Genelde teknolojiyi, erkeklerin kadınlardan daha çok takip ettiğini zannederdim. Öyle ya yeni çıkan TV’leri ve ses sistemlerini almak isteyenler, çoğunlukla erkeklerdir. Çocukları ağlarken ondan değil de, Playstation’ından gözünü ayıramayan da. Kadınlar daha çok, koltuk takımlarının değişimini planlar, perdelerle halıları uydurmaya çalışırlarken, erkekler bilmem kaç vites araba, bilmem kaç mega piksel kameralı cep telefonlarını takip ederler. Matrix, Avatar gibi filmlerin hayranlarının büyük yüzdesi erkeklerdir örneğin. Elbette teknolojiye yakın kadınlar da vardır ama çoğunlukla erkekler daha yatkın diye düşünür-düm.
Son dönemde özellikle fark ediyorum ki kadınlar, başka amaçlarla da olsa teknolojiye merak sarmış ve kullanıyorlar. Bir ara dedektif tutmak moda değil miydi? Şimdi kimse dedektiflere ihtiyaç duymuyor galiba. Zira kameralar, dinleme cihazları vs. sayesinde herkes dedektif olmuş.
Son dönemde ihanet sebebiyle evliliği çalkalanan danışanlarımın sayısında ciddi artış var. Ben bunun başlangıç noktasını da bitişini de teknolojiye bağlıyorum ister istemez. Çünkü eşini aldatan beylerin çoğu internet aracılığı ile birileriyle önce yazışmaya ve sonra da görüşmeye başladıklarını itiraf ediyorlar. Sonra birçok ”arkadaşlık!!!” sitesi sayesinde çok kolay ulaşabiliyorlar birilerine. Cep telefonu hayatlarını o kadar kolaylaştırıyor ki, çok fazla emek harcamaya falan gerekleri kalmıyor, eşleri çocuğu uyuturken, onlar hayatlarına heyecan getirecek (!) yeni insanlarla mesajlaşabiliyorlar. Eşleri huzur içinde uyurken, onlar bilgisayar başında görüntülü konuşmalarla hasret gideriyorlar.
Esas hafiye kadınlar!
Eşler gerçekten uyuyor mu? Asıl karılarının uyduğunu zanneden erkekler gaflet uykusunda yakalanıyor. Eşinin telefonuna dinleme cihazı yerleştirenler, arabasına micro kamera takıp gittiği yolu evden seyredenler, bilgisayarına casus program yükleyip girdiği her siteyi, her yazışmasını kayıt altına alanlar genelde kadınlar. Zannetmeyin ki bu bayanlar teknoloji konusunda yüksek eğitim almış, teknoloji dehası bayanlar. Ya da belki ben, teknolojiye bu kadar uzak olduğum için, bu yapılanları evlilik için doğru bulmasam bile, deha örneği olarak görüyorum. Herkesin yapabileceği kadar basitse, birileri bana da izah etsin lütfen. Bu hanımlar genellikle teknolojiye TV’nin nasıl açılıp kapatılacağını öğrenmeye bile zahmet etmeyecek kadar ilgisizlermiş daha önce. Ama iş aldattığından şüphelenilen eşi yakalamaya gelince, hanımlar bu konuda uzmanlaşmayı seçmiş.
Bu takip kovalamacasının içinde beni en çok şaşırtan ise eşine hiç renk vermeden eşinin hangi semtlere uğradığını bile evde örgüsünü örerken takip edebilecek ve sevgilisiyle telefon konuşmalarını bir güzel kaydedip eşini kanıtlı, tanıklı köşeye sıkıştıran, orta yaşın üzerinde torun torba sahibi, “zehir” gibi bir hanımdı.
İşin acı yanı, eşinin telefon konuşmalarını ondan habersiz kaydedip de, aslında masumane sadece kayınvalidesiyle konuştuğunu veya bir haftalığına annesine giderken eve kurduğu kameranın eşini sadece maç seyrederken kaydettiği sonucuyla, kendini eşinin günahını almış hisseden bir bayan da çıkmadı danışanlarımın arasında.
Eski -az teknolojili – günler ne rahattı oysa!
Siyah beyazdan renkli televizyona geçmek bile teknolojide bir çığırdı. Ne kamera bilirdik ne dinleme cihazı. Adam eve geldiyse artık huzurlu uykular uyunabilirdi. Bilgisayar başında ne yapıyor diye iç kemirten şüpheler yoktu. Evde değilse, nereye gittiğini söylediyse ona inanmaktan başka çare yoktu ama aslında bir iç huzuru da sağlıyordu bu inanç. Aranan numaraya ulaşılamadığını söyleyen ama nedenini açıklamayıp insanı merakta bırakan ses kayıtları, adamın bilgisayarda saatlerce oyun oynamasına söyleneceğimiz yerde bekar olduğunu beyan ettiği bayanlara yaptığı kurları yakalayıp da üzüleceğimiz casus programlar yoktu.
Teknoloji hayatımızı kolaylaştırdı mı, konfor mu getirdi yoksa paranoya mı yarattı belli değil. Sanırım kimin nasıl kullanmak istediğine bağlı. Herkesin ağzında bir cümledir ya “dünyanın öbür ucundaki bilgiye ulaşabiliyorsun internet sayesinde” diye. Arama motoruna yazılacak cümleyi de internet belirlemiyor ki be adam!
Bayanlar teknolojinin nimetlerinden çok memnun. Hoş bir de teknoloji sadece aldatanı yakalamayı değil de aldatılmamayı sağlasa. “En azından yakalayabiliyoruz, kandırılmıyoruz” diyorlar. Oysa çoğunun hapse aldığı kendi hayatı. Hayatları takipler, şüpheler, yüzleşmelerle gelip geçiyor ve hiçbir anın tadı kalmamış. Kimsenin masumiyetin iç huzuruna sığınabileceği bir limanı kalmamış. Çoğu yaşadığı anın keyfini çıkartamıyor, aklında bir an önce eve gidip gizlediği kameranın kayıtlarını izlemek varken. Hayat başlı başına kovalamaca olmuş, herkes yorulmuş. Kimse farkında değil...