İnsanın fikrinin olmaması kadar kötü bir şey yoktur. Bir çoğumuz uyumlu olmak adına kararı karşı tarafa bırakırız. Oysa uyumlu olmak adına kendi fikrimizden vazgeçmekle vazgeçmemek arasında ciddi bir fark vardır.
“Komedi filmine mi gidelim, korku filmine mi?”
“Fark etmez….”
Nasıl fark etmiyor? Gülmek ve korkmak arasında sizin için fark yoksa, ölmüşsünüz ağlayanınız yok demektir.
“Ne içersin?”
“Fark etmez, sen ne içersen”
Ben viski ile çay arasında karar veremedim. Senin için gerçekten fark etmez mi yani?
Çay ve ıhlamur bile bir değil ki. Tadları farklı, kokuları, renkleri farklı. Nasıl fark etmez?
Kendini ortaya koymaktan, isteklerini söylemekten korkmamak lazım hayatta. Çünkü hayat dönüp dolaşıp istediğimizi veriyor bize. Bizim için ne yaşadığımız fark etmiyorsa , hayat da torbasında kalanı sunuyor .
Ayağınızı yere vurup tepinerek istediğinizde diretmenizden, kendinizi yerlere atmanızdan ya da birlikte olduğunuz insanların isteklerini görmezden gelmeniz gerektiğinden bahsetmiyorum elbette. Ama ne istediğimizi bileceğiz ki, ona göre hareket edeceğiz. Canımız içki içmek istiyorsa çay bahçesine, gülmek istiyorsa korku filmine gitmeyeceğiz.
Sizin için gerçekten fark etmiyorsa, zaman içinde göreceksiniz ki siz de fark edilmiyorsunuz. İnsanlar ne istediğinizi sormadan emrivaki yapmaya başlayacaklar. Fikriniz önemsenmemeye, önemsenmediğiniz için saygı duyulmamaya başlayacaksınız.
Hayatta herkesin fikri olmalı. Hangi partiye oy vereceğinize fark etmez dememelisiniz. “Hangi pozisyonda çalışmak istiyorsunuz” sorusunun cevabı “Ne iş olsa yaparım” olmamalı. Siz hayatta misafir değilsiniz, ev sahibi ne ikram ederse onu yerim, duruşundan çıkmak lazım. Bu sizin hayatınız, ev sahibi siz olmalısınız.
Sizin için fark etmezse, fark edilmemeyi de göze almalısınız.
Sevgiler