen bizi içirdin ve bizi Müslümanlardan kıldın. Sana defalarca, binlerce şükür olsun yarabbi. (Bize yedirip içiren ve bizi Müslümanlardan kılan Allâh'a hamdolsun" - Tirmizî, Daavât 5 5; Ebû Dâvud, Et'ime 5 2 ; İbnu Mâce, Et'ime 16 )
Biz insani ilişkilerde bile bir ikramla karşılaştığımızda, bir iyilik yapıldığında, bir bardak çay içirildiğinde, kahve sunulduğunda bile dönüp dönüp defalarca teşekkür ediyoruz, teşekkür etmezsek sıkıntıya giriyoruz, kendimizi borçlu hissediyoruz. İnsani ilişkilermizde bile bir kahve için bu kadar teşekkür eder insan, kendisine sağlık veren, kendisine bu kadar rızık, imkan veren Allah'a teşekkür etmesi gerekmez mi?
Kur'an-ı Kerim'deki bir ayette de belirtildiği gibi, Rabbimiz, 'bana teşekkür ederseniz ben size verdiğim nimeti daha da çok artırırım. Şayet bana nankörlük ederseniz, o nimeti görmez de bir teşekkürü çok görürseniz, hamd etmezseniz, o zaman da benim azabım şiddetli olur' diye buyuruyor.
Bizim kendi kültürümüzde de olduğu gibi, o zaman biz de şükür ehli olmalıyız. Şükür ehli olarak yaşamalı, böyle bilinmeli ve tanınmalıyız."
Korona virüs nedeniyle uzmanlar belirtiyor, bağışıklığımızı yüksek tutmalıyız. Bu Ramazan'da da çok uzun aç kalma sürelerimiz var. Bağışıklığımızı nasıl koruyabiliriz? Orucumuzu nasıl tutmalıyız?
"Sahur yemeği vardır bizde. Hz. Muhammed de sahur yemeğini büyük bir bereket kaynağı olarak tanımlar ve över. Sahur bizde sünnettir. Sahura kalkmak farz değildir, insan sahura kalmadan da oruç tutabilir ancak bizde sünnettir. Dizimizce sahura kalkmak önemlidir. 'Sahur yemeğinde büyük bereket vardır.' diye buyurmuştur sevgili peygamberimiz.
Oruç tutacak kişilerin sahur sofralarında kültürümüz gereği, kahvaltı da olsa basit bir sofra kurmak, kişiyi günün zorluklarına karşı zinde tutar. Tansiyonu düşmez, şekeri orantılı olur. Mutlaka sahur yapmalıyız. Bu sahur neşesine çocukları da dahil etmeliyiz, çocuklarımz da o bereketten istifade etmeli. Ancak sahur yemeğimiz de hafif olmalı, bizi çok yoracak gıdalardan kaçınmalıyız.
Nasıl ki araçların periyodik olarak belli vakitlerde bakım zamanı gelir; vücudun da bir bakıma, dinlenmeye ihtiyacı vardır. Öyle tahmin ediyorum ki Cenab-ı Allah da bu orucu bizim iyiliğimiz için bize farz kılmıştır. Doktorlar da nasıl ki bizim iyiliğimiz için bize birtakım diyetler yapmayı tavsiye ediyorsa, oruç ibadeti de bizim vücudumuzun dinlenmesi için muhteşem bir fırsattır. Öyle inanıyorum ki Ramazan ayınca bizim karaciğerimiz çok rahat ediyor, organlar şöyle bir dinleniyor, kendine geliyor.
Ramazan'da iftar sofraları
İftarda da kendimizi zora sokacak şekilde tıka basa, israfa kaçacak şekilde yemek yememek lazım. Bizi doyuracak miktarda, kifaetli ölçüde beslenmek gerekir.
Oruç ayetinde "Allah size kolaylığı ister, zorluğu istemez" diye belirtilmiştir. Bu nedenle sizin de kendinizi zora sokacak, hasta duruma düşürecek şekilde yememeniz gerekir. Fazla israfa kaçacak boyutta gıda alınmamalıdır."
Sofra duası
'Elhamdülillah, Elhamdülillah, Elhamdülillah. Elhamdü lillâhillezî et'amenâ ve sekânâ ve cealenâ müslimîn. Elhamdü lillâhi hamden kesîran mübâreken fîhi, ğayra mekfiyyin, ve lâ müveddein ve lâ müsteğnen anhü Rabbenâ. El-Hamdü lillâhillezî et'amenî hâzat-taâme ve razakanîhi min ğayri havlin velâ kuvvetin"