Yaz ayları, insanın içini ısıtan güneş ışıklarıyla, yeni aşklara gebedir daima. Her köşeden gelen müzik sesleri, tatilin hakkını vermeye çalışan şen kahkahalarla, enerjinin yüksek olduğu, ruhların heyecan aradığı aylardır yaz ayları. Yazın bu sıcak günlerinde, tatil aşkları ruhları ısıtır, hayata anlam ve heyecan katar. Ancak yazın yarattığı coşkuyla, mantığı devre dışında bırakarak başlayan bu tatil aşkları, çoğu zaman hayal kırıklıkları veya derin yaralarla biter.
Bir çok birey, aniden çıkagelen bu aşkları, yazın hoş sürprizi ya da tesadüf olarak yorumlar ve olduğu gibi alır, kabul eder. Oysa, kime aşık olduğumuzun aslında tesadüfle ilgisi yoktur. Aşk, farklı denklemlerin sonucunda, benliğimizin kurguladığı bir oyun olarak sahne alır. Oyundan farkı ise, her zaman güldürmez, eğlendirmez.
· Öncelikle, yazın aşka daha açık bir ruh haline bürünürüz. Kasvetli ve tekdüze bir kışın ardından, günlerin uzaması ve havaların ısınmasıyla birlikte, vücut kimyamız da değişir. Uyku düzenimizin ve iklimin getirdiği değişimle beraber hormonlarımızın değişmesi, enerji düzeyimizi yükseltir. Bunun yanı sıra özellikle tatilde yapılan uzun sohbetler, iş hayatından tatil vesilesiyle uzaklaşmak, insanların iç dünyalarını başkalarına açmasını kolaylaştırır.
· Kime aşık olduğumuz evrenin bizim için yarattığı tesadüfi bir şans, bir hediye değildir. Hayat boyunca aşık olduğumuz insanların ortak özelliklerine baktığımızda, ciddi benzerlikler taşıdıklarını, bize aşina gelen benzer yanları olduğunu görürüz. Bu benzerlikler kendimizi tanıma yolunda bize ciddi ipuçları sağlar. Ne istediğimizi, hayatta nelere önem verdiğimizi fark etmemizi sağladığı kadar, hayatta ne istemediğimizi, karşımızdaki bireyin hangi davranış modelinin bizi rahatsız ettiğini de bize öğretir.
· “O”na aşık olmamızın temel sebeplerinden biri, bize olumlu veya olumsuz yönleriyle ebeveynlerimizi anımsatmasıdır. Bize ebeveynlerimizi anımsatan insanlar, uzun zamandır süregelen bir tanışıklık hissiyatını yaratır. Kendimizi güvende hissettir. Ebeveynlerimizle partnerimizin benzer yönlerinin olması, güvenlik çemberimizi tehdit etmez.
· Çocukluğumuzda aldığımız yaraları, hayat boyu telafi etmeye çalışırız. İçgüdülerimiz, bize olumsuz yönleriyle ebeveynlerimizi anımsatan kişilerin davranışlarını değiştirerek, çocukluk yaralarımızı sarmamızı fısıldar.
· Duyguların adını aşk koyabilmek için, partnerimizin 5 duyumuz tarafından da onaylanması gereklidir. Onaydan kastedilen , çok güzel ya da çok yakışıklı olması değildir. Ama kimyasında hayranlık barındıran aşkın var olabilmesi için, gözün çirkin bulmaması, ses tonunun itici gelmemesi yani beş duyumuz tarafından onaylanabilir özelliklerde olması gerekir. Elbette her bireyin onay kriterleri ,kendine özgüdür.
· Aşk, duygu boyutunda, sevgi bilinç boyutunda yaşanır. Sevgi etiketinin altında ise farkındalık, onay, mantık bilinci vardır. Aşk çoğu zaman hayranlıkla başlar ve hayal kırıklığıyla biter. Partnerini “Lider ruhlu” diye tanımlayarak ilişkiye başlayan bir birey, ilişkiden “çok despot” diyerek kaçabilir.
Bütün bunlara rağmen, ne hissettiğimizi tam olarak adlandıramıyorsak, duygularımızı nasıl deşifre ederiz?
· Yeni tanışmış olmanıza rağmen, onu sanki yıllardır tanıyormuş gibi hissediyor musunuz?
· Üzerinizde sebepsiz bir neşe ve enerji hissediyor musunuz?
· Onunla tanışmadan önceki zamanlar, gözünüze birden eksik veya anlamsız gelmeye başladı mı?
· Onunla geleceğinizin nasıl olabileceğine dair bir merak hissediyor musunuz?
· Onunla birlikteyken kendinizi her zamankinden daha güzel, daha özel ve çekici hissediyor musunuz?
· Onunla birlikteyken tamamlanmışlık hissini duyumsuyor musunuz?
· O hayatınızdan çıktığında nasıl hissedeceğinizle ilgili endişeleriniz var mı?
Bütün bu sorulara olumlu cevap veriyorsanız muhtemelen aşıksınız. Ancak aşkın ne denli kalıcı olacağı, sevgiye dönüşüp dönüşmeyeceği bir soru işareti. Bazen mantığı devreye sokup irdelemek, bazen de yaşayıp görmek lazım. Seçim size kalmış.
YAZ AŞKINIZ SİZİ HÜSRANA MI UĞRATTI?
· Arkadaşlar bu günler içindir. Kız kıza yapılan bir yaz aşkına veda töreniyle, içinizdeki acının zehrini akıtın gitsin.
· Spor yapmaya, yürüyüşlere vakit ayırmaya gayret edin. Hem yaz boyunca yakaladığınız fit görünümü sürdürmeniz hem de aşkın acısını atlatmanız için spor işinize yarayacaktır. Spor yaparken salgılanan hormonlar sizi depresyondan uzak tutacaktır.
· Komedi filmleri haftasına ne dersiniz? Her güne bir komedi filmi izlemek size ilaç gibi gelecektir. Hele dostlarla birlikte izlenirse kahkahalar birleştikçe acınız tükenir.
· Hayatınıza yepyeni bir alan katmaya ne dersiniz? Örneğin bir tiyatro grubuna katılın, diksiyon kursuna yazılın vs vs.
· Hayat iniş ve çıkışlarıyla güzeldir. Hiç unutmayın! Hayatınızda tek bir an, ömrünüzün tüm akışını değiştirebilir. Umudunuzu yitirmeyin ve hayatın sürprizlerine açık olun.