Zamanın Hükümdarı Olmak - Mümkün Mü?

Hayranı olduğum bir yazarın kendi kaleminden “la arasının çok iyi olduğunu” okumuştum. Özendim. Çok özendim.

O günden beri ımı yönetmeye değil, onunla dost olmaya çalışıyorum.

Yaptığım tek şey; var oluşunun dinamikleri içine çaktırmadan kendimi monte etmeye çalışmak.

Her dakika gözünün içine bakmıyorum mesela zamanın; geçsin, beni eğlesin veya olduğu yere çakılsın diye yersiz bir ısrarla başının etini yemiyorum. Ardından yalvar yakar da olmuyorum. Sözümü dinlesin diye de kendimi helak etmiyorum.

Mümkün olsa “eller yukarı, donlar aşağı!” buyuracağız zamana. Biliyorsunuz değil mi?

Haberin Devamı

İşte bunu yapmıyorum.

Doğada hükmettiğimizi sandığımız hiç bir şey, üstelik bu, insanın varlığından bu yana tapınaklarda sohbetlere, tiyatrolarda sayısız felsefe gecelerine, iki göz odada bile dost muhabbetlerine, türlü meditasyonlara, kütüphanelerce kitaba konu olmuş ZAMAN ise,

ve o ZAMAN ki, okul sıralarında, üniversite amfilerinde, bilim odalarında çürütülmüş dirseklerin sebebi, insan oğlunun en büyük ve (belki de) mütemadiyen bilinmeyeni ise . . .

. . . asla bizim isteğimiz üzerine eğilip, bükülmez.

Hele ki, kıytırık günlük koşturmacalarımız için zamanı bölüp, toplayıp, dilimlere ayırdığımızı sandığımız her an, kendi kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil; üstüne bir de günlük planları bir gün önceden yapmak, koskoca yarını kafada bugünden bitirmek demek.

Ve kötü haberin en büyüğü;

Haftalar, aylar sonrası için yapılan katı ve üst üste planlar bizzat bugünü yok etmek ve bizi plan yapabildiğimiz o son noktaya kadar şimdiden yaşlandırmaktan öteye gitmiyor.

Bu yüzden ben, bilmem kaç yıllık kalkınma planlarını hiç sevmem. Korkutucu!

Elbette, bir “yapılacaklar listesi” her zaman işimize yarar, benim tavsiyem sabah ilk iş olarak yapılmasıdır; 'bugün'ü kutsamak ve içinde var olduğumuz 'asıl' zamanın ayırdında olmak üzere . . .

Hepimiz aslında ayırdındayız elbet:

döndükçe zaman da kürenin etrafını saran oynak bir çarşaf gibi onunla hareket ediyor.

İşte, benim kocaman itirazım burada devreye giriyor:

Zamanın kendi özgür yörüngesi içindeki salınımı şüphesiz ve çaresiz kabulümüz.

Haberin Devamı

Fakat, bizim işimiz ve gücümüz, başkaları yani biz olmayan kişiler tarafından üstünde önceden uzlaşılmış bir hızla değil, dünyaya kendi ayak uydurma hızımızda olmalı.

Tıpkı bir çocuk gibi kendi devinimlerimizle, bizim dünyanın etrafında ve dünyanın bizim etrafımızda nasıl ve hangi hızla döndüğü ile ilgili olmalıyız.

Yoksa, basitçe zamanın ve başkalarının zamanlarının kölesi olmaktan, hatta elde kırbaç, vahşi bir atı ehlileştirmeye çalışan iktidarsız, gülünç bir hükümdardan öteye gidemeyiz.

Zamanın yanında yürüyüp, ona yakın kalmak, kendi hızımızın ayarını tuttururken ona da tatlılıkla göz kırpmak . . .

İyi fikir!

Deneyin.

Fotoğraf: Natalia Drepina