“Biz olmak” , çok karıştırılan bir kavram. İlişkileri ve evlilikleri sürdürebilmek için “ben” bencilliğinden vazgeçmek ve “biz “olmayı öğrenmek gerek. Ancak “biz” olmaya çalışırken “ben”ler bir kenarda bırakıldığında, ortaya sağlıksız beraberlikler çıkıyor maalesef.
Etrafınızda izlemişsinizdir sanki tek yumurta ikiziymiş gibi her şeyi beraber yapmayı özellikle evliliğin mecburiyeti olarak gören çiftler vardır. Aynı saatte uyumak ve uyanmak, aynı zamanda aynı mekanda olmak, sanki mecburiyettir onlar için. Tek başlarına aile ziyaretleri, çocukluk arkadaşı bile olsa dostlarla ayrı görüşmeleri “yasaktır”. Kuralların ve yasakların arasında bir dünya kurmaya çalışırlar. Mutlu ilişkinin ilk kuralının bu olduğunu varsayarlar. Sanki evlilikten önce hiç hayatları olmamış gibi, kendi zevkleri, sevdikleri ve sevmedikleri yokmuş gibi…
Elbette ilişkiler uyum gerektirir. Bazen sırf eşimizi mutlu etmek için fedakarlıklar yapmak, canımız hiç çekmese de aile meclislerinde eşimizin yanında bulunmak, çok sıkıcı olacağından emin olsak bile iş yemeklerinde birlikte yer almak, “biz” olmanın gereklilikleridir. Ancak tüm hayatı evlilik üzerine kurmak, başka hayat yokmuş gibi davranmak, yani ömür boyu rol yapmak ve kısıtlamalarla yaşamak ne kadar sağlıklı olabilir?
Üniversite yıllarında çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Sevgilisi ile birlikte rock müzik dinleyip bira içmeye bayılırlardı. Daha sonra flört etmeye başladığı genç adam ise tam bir türkü aşığıydı. Dans etmek ağır ağabeyliğe yakışmayacağından , çilingir sofrasına türkü eşlik etsin isterdi. Bu kızcağız da birden rakı ve türkü sever oldu. Çok enteresan, bir sonraki flörtü ağzına içki sürmez, gitar çalmayı severdi. Birlikte içki içmez, gitar eşliğinde şarkı söyler oldular. Tam bir “Kaçak Gelin” hikâyesi.
Eşlerin birbirlerinin zevklerine ilgi göstermesi ve bu ilgi alanlarına dahil olması çok doğal. Hatta ilişkilere zenginlik getiren bir paylaşım. Hiç türkü dinlemezken eşiniz sayesinde güzel nağmelerle tanışmak ve hayatınıza türküyü de katmak ne güzel bir zenginliktir. Ancak bu yenilik, bireysel zevki olan müzik türlerinden vazgeçmeyi beraberinde getirdiğinde kopyalamak, kendinden vazgeçmek ve eşinin kalıbına girmekten başka bir durum değil bu.
Oysa ilişkiler yasaklarla çevrelenmeyecek kadar naiftir. En sevdiği yerde bile yasaklarla çevrili mutlu olamaz insan. “Biz” olmak zenginleşmek, paylaşmak olduğunda sevgi de mutluluk da çoğalır.
“Bir elmanın iki yarısı olmak” yanlış bir tanımlama. Neden yarımızı bırakıp gelelim ki ilişkiye? İki ayrı elma olalım, tek sepete sığalım. Daha güzel olmaz mı?
Sevgiler