Her dönemin modası bir hastalık vardır, kimsenin doktora gitmeye lüzum duymadan, teşhis ve tedaviye gerek duymadığı ama kendisine veya yakınlarına yakıştırdığı.
Bir dönem neredeyse bütün annelerin çocukları “hiper aktif” di. “Hiperaktif ne demek, çocuğunuzun hiperaktif olduğunu hangi belirtilerden anladınız “ diye sorsanız, verilen cevaplar hep çocuklarının çok hareketli ve çok çok akıllı olduğu yönünde. İyi de kardeşim bu kadarı yeterli mi teşhis için. Günümüzde bütün çocuklar akıllı. O kadar çok uyaran, öğreten var ki zaten. Bizim aval aval gezdiğimiz yaşlarda onlar nerdeyse füze yapacaklar. Hareketli olacak tabi, çocuk bu. Kenarda kımıldamadan oturanı nerede? Hareketli dediğiniz düpedüz yaramaz hatta şımarık belki de. Şimdi bütün annelerin yaramaz çocukları hiperaktif mi oldu, eğer öyleyse götür bir doktora, çocuk etrafı rahatsız ettiğinde “hiperaktif teyzesi, çok zeki de” diyeceğine.
Bir dönemim modası da “panik atak” olma durumuydu. Herkesin bir panik atak durumu vardı. Sinirlenen de, terleyen de, canı sıkılan da panik atak. Nereden biliyorsun? “Komşuma doktor söylemiş, bende de aynı belirtiler var”. Hatta komşunun ilaçlarını aynı şekilde alanlar var. Sanki doktorlar bir kişiyi kontrol edince teşhisi mahalle mahalle koyuyorlar.
Yeni moda da “ öfke kontrol problemi.” Bir çok kişinin ağzında aynı laf var, “Ben sinirli adamım, benim öfke kontrol problemim var, kızdırılmaya gelemiyorum.” Bakıyorsunuz adam karısının gözünü morartmış, sağını solunu kırmış. Öfke kontrol problemi varmış! Peki dışarıda herhangi birine çok öfkelendiğiniz oldu mu, olmuş tabi. Onunla tekme tokat kavgaya giriştin mi. Hayır canım, yürümüş gitmiş. Eee demek ki, isteyince kendini tutabiliyormuşsun, öfke kontrol problemin yokmuş. Eşine karşı kendini tutmaya gerek duymamışsın, çünkü konu yakınların olunca istediğini yapmayı kendine hak görmüşsün.
Bir çok kişi aşırı sinirli olduğunun ve kendilerini tutamadıkları bahanesinin ardına saklanır. Çözüm mü, çözüm yakınlarında. Sinirli olduğunu biliyorlar, kızdırmasınlar. Bütün bunlar, bahane elbette. İnsan kendini herhangi bir konuda kontrol edemiyorsa, orada bir problem vardır ve tek başına aşamıyorsa yardıma ihtiyaç vardır. Yani çözüm etrafındakilerin gereği gibi davranması değil, kişinin kontrolü ele almasıdır.
Moda terimlerin ardına saklanmaktan vazgeçip, gerçeklerle yüzleşelim. İnsanları şiddete yönelten, şiddeti mazur kılan bir hastalık olamaz. Şiddetin mazereti de bahanesi de yok.