Toplantının tam ortasında, karşımdaki hanımın yüzü allak bullak oldu. Bahsettiğim hanım, oldukça büyük bir firmanın insan kaynakları müdürü. Çok iyi eğitimli, geldiği yeri hak etmek için çok çalışmış, kendine her daim bir şeyler katmaya uğraşmış, son derece hoş görünümlü ve akıllı bir kadın. Toplantımızın konusu, çalıştığı kurum için düşündüğü, özellikle “ilişkiler” üzerine bir eğitim. Bilgisayarlarımız önümüzde, eğitimi planlıyoruz. Allak bullak olmasının sebebi ise eşinden gelen e-mail. Eşi onu terk ettiğini haber veriyor. E-maille!
Evliliğin kötü gitmesini anlayabilirim. Mutsuz bir evliliği sürdürmek yerine yalnız ama mutlu olmayı seçmek de olağan. “Terk etmek” çok tek taraflı ve acımasız bir fiil gelir bana. Konuşarak, anlaşarak, ayrılıkta bile uzlaşılabilir çünkü. Hadi onu da geçtim. Ya e-maille terk etmek neyin nesi?
Bunca zamanlık ilişki, bunca paylaşım nasıl iki satıra sığar? Okuyanın durumu bu kadar mı umurunda olmaz insanın? Bu gerçekten daha mı kolay?
Aslına bakarsanız bir çok ilişkinin sosyal ağlar, mesajlaşmalar, e-maillerle başladığı bu günlerde, bitişlerin de aynı araçlarla olması çok yaşanan bir durum olmaya başladı. Kimse hayıflanıp durmasın bayramda kimse kimseyi aramıyor, bir mesajla bayram kutlanıyor diye. İlişkileri bitiriyor insanlar birkaç satırla, bayram kutlamışlar çok mu?
İlişkinin, aslında duyguların son zerresine kadar bittiği, hiçbir geri dönüş ihtimalinin kalmadığı noktada oturup sorunun nerede olduğunu konuşmanın faydası yok elbette. Çözülecek bir şey kalmamış çünkü. Karşılıklı suçlamalarla başlayıp kavgaya dönüşen uzun polemikler gereksiz artık. Ancak ilişkiyi yaşamanın olduğu gibi bitirmenin de bir sorumluluğu olmalı. Etiği olmalı. Buna güzel şey yaşanmış beraber, size güzel şeyler hissettirmiş, mutlu zamanlar yaşanmış. Yok mu teşekkür edilecek hiçbir şey. Bitti ama beni mutlu ettiğin zamanlar için teşekkür ederim, demek çok mu zor.
İlişkiler iki kişinin kararıyla başlar, ayrılık için tek karar yeter. “Anlaşarak ayrıldık”lar koca birer yalandır. İlla ki biri önce dile getirmiştir yüreğinden geçeni. Diğerine ya katılır bu fikre ya da kabullenmek zorunda kalır. Ama insanın önce kendisine saygısını gösterir, ilişkiyi incitmeden, yakıp yıkmadan bitirmek. İyi başlayan bir şeyi, iyi olamasa da en azından kötü bitirmemek. Karşınızdakine bu kadar değersiz hissettirdiğinizde, size kalan his ne bir düşünsenize? Bu kadar saygı duyulmayacak biriyle mi paylaştınız bunca zamanı? Sizin değeriniz ne o zaman?
Ayrılığın da bir raconu olmalı canım. Böyle de olmaz ki!