Erken büyüyen çocuklar-2

İngiltere’de 8 yaşındaki çocuğuna botoks yaptıran annenin haberini okumuşsunuzdur. Güzellik yarışmasına hazırlıyormuş çocuğunu. Özrü kabahatinden büyük lafı, böyle durumlar için söylenmiş herhalde.

Bu haber şüphesiz uç bir örnek ama etrafımızda gördüğümüz örnekler de azımsanmayacak kadar tehlikeli geliyor bana. Küçük kızların doğum günü partilerine bir göz atın yeter.

4 yaşında bir kız çocuğunun doğum günü partisine gidip, kendinizi bir genç kız partisinde hissetmeniz mümkün artık. Bebek kokusunu hala taşıyan o güzelim yavruların, ayaklarında minik topuklu ayakkabılarla yürümekte zorlandığını, yüzlerinin sim ve makyajdan parladığını, giydikleri tuvaletlerin eteklerine takılıp düşe kalka yürüdüklerini izlemek imkansız değil.

Haberin Devamı

Makyajla yüzlerinin güzelliği kapanmış, annesi gibi olmaya heveslenmiş, üzerlerindeki ağır elbiselerle oyun oynamaya çalışan, erken büyüyen çocuklar onlar. Nihayetinde çocuk işte, arkadaşı oyuncağını paylaşmadığı için gözyaşları kolayca akıveriyor. Makyajı birbirine karışıyor, çok beğenerek giydiği, üzerine meyve suyu dökülen tuvaleti onu mutsuz ediyor, kirlenmesini kabul edemiyor.

Çocukların bu kadar erken büyütülmesi içimde bir yerleri acıtıyor. Çocuk masumiyetinin bu kadar erken kirletilmesi hoş gelmiyor. Artık daha sık okuduğumuz gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde, çocukların ne kadar sık kurban olarak yer aldığını hatırlayınca korkuyorum. Çocuğu hedef göstermek gibi geliyor bana bu çocuğunu çabuk büyütme hevesleri. Bir taraftan koçluk yaptığım gençleri getiriyorum aklıma. Hayatta her şeyi erken tecrübe etmiş, sanki her şeyi yaşamış tüketmiş gibi, hayata karşı amaçsız, bu genç yaşında yorgun gençleri. Erken başlayıp hızlı yorulmuşlar.

Biz lisedeyken bile, her gün saç kontrolü yapılırdı. Zaten saçımızı boyatmak mevzu bile olamazdı ya, yanı sıra saçımız usulünce toplu mu, tırnağımızda cila, yüzümüzde olur ya makyaj namına boya var mı, ona bakılırdı. Etek boyu önemliydi. Tam dizin iki parmak altında olacak, diz kapağın görünmeyecek. Genciz ya, sıkılırdık bu uygulamalardan. Gizli gizli süslenmeye çalışırdık. Ama, nefes almak ne mümkün. Okulda öğretmenler, evde anneler. Yasak! Hatta annem o kadar katıydı ki bu konuda, o zamanlar büyüdüğümüzün göstergesi zannettiğimiz jöleye ikinci sınıfın yazında, açık pembe sürüldüğü bile belli olmayan parlatıcı ruja ise lise bittiğinde izin çıkmıştı. O zamanlar bu isyanımızın nedeniydi ama şimdi bakıyorum da gençlere, biz daha masumduk sanki.

Haberin Devamı

Şimdi okul formaları bile dizin bir karış üstünde. Saçı boyalı olmayan lise öğrencisi yok gibi. Eller manikürlü, yüz makyajlı. Öğretmenler kural koyamıyor, koysa önce anneler itiraz ediyor. Anne kızına yasaklasa, bütün arkadaşları süslü, çocuğun özgüveni azalıyor. Hepsi aynı, zarar gelmez diyeceksiniz belki ama bu erken büyüme olayı iç dünyalarına da yansıyor. Duygusal ilişkileri, platonik beğenmeleri çoktan aşmışlar. Cinsel ilişki kurmak hepsine önce doğal, sonra sıradan geliyor. Ve ruhları erken yaşlanıyor. Sanki hayattan emeklikleri gelmiş gibi, hepsi fazlasıyla yılgın, bıkkın. Hayatla ilgili hedefleri belirsiz. Aileleri söz geçiremedikleri, geleceklerinden endişe ettikleri yavrularına bakarken,nerede hata yaptıklarını sorup duruyorlar kendilerine. Erken verdikleri her şeyle birlikte ,hayatı da çabuk tüketmelerine sebep olduklarını anlamıyorlar.

Haberin Devamı

8 yaşında aslında zavallı bir kız çocuğu, annesinin kendisi için yaptığı planlara hizmet ediyor. Canını acıtan botoks uygulamalarına güzellik uğruna katlanıyor. Bu yaşta botoks, ilerideki seneler için estetik ameliyat planları var. Ya sonra, büyüdüğünde neler yapmak isteyecek düşünmek bile istemiyorum.Ruhu bu kadar çabuk büyürken, henüz çocuk bedeni hızına yetişemeyecek. Bir yerde isyan edecek, kaybolacak. Küçük bir çocuk olamadığı gibi, genç bir kadın da olamayacak maalesef.

Not:Erken büyüyen çocuklar 1-Uzmanlar Teoride Anneler Pratikte-Net Kitap-Yeşim Varol Şen