Borusan Contemporary, 28 Şubat Cuma günü üç yeni serginin açılışını yaptı.
Sergilerden biri, bakana önce “az” görünen, fakat hiç de kolay olmayan teknolojik bir ince işin, yoğun bir çabanın ve zor bir felsefenin sahibi; İrlandalı sanatçı John Gerrard’ın Exercise’ı . . .
İleri teknolojide bir üretim, kasvete varan yalnızlık ve sadelik ve tüm bu yalın anlatımın içine özenle işlenmiş sorgu.
John Gerrard’ın Exercise üçlemesinin (Dunhuang 2014 – Djibouti 2012 – Abadan 2011) aslında tamamını kapsayan bu his, sanatçının eserlerindeki merkezin insan vücudu olmasıyla bağdaşıyor belki de . . .
Exercise (Dunhuang) 2014 hakkındaki her şey, İngiliz bir filozof arkadaşının Gerrard’a Google map’te gizemli bir yer bulduğunu söylemesiyle başlıyor. Çin çölünün ortasında derli toplu bir karayolu ve ufak bir kasaba bu. Gerrard ve ekibi, Çin’e yolculuk ediyor ve sözü edilen esrarengiz yere ulaşıyorlar. On günlük gözlemin sonunda ortaya bu sergi çıkıyor.
İzleyici, az önce bahsettiğim düzenli karayolundaki bir işçiyi üç farklı sanal kamera ile üç farklı yerden izliyor; 1. insan boyu yüksekliğinden, 2. dairesel alçak uçuş yapan insansız uçağın bakış açısından, ve 3. uydunun dikey perspektifinden.
Prodüksiyon; tamamen yazılım. Ne gerçek kamera var; ne de gerçek insanlar. Fakat eş zaman söz konusu.
İzleyici ve işçi aynı zamandalar. İzleyici pasif. İşçi yürüyor. Bomboş bir karayolunda durmadan ve hangi amaca hizmet ettiği belirsiz bir şekilde yoluna devam ediyor. Bu arada gündüz geceye dönüyor; günler, aylar geçiyor, hatta yıl bitiyor; bir gördüğümüz sahneyi bir daha asla göremiyoruz. Tıpkı hayat gibi. Üstelik, yine tıpkı hayatın kendisi gibi, belirli bir son veya başlangıcı bile yok.
Aslında düzende otuzdokuz işçi var. İki işçi karşılaştığı zaman, hedefe en yakın olan yoluna devam ederken, diğeri yere yatıp pasif duruma geçiyor. Böylece biz yine hedefe en yakın işçiyi izlemeye devam ediyoruz. Demek ki hedef önemli. Fakat, hedefin ne olduğu belki de en büyük bilinmez.
İşçilerin hangi amaca hizmet ettiklerini kendilerinin bilip bilmediklerini, döngüyü dışardan ve kameralarla takip eden biz izleyiciler bilmiyoruz.
Boşuna mı acaba bunca çaba?
Yapayalnız yolculuk.
Yalnız tek bir hedef uğruna?
Bilemiyoruz . . .
Aslında konudan tamamen kopuğuz. Belki de gerçek kasvet burada başlıyor . . . Ve sarmalın kendisi gibi hiç bitmiyor!
Müdahele edememe sancısı. Veyahut boşvermiş kayıtsızlık? Hangisini seçerseniz? Siz hangisiyseniz?
Sanatçı John Gerrard, açılış günü yaratısını anlatırken, tesadüf olarak tam da ülkemizin şu sıralar içinde bulunduğu duruma uyduğundan -ayrıntıya girmeden- kısacık dem vurdu. Fakat insan bu yalnız işçileri ve bitmeyen düzeni düşünürken, bunun sadece Türkiye’deki değil, tüm dünyayı saran başı sonu meçhul, niyetini bir türlü kavrayamadığımız mevcut kaosun yansıması olduğunu düşünmeden edemiyor . . .