Hayat, teknolojiden sebep bir çeşit kolaylaşıp, bir yerde de “uçucu”laşırken, anlardan, yaşananlardan kalan izler hala edebiyattan, sanattan . . . Öyle de olmaya devam edecek . . .
İşte edebiyata dair son zamanlardan dört iyi ve yeni haber:
Ankaralı Öyküler
Haberini ta sene başında vermiştim, sabırsızlanarak. Günü geldi, çattı; 14. Uluslararası Ankara Öykü Günleri başladı bile! Ve arada bir de ödül haberi geldi:
7 Mayıs’ta başlayıp 12 Mayıs’a kadar öykü, esin ve heves saçacak olan serüven son hızla sürerken, derneğin ilk kez bu sene başlayan ve her sene tekrarlanmasına karar verilen öykü ödülünün sonuçları belli oldu.
Füruzan, Nursel Duruel, Ömer Türkeş, Özcan Karabulut ve Ayşegül Tözeren‘den oluşan seçici kurul, Mehmet Ergün‘ü “kendine has bir kurgu dünyası kurabilmiş” olması ve Murat Saat‘i “el yakan insani durumları ele alış biçimindeki incelik” nedeniyle ödüle layık buldu.
Mehmet Ergün, 1977 doğumludur; üniversite yıllarında Arayış Tiyatro Topluluğu, devamında İstanbul’da Tiyatro Firez çatısı altında çeşitli oyunların yönetmenliğini üstlenmiş, 2008 yılında Mülksüzler isimli aylık siyasi derginin yayınına yazar olarak katkıda bulunmuştir. Halen İngilizce öğretmeni görev yapmaktadır.
Murat Saat, 1975 doğumlu ve 1999 yılında beri tutukludur; halen Sincan Ankara 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde yatmaktadır . . .
“Kadının Hala Adı Yok”
Duygu Asena’nın anısına saygı duruşu olarak düzenlenen Duygu Asena “Kadının Hâlâ Adı Yok” Roman Ödülü bu sene 29 Nisan’da seçici kurulun oybirliği ile Jale Sancak’a, “Fırtına Takvimi” romanı için verildi.
Sancak’ın bu ilk romanı, öykü ile romanın birbirini çağrıştıran özgün birlikteliğini sergilemesi ile Anadolu’daki kuşatılmış kadın kimliğini ifade etme biçimiyle ödüle layık görüldü.
Aşağıdaki paragraf, Sancak'ın tanıtım bülteninde de paylaşılan kitaptan kısa bir alıntı:
"Ah bahtsızlık! Sel hükümran oldu Yelnehir'e. Sürükleyip götürdü önüne kattığı her şeyi. Diller sustu, eller çaresiz kaldı. Kardeşini yitiren Yazgülü'nün içi katıldı, Kevser, göğsündeki derin oyukla, gökten yağan, dağdan inen, tekmil saldırıp evini basan belayı arıtırken yas tutamadı. Öğüre öğüre çamurla uğraştı durdu. Halil'in aklında tek şey vardı… Doktordan hesap sormak."
Bununla beraber, Mavi Neşe‘nin özgün bir dil kuran, psikolojik derinliğiyle dikkat çeken "Soğuk Ses" adlı romanının da seçici kurul tarafından övgüye değer bulunduğu açıklandı.
Sait Faik Abasıyanık Ödülü açıklandı
En taze haber bu:
Sait Faik Abasıyanık’ın anısına her yıl Darüşşafaka Cemiyeti ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları işbirliğiyle düzenlenen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu sene Mahir Ünsal Eriş’e verildi.
Eriş, benim de yalın ama kıvrak anlatımını ve duyguları aktarış, detayları irdeleyiş tavrını çok sevdiğim bir yazar . . .
1980, Çanakkale doğumlu Mahir Ünsal Eriş’in İletişim Yayınları’ndan çıkan “Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde” (2012) ve “Olduğu Kadar Güzeldik” (2013) isimli iki kitabı bulunuyor. Yazarın çeşitli dillerden kitap, makale ve öyküler çevirmişliği vardır, halen de devam etmektedir.
Yazara ödülü, 10 Mayıs Cumartesi günü saat 14:00’da Burgazada Sait Faik Müzesi’nde düzenlenecek törenle takdim edilecek; şimdiden kutlu olsun.
Daha önce hiç okumamışlar için “Olduğu Kadar Güzeldik”den ufak bir pasaj:
“Meydandaki çay bahçelerinden birine oturmak geldi içimden sonra.
Çünkü Erdek bir kitap olsaydı, bu çay bahçeleri ilk cümlesi olurdu onun. Gelindi mi oturulmalıydı. Bir çay, birkaç sigarayla, kıyıda kayığında ağ onaran, çapari kösteği hazırlayan balıkçıları seyretmek, bir tost isteyip, bacaklarıma sırnaşan kedilere atmak, yakın masalarda konuşulanları dinlemek, birini bekliyormuş gibi ikide bir saate bakmak iyi gelebilirdi. Gelmeliydi en azından. Yine yaz akşamları. Yaralı tekneler, küflü sesler. Erdek'te çay bahçeleri, bıkkın orkestra, tatsız garsonlar. Ezine, Susurluk, Bandırma, burası Ankara, orası Samsun! Yalandan bayılanlar, bilmezden gelinenler, kaybolan dayılar… Uykusunda ağlayan adamlar, pişmanlar, yorgunlar. Para için mırın kırın, laf dokunduran konuşmalar. Nerede bu Türkan Şoray?”
Edebiyatın ağzı var, dili yok
Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü İkinci sınıf öğrencisi iken 12 Mayıs 2010 günü Muğla’da yaşanan öğrenci olayları sırasında uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Şerzan Kurt’un anısına Eğitim Sen Batman Şubesi (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası) tarafından düzenlenen öykü ödülü bu sene dördüncü kez verilecek.
Başvurular başladı; öyküler 15 Ağustos’a dek gönderilebilecek.
Hem Türkçe, hem de Kürtçe öykülerin yarışacağı ödülün amacı ülkemizde yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekebilmek. Ne de güzel düşünülmüş . . .
Türkçe öykü için seçici kurulda; Ayşe Sarısayın, Neslihan Önderoğlu, Hasan Özkılıç, Özcan Karabulut ve Ercan Yılmaz; Kürtçe öykü içinse Lokman Ayebe, Çidem Baran, Çiya Mazî, H. Kovan Baqî, Mehmet Dicle ve Ömer Kurt’un isimlerini görüyoruz.
Şerzan Kurt’un annesi Necla Kurt, her iki dilde de öyküler için jüri üyesi olacak, fakat oy kullanmayacak . . .
Yarışmanın katılım koşulları şöyle:
1. Katılımcılar daha önce herhangi bir yerde (kitap, dergi, internet vs.) yayımlanmamış ve ödül almamış bir öyküyle yarışmaya katılabilirler.
2. Yarışmanın dili Kürtçe ve Türkçe’dir. Her dilde ayrı ödül verilecektir. Jüri uygun gördüğünde ödülü paylaştırabilecektir.
3. Öykü, özgeçmiş, iletişim bilgileri ve fotoğrafı da içeren bir e-postayla serzankurt2011@gmail.com adresine gönderilmelidir. Son katılım tarihi: 15 Ağustos 2014
4. Ödülün açıklanmasının ardından hazırlanacak kitapta Seçici Kurul’un uygun göreceği eserlere yer verilecektir. Yarışmaya eser gönderenler bu hükmü kabul etmiş sayılacaktır.
5. Sonuçlar basın yoluyla açıklanacak olup, ödüller Şerzan Kurt’un doğum günü olan 8 Kasım’da gerçekleştirilecek bir etkinlikle verilecektir.
6. Ödül, kurum tarafından verilecek bir plakettir. Para ödülü verilmemektedir.
İllustrasyon: Matheus Lopes