“Ben sana söylemiştim!”
Hepimizin hayatımızda defalarca kullandığı, defalarca dinlediği, tam anlamıyla kalıplaşmış bir cümledir, bu cümle. Kelimeler değişmez, yeri değişmez. Hatta duygusu bile değişmez.
Enteresan olanı ise, bu cümleyi duymaktan hiç haz etmememize, hatta üzülüp bir de üzerine sinirlenmemize rağmen, söylemekten de geri kalmayız. Çoğu zaman fırsat bile kollarız söylemek için.
“Ben sana söylemiştim” cümlesi, dillendiren için öfkeyle birlikte haz da barındır. Uyarısı dikkate alınmadığı için otoritesine karşı şüphe edilmiş hisseder söyleyen. Fikrine güvenilmemesinin, kendisine hak verilmemesinin sinirini yaşar. Ama aynı zamanda, sonuç olumsuz da olsa, öngörüsüi gerçekleştiği için gizli bir zafer duygusu uyandırır. “Gördün mü bak, tam da söylediğim gibi oldu. Ben senden daha iyi bilirim, beni dinleseydin böyle olmazdı.” demektir aslında bu cümle. Aklının, fikrinin doğruluğunun ispatıdır. Söyleyeni bundan sonrası için danışılacak kişi yapar. Aslında öyle zanneder.
“Ben sana söylemiştim” cümlesine maruz kalan ise, dillendirenin zafer hissinin çok uzağındadır. Uyarıyı dikkate almayıp da olumsuz sonuçları yaşadığında hissettiği “keşke dinleseydim” pişmanlığı, “ben sana söylemiştim” cümlesini duyduğu an uçar gider. Yerini öfke alır. Haksızlığının yüzüne vurulması, yaşanan mahcubiyeti ortadan kaldırır. Acımasızca gelir bu cümle. Zalimdir zaten.
Söyleyenin, dinlemeyenin durumuna değil, kendi egosuna odaklandığı zamandır. Çözümle ilgili değil, geçmişle ilgilidir çünkü.
Hepimiz duymaktan rahatsız olduğumuz halde, neden kullanırız bu cümleyi?
Aslında kendi içimizde değerimizden bir türlü emin olmadığımız için mi?
Egomuzu beslemenin başka yolunu bulamadığımız için mi?
Başkalarından akıllı olduğumuz zannettiğimiz için mi?
Yoksa onların üzüntüsünden fırsat yakalama eğiliminde olduğumuz için mi?
Sözü dinlenmeye değer biri olduğumuzdan bir türlü emin olmadığımız için mi?
Değer bulma ihtiyacımız hiç bitmez ve maalesef bazen biz farkında olmadan gün içinde su yüzüne çıkıp iletişimimizi baltalar. Ancak kendi içimizde değerimizi belirlediğimizde, dışarıdan karşılama ihtiyacımızı azaltabiliriz.
İçe dönüp, değerimizden emin olduğumuz noktaları belirleyip, eksik noktalarımızı tamamlamaya karar verdiğimizde kendi yolumuzu bulabiliyoruz. Farkındalığın gücü azımsanmayacak kadar önemli.
Sevgiler