Bir hayat koşturmacasıdır gidiyor. Evden işe, işten eve yetişme telaşı hiç bitmiyor. Bir taraftan akşama ne yesek planları, bir taraftan yarın gidilecek doğum gününe hediye almalı. Doktor randevusuyla kuaför randevusu çakışmış. Hafta sonu gezmeye gidelim diyeceğim ama çocuğun yüzme dersi var. Eve gidince yemek yenecek, duş alınacak, işten getirilen evraklar gözden geçirilecek. Offf saat zaten akşamın bir vakti olmuş, bu trafik de bitecek gibi görünmüyor. Kış ortasındayız ama ekonomik tatil için yer seçilmeli, rezervasyon yaptırılmalı. Bu işler güçler ne zaman bitecek bilen yok. Koşturmaca hep koşturmaca. Anı yaşayan yok.
Anı nasıl yaşadığımızın hiç mi hiç farkında değiliz. Hep bir sonraki saati, bir sonraki günü, bir sonraki yılı planlama derdinde, ömrümüz akıp gidiyor.
Eve gidince yapmamız gerekenleri düşünmekten sıkışık trafikte okuduğumuz kitabın tadını alamıyoruz.
Yarın işe giderken ne giysemi düşünürken , o an üzerimizde olan kıyafetin bizi rahat yada mutlu edip etmediğini ayırt edemiyoruz.
Bir sonraki sene yapacağımız tatili planlarken bizi saran stres, keyifle gidilecek tatilin keyifle seçilmesi gerektiğini unutturuyor bize.
Duşa bile bir görev eksilsin diye giriyoruz. Suyun arındırıcı etkisine teslim olup, ruhumuzdaki stresi de yıkayıp temizlenmek yerine, bir acele girip çıkıyoruz duşa. Saçımızı kuruturken bir taraftan krem sürmeye, dişimizi fırçalarken bir taraftan yere dökülen çamaşırları toplamaya çalışıyoruz.
En son ne zaman sadece çay içtiniz. En sevdiğiniz diziyi seyrederken, misafirlikte ikramı kabul ederken, en sevdiğiniz arkadaşınızla sohbet ederken size eşlik eden çayı sormuyorum. Gerçekten sadece çay içmek için durduğunuz, çayın tadını hissederek keyfini yaşadığınız anı soruyorum. Sadece çay içmek için durduğunuz ve yaptığınız eylemin farkında olduğunuz anı.
Her şeyi eş zamanlı yapmaya o kadar alışmışız ki. Aslına bakarsanız araba kullanırken dinlediğiniz müzik, müzik değil. Gözünüz yolda, aklınız işte. Duymuyorsunuz müziği. İş toplantısında içtiğiniz çay, çay değil. İş olsun diye söylenmiş, siz konuşurken bardakta kalmış, boynu bükük. TV izlerken yediğiniz yemek, yemek değil. Haberlerin acımasız gerçekliği karşısında kendinizi kaptırmışsınız. Ağzınızdaki tat, ekşi mi tatlı farkında bile değilsiniz.
Bazen , durmak lazım. Gerçekten durmak. TV’yi, müziği kapatıp tamamen sadeleşmek ve o an, bir gün, bir ay ya da bir yıl sonra değil, o an canınızın ne istediğine odaklanmak. Çayı yudum yudum içmek, en sevdiğiniz diziyi hiçbir telefonun bölmesine izin vermeden yaşayarak seyretmek, en sevdiğiniz arkadaşınızla sohbet ederken sadece o ana ve arkadaşınıza odaklanmak, anı yaşamak ve tadını çıkartmak lazım.
Çay çay demişken…. Bilgisayarımı kapatıyorum ve çok sevdiğim çayın tadını çıkartmaya, sadece çay içmeye gidiyorum.
Sevgiyle kalın