"Amazon Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir. Farklı bir örnekle bu, bir kelebeğin kanat çırpması, Dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir."
Edward N. Lorenz
Hayatınızda alabileceğiniz küçücük bir kararın, atacağınız herhangi bir adımın ya da ağzınızdan çıkabilecek herhangi bir kelimenin nelere sebep olabileceğini hiç düşündünüz mü? Ben sık sık düşünüyorum... Bu dünyada tesadüf diye birşey yoktur. Herşey muhteşem bir neden sonuç ilişkisi içerisinde birbirine bağlıdır. Ve henüz gerçekleşmemiş herşey değiştirilebilir. Öyleyse kader diye birşey yok mu? Evet var. Doğumun, ölümün ve aşk... Bu üç şeyin önüne geçemezsin.
Bu noktada birçok insanın büyük bir karamsarlık ve boşvermişlik içinde kaybolduğunu görüyorum. Oysa ki hayat ile ilgili belki de en doğru yorumu geçen sene bir röportajda okumuştum geçen yıl. "Yaşamak motor kullanmak gibidir, hayatınız daima baktığınız yöne doğru ilerler." demişti çok büyük bir şirketin çok başarılı CEO'su. Peki hayatınızdaki herşeyin kontrolünün elinizde olduğunu bildiğiniz halde istediğinize sahip olmak ile aranızdaki engel nedir? Biraz pozitif bakış açısı ve biraz cesaret...
Aslında hepimiz birşeyleri değiştirme gücüne sahip olduğumuzu biliriz ama bunu kabul etmek asla işimize gelmez. Yeni ürkütücüdür çünkü, cesur olma fikri ürkütücüdür, sorumluluk almak ürkütücüdür, kendi hayatının sorumluluğunu almak daha da ürkütücüdür. Aklımıza gelen ve asla gerçekleştiremediğimiz hayallerimiz için suçlayacak birilerini ararız hep. Ailemi üzmek istemedim. Param yoktu. Sevgilimden uzak kalamadım. Eğitim hayatımı tamamlamam gerekiyordu. Topuğum kırılmıştı. Burnum tıkanmıştı... Bu liste böyle uzar gider. Oysa gerçek bu değil. Kabul edin yeterince istemediniz. İstedim ve yaptım diyebilmenin keyfi daima denedin ve başaramadınları duymanın korkusu yanında basit kaldı.
İsteklerinizi sorgulamaya başladığınız anda negatif yönlerini görmeye başlarsınız ve bu yanında korkuları getirir. Korktukça istediğinizden uzaklaşırsınız ve hatta zamanla istememeye başlarsınız. Bu yüzdendir ki spontane geliştiğini düşündüğünüz olaylar daima daha büyük keyifler getirir hayatınıza. En basit şekliyle örnekleyeceğim. 2 hafta sonrası için yaptığınız plan başta çok caziptir. Biran evvel tarihin gelmesi için büyük bir heves vardır içinizde. Ne giyeceğinizi, nereye gideceğinizi, kimlerle olacağınızı, ne kadar eğleneceğinizi düşünüp durursunuz. İkinci gün gelmesini planladığınız kişilerin gelip gelmeyeceği konusunda endişenmeye başlarsınız ve birkaç iptal gelir. Sonraki günlerde bu program ile daha ilginç planları engelleyip engellemediğiniz hakkında endişelenmeye başlarsınız ve telefonunuz hiç çalmadığı kadar çalmaya başlar. Gün yaklaştıkça kıyafetinizden emin olamazsınız ve bu program sizin acabalarınız yüzünden koskocaman bir işkenceye dönüşmüştür bile. Oysa ki iş çıkışı hadi birşeyler yapalım hareketi daima hayatınızın unutulmaz eğlenceleri arasında yerini alır.
En güzel günlerim mutlu uyandığım sabahlarla başlıyor ya da kendimi mutlu edebildiğim sabahlarımla. Sorgulamadığım, istemekten korkmadığım tüm dileklerim gerçekleşti. Çocukluk hayallerimin hepsine bir şekilde sahip oldum... Oysa ki yapabileceğimi yüzde yüz bildiğim bir çok planımda çuvalladım. Ya yapamazsamları düşündüm, ya beceremezsem dedim, ya rezil olursam diye korktum... Ve sonunda hepsi oldu.
O bilmediğim büyük şirketin büyük CEO'su haklı. Yaşamak tıpkı motor kullanmak gibi, hayat baktığımız yöne gidiyor. İstemekten korkmayın ama yürekten, taa derinlerden isteyin. Bırakın olsun. Tanrı'da ol deyip yaratmıyor mu? Hepimiz kendi dünyalarımızın tanrılarıyız. Ol diyin olsun. Ve daima gülümseyin. Bu hayat sizin. Siz ne kadar keyfini sürerseniz o kadar keyif çıkaracak karşınıza deneyimlemeniz için. Ne kadar korkarsanız o kadar korku ve ne kadar mutsuz olursanız o kadar mutsuzluk...
Unutmayın bir yerlerde kader duruma el koyacak ve bitiş tarihini koyacak önünüze... Keşkelerle ayrılmayın bu dünyadan!