Mesleğim gereği televizyonlarda yayınlanan hemen hemen tüm moda programlarını izliyor, moda ve alışveriş dergilerini ve kanallarını takip ediyor, ünlü tasarımcıların kreasyonlarını inceliyorum senelerdir. Her zaman moda akımlarının sokağa yansıyış şekillerini ilgiyle izledim ama şu son dönemki kadar eğlenmemiş ve hayretler içinde kalmamıştım hiç.
"Sokakta cümbüş var"
İsmi lazım değil malum "moda ve reality show" herkesin aklını başından aldı. Muhtemelen gitgide artan bir rating ile neredeyse tüm ülkeye ulaşıyor. Kendi alanlarında uzmanlaşmış ya da uzman kabul edilen jüri üyeleri karşılarına gelen lookları kendilerince yorumlayıp puan veriyor, yanlışlarını söyleyip olması gerekenlerle alakalı fikir veriyor. Buraya kadar bir sıkıntı yok aslında. Hatta zamanında bunun sokağa faydalı yansıyabileceğine dair yorumlar da yapmıştım. Gelgelelim yarışmacıların birbirlerine yaptıkları yorumlar, dışarıda zaten bakkala giderken bile ne giyeceğini bulamayan kaybolmuş kesimin kafasını çorbaya çevirdi, devreler yandı.
Canım yurdumun canım özentileri bu programların bir show olduğunun farkına varamadı. Podyuma çıkan şımarık kızlarımızın şımarık konseptler uydurup o uydurma senaryolarına göre giyindiğini anlayamadı. "Ben böyle sokağa da çıkarım." cümlelerinin nafile popoyu kurtarma cmleleri olduğunu algılayamadı. Sonuç?
Sonuç olarak şimdi sokakta 10 derece sıcaklıkta çorapsız gezmeye çalışan kızlarımız var, totali 80 santim olan bacaklarına 65 santimlik çizmeler giyen,25 kilo fazlasını omuzlarına attığı peluş kürklerle 50 kilo gibi gösteren kızlarımız var, ekranda görüp beğendiği çıtçıt kahküllerle yüzünü yamuk yumuk kesen kızlarımız, bir renk patlatmam lazım bu kombine tedirginliğiyle paint balldan çıkmış gibi gezen kızlarımız, file çorap giymem gerekiyor kafasıyla ağlara takılmış balinalarımız var, dünya para verip aldığı çantaları sprey boyayla boyayıp çöp eden kızlarımız var, var da var...
Bir de ailesinin ya da eşinin verdiği kredi kartlarını doldurmak ve selfie çekmek dışında bir kabiliyeti olmadığı için önüne gelen önemli biri olma fırsatına balıklama atlamış çakma styling hatunlarımız var. Farkettiyseniz buraya ayrı bir parantez açtım! Tüm fotoğrafları profesyonel fotoğafçılar tarafından çekilmiş ve selfie efektleri verilmiş, saçlar şehrin en iyi kuaförlerinde birkaç yüz liraya taranmış, tırnaklar 30 gün boyunca bozulmamak üzere Bağdat Caddesinde bir nail art salonunda boyanmış, eve gelen özel estetisyenler tarafından botoxlanmış, görüntüsü gibi ruhu da havalanmış da havalanmış...
Ah benim tatlı kızlarım, ah benim yarım akıllı gösteriş budalalarım, ah benim zavallılarım... Yapmayın bu eziyeti kendinize! Herkesin güzel, havalı, çekici, seksi, kışkırtıcı, cool... olmaya, görünmeye hakkı var ve inanın bu hiç de zor değil. Ama bunun için ekranlara ya da başkalarına bakamazsınız. Önce bir çırılçıplak soyuur geçersiniz karşısına, uzun uzun aynaya bakarsınız. Yüzünüze, saçlarınıza, en önemlisi gözlerinize, gözlerinizin taa içine. Önce bir kim olduğunuzu tartarsınız. Sonra bu kişinin içinde kaç farklı kişilik var bunu araştırırsınız. Sonra bu kişiliklerin ortak noktalarına göre bir ana hat çizer sonra da ayrı ayrı her kişiliğe özel semboller çıkarırsınız. İmaj süreci böyle başlar. Taklitler başladığında biter.
Lütfen olmadığınız birileri gibi görünmeye çalışmayın. Olduğunuz kişiyi giydirmek de süslemek de çekici kılmak da daha kolay. Özgüveninize bir iyilik yapın ve kendiniz olun!