Arkadaşım evleneli henüz birkaç ay oldu. Bu ikinci evliliği. İlk evliliğinden artık delikanlı sayılabilecek bir oğlu var. İlk eşinden boşandığında oğlu henüz bebek sayılacak yaştaymış. Belki de baba özlemi çektiğinden, annesinin evliliğini çok destekledi. Arkadaşım da gönül rahatlığıyla, yine ikinci evliliğini yapan ve ilk evliliğinden bir çocuğu olan bir beyle hayatını birleştirdi.
Normal021falsefalsefalseTRX-NONEX-NONEMicrosoftInternetExplorer4İnce eleyip sık dokuyarak aldığı evlilik kararından sonra birlikte yaşam başladı. Ancak arkadaşımın endişeleri çok derinlerdeymiş meğer. Bu defa hiç bitmesin diye başladığı evliliğinde, doğru adımları atma kaygısı öyle bir baskı oluşturmuş ki üzerinde, ilişkinin keyfini ve doğallığını yaşamak yerine kaygılar ve suni davranışlarla dolmuş hayatı.
Arkadaşım titiz ve düzenli bir kızdır. Fakat evlendi evleneli bir haller oldu kızcağıza. Elinden temizlik bezi düşmüyor desem yeri var. Evin içinde sürekli ayakta, bir o tarafı bir bu tarafı kontrol edip duruyor toz var mı diye. Onun bu tedirgin ve kendisine aşırı yüklenen hali dikkatimi çekince soruyorum. Eşinin ilk evliliğinde boşanma sebeplerinden biri buymuş meğer. Eski karısı fazla dağınık ve umursamazmış. Kariyerine odaklandığı için evle çok ilgilenmezmiş. Evin istediği ölçüde tertipli ve temiz olmayışı kocasının evlilikten vazgeçme nedenlerinden biriymiş. Benim sevgili arkadaşım da hem eşini mutlu etme adına hem de aslında altında yatan neden, evliliği bu sebeple bitmesin diye, kendine eziyet edecek hale getirmiş temizlik konusunu. Elbette eşi durumun farkında bile değil. Yeni karısının hangi kaygılarla kendini yıprattığını bilmiyor.
Konuyu anlayınca, sohbeti derinleştirme ihtiyacı hissediyorum. Arkadaşım da yeni evliliğinde bazı konularda sıkıntılı aslında. Örneğin, evlendiğinden beri onca yıldır biriktirdiği arkadaşlarıyla görüşemez olmuş. Bekârken sık sık görüştüğü, arada bir yemeğe çıktığı kızlı erkekli farklı arkadaş grupları var. Hatta onlar geçenlerde toplanmışlar ama arkadaşım gitmemiş. Aslında hepsini çok özlemiş.
Nedenini anlamak üzere sorular yağdırmaya başlıyorum. Yok, eşi de çok sosyalmiş, sık sık arkadaşlarıyla birlikte organizasyon yapıyormuş. Hatta birçoğuna birlikte katılıyorlarmış. Yok, eşi engel olmamış arkadaşımın gitmesine. Hatta haberi bile yokmuş bu buluşmadan. Anlamakta zorluk çekiyorum, sorun ne o zaman?
Sorun, arkadaşımın yüreğinde ilk evliliğinden kalan izler. İlk eşi o kadar kıskançmış ki, arkadaşımın ailesine gitmesi bile gün gelir kavga konusu olurmuş. Kadın kadına toplantılar bile sıkıntı yaratırken, hele ki kadınlı erkekli üniversite arkadaşları toplantıları. Mümkün değil.
Arkadaşım o denli yıpranmış ki zamanında bu kıskançlık kavgalarından, ister istemez şöyle bir şartlanma oluşturmuş içinde; Evliysen arkadaş yok.
Bütün bunların geçmişte kaldığını konuşuyoruz. Zaten, kıskançlık huzursuzluklarıyla hayatını sürdürmek istemediği için vakti zamanında boşanmış olduğunu hatırlatıyorum arkadaşıma. Yeni eşi son derece sosyal, gereksiz kısıtlamaları olmayan ve insan canlısı biri zaten. Eşinin tüm arkadaşlarını arkadaşı olarak kucaklamaya hazır. Arkadaşımın korkusunun aksine eşi, evliliğini kontrol değil güven üzerine kurma eğiliminde.
Arkadaşım bunları düşünüp, tedirginliklerinin yersiz olduğunu fark ediyor. Her ilişkinin olası sorunları farklı, konu başlıkları aynı olduğu zaman bile kimliklerin, geçmişte yaşananların farklılığı sebebiyle yaşanacakların da farklı olacağını kabul ediyor.
Korkularının olması çok doğal, hangimiz zaman zaman korkmuyoruz ki. Ama, korkuyu aşmanın yolu da önce güven, kendine güvenmekten geçiyor. Arkadaşıma diyorum ki, “ Kötüyü , en kötüsünü düşünelim. Bu evliliğin de yürümezse ne olur?” “Çok üzülürüm” diyor. “Ama yıkılmam elbette. Her şeyden önce, yalnız değilim. Ailem, evladım, dostlarım var. İlkinde çok gençtim Bebeğimle kalakalmıştım. O zaman atlattığımı, şimdi hayli hayli atlatırım.”
Bana söylediği bu cümlelerle aslında kendine bir şeyler anlatıyor. Korkularını bir kenara bırakıp, kendisi olmaya ve ilişkisini korkusuzca yaşamaya karar veriyor.