Erkek diyor ki…“ Bunca yıldır çalışıyorum. Kazandığım parayı gidip de dışarıda harcamadım hiç. Hatta kendime alacağıma karıma ve çocuğuma aldım. Önce onların ihtiyaçlarını giderdim. Bunca yıl, eşime hiç “para yok, alamazsın” demedim. “Onu kaça aldın” demedim. Gidip de dışarıda gezmelere, arkadaş sofralarına yatırmadım kazandığımı. Başka kadınlara, aileme de vermedim. Elimden geleni yaptım. Ama kazandığım belli, ne yapayım. Çok büyük paralar kazanamadım. Belki lüks içinde yaşatamadım eşimi ama, olsa yapmaz mıydım?
Hep ailem için çalıştım. Peki şimdi ne oldu…………. İşlerim ters döndüğünde karım bile yüzüme gülmüyor. Sanki ben istemez miyim daha çok kazanmayı, eve daha çok getirmeyi, güzel yerlerde yemekleri, tatilleri. Ama evlilik ortaklıkmış gerçekten, kar olmayınca ortaklık da sallanmaya başladı. Eve para getiremeyince sanki eşimin saygısı kalmadı bana. Beğenmeyerek bakıyor yüzüme. Hayatta hiç düşmeye gelmiyor. Bir kere düştün mü, en yakının bile tutmuyor elini.
Sonuçta aç değiliz açık değiliz. Eşim çalışıyor şu anda. Ben de eninde sonunda toplarım işlerimi. Birkaç ay işler kötü gitti diye, hak ediyor muyum bunları ben? İnsan evlenirken iyi günde, kötü günde birlikte olmak için evlenmiyor mu? Öyle değilmiş meğer kötü günde insanın eşi kaçıp gidiveriyormuş. Sevgi falan hikâye, her şey menfaatmiş.”
Kadın diyor ki….. “ Eşimi çok sevdim. Çok sevdiğim için de bunca yıl katlandım. Çok iyi bir adam benim eşim. Ama sadece iyilikle geçmiyor hayat. Tamam, kazandığını bize harcar. Dışarıda yemez, evine düşkündür. Ama sorumluluk duygusu yok. Hayatımı emanet edemiyorum ki ona. Güvenemiyorum ki.
Bunca yıl hep yanlış işlere kalkıştı. Çocuk gibi, macera peşinde. “Yapma” dedim dinletemedim. O işe girdi, kazanamadı. Borcunu ben ödedim. Bu işe girdi, sonuç aynı. Yoruldum, tükendim artık. Bunca yıl evin hem kadını hem erkeği olmaktan, her şeyi düşünmekten, her şeyi oldurmaya çalışmaktan yoruldum.
Tamam, beni bunaltmadı kaça aldın, kime verdin diye ama, zaten hep ben kazandım ben harcadım. Keşke sorsaydı aldığımı verdiğimi de, ben de güvenseydim ona. Nasılsa eşim bütçemizi düşünüyor, diyebilseydim. Keşke kıssaydık da başımızı sokacak bir yuvamız olsaydı.
Olunca bana harcıyor tamam. Ama sevinemiyorum ki buna ben. Doğum günümde bana hediye aldığı kolyenin, geçen ay yatırmadığı faturanın parasıyla alındığını biliyorken ,nasıl mutlu olayım.
Mesele birkaç ay, birkaç yıl meselesi değil. Öyle olsa, bilsem ki elinden geleni yapıyor, canım feda. Ama bunca yıl başarısız oluyorsa, biraz da kendisine bakmalı insan. Tamam, ekonomi kötü, şansı yok vs. vs. Ama bir erkek ekmeğini taştan çıkartmalı. Ben sabahın köründe sıcacık uyuyan yavrumu yatağından koparıp anneme bırakıp işe koşarken, o sabah kahvaltı sonrası gazetesini de okuyup işe öyle çıkınca, benim içimde bir şey kopuyor. “Yapamıyor” değil “yapmıyor” yani. Kira ödendi mi bu ay? Haberi yok. Çocuğun tahlilleri için kaç para ödedik? Bilmiyor.
Tamam, kazanamasın, herkesin kötü günü olur kabulüm. Ama çabaladığını görmek istedim en azından. Benim sorunum bu. “Neden para yok” değil. Neden çaba yok?”
Tek resim karesi, iki farklı bakış açısı…….