Genellikle affetmenin, nefret edilen kişiyi suçsuz bulmak anlamına geldiğini düşünürüz. Oysa affetmek, geçmişteki olumsuz anıların yükünden kurtulmak, olumsuz duyguların yaşamımızı kontrol etmesine son vermek demektir. Affetmek sanılanın aksine, bir hatayı görmezden gelmek demek değildir. Geçmişte yaşadığımız deneyimleri unutmak anlamına da gelmez, tam tersi yaşananları bir ders olarak görmek ve aynı tuzaklara düşmemektir.
Affetmek, insanın kendi kendine verdiği en büyük sınavlardan biridir. Gururunu kırmış, destek vermesi gereken yerde yarı yolda bırakmış, yalan söylemiş, aldatmış birini ya da birilerini affetmek onlarla tekrar görüşmek anlamına gelmez veya onlara aynı cömertlik ve iyi niyetle yaklaşmak anlamına da... Onları affetmek tamamen kişinin kendisi için yapacağı en büyük lütuftur. Onların kırıklıklarını ve yaralarını yüklenmeden yola devam etmek için. Uzun vadede bu kişinin kendini de affetmesini kolaylaştırır. Başkasını affedemeyen kendi yanlışları ya da hatalarını affetmekte de zorlanır ve sürekli kendine hesap sorar ve kendi hatlarını da büyütür. Halbuki başkalarını affetmek kendini affetmek ve kendiyle barışık olmanın en güzel temiz yollarından biridir.
Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller. Nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır. Gerektiğinde hataları da söylemek karşıdaki kişinin kendisini düzeltmesini sağlar. Tabi ki bunu kendimizin de hataları olduğunu, kusursuz olmadığımızı, o kişinin de bizim hakkımızda fikirleri olabildiğini unutmayarak yapmamız gerekir. Öfke, kin...gibi duygular insana zarar verir ve affetmemek, affedilmeyeni daha kötü yollara sevk eder. Unutmayın ki bir tane yaşamınız var. Bunu uzun değil, anlamlı ve iç huzuruyla geçirmek istiyorsanız affedin.
Affetmenin ne olduğunu öğrenmek için önce "affetmenin ne olmadığını" öğrenmek gerekir. Affetmek bize tokat atana diğer yanağımızı uzatmak değildir. Yapılan hata'ya tekrar davetiye çıkartmak da değildir. Kendimizi savunmayacağımız anlamına da gelmez, bir kaçış yolu da değildir. Affetmenin ne olduğunu tam manâsı ile anlamak için gerilere gitmek, konuyu bir hayli irdelemek gerekir.
NEDEN AFFETMELİYİZ?
Kızdığımız bir insanı bağışlamak, aslında insanın kendini özgürleştirmesidir. İnsanın, özgürleşmesiyle kuruntular, içsel konuşmalar sona erecektir. Affetmek geçmişin etkisinden kurtulmak, özgürleşmek demektir.
Elisabeth Kübler Ross ve David Kessler, “Yaşam Dersleri” adlı eserlerinde şöyle söylüyorlar. Bütün bir hayat yaşayabilmemiz için bağışlamamız gerekir. Bağışlama acılarımızı ve yaralarımızı iyileştirmenin yoludur. Hepimiz incinmişizdir. Doğruyu söylemek gerekirse büyük bir olasılıkla başkalarını da incitmişizdir. Sorun bu incinmenin yaşanması değildir, bizim bunu bağışlayamamamız ya da bunu unutamayacak olmamızdır. İncinmeye devam eden şey bu acıdır.“
Affettiğimizde ise;
• Duygusal ve fiziksel stresten kendimizi arındırmış oluruz.
• Geçmişin acılarından kurtulur ve bugünü yaşamaya başlarız.
• O anda ve devamında büyük bir mutluluk hissederiz.
• Psikolojik ve fiziksel sağlığımızı güçlendiririz.
RUH SAĞLIĞINIZ İÇİN ''AFFEDİN''
Size bir görev verildiğini düşünün. Zincirle elleri bağlanmış bir adam var. Zincirin ucu sizin elinizde. Ve siz bu adamı zapt etmekle sorumlusunuz. Zincirin ucunu bırakamazsınız. Yemek yerken ve yatarken bile teyakkuz halinde olmalısınız. Ne kadar zor değil mi? Zincir hem onu hem de bizi bağlıyor aslında. Zincirin ucunu bıraktığımızda serbest bıraktığımız sadece o adam değil aynı zamanda kendimiz de oluruz. Çünkü en az onun kadar biz de o zincirin esiri olmuşuzdur. Belki de zincir ondan daha fazla bizi esir etmektedir.
Affetmemek bu örneğe benzer. Affetmediğimiz kişiyi zihnimize hapsederiz. Zihnimiz devamlı o kişi ile meşgul olur. O kişinin yaptığı hata zihnimizin içinde dolaşıp durur. Düşüncelerimiz o kişiye ve onun yaptığı hataya tutsak olur. Affetmek zihnimin ve düşünce dünyamızın kapısını açmak ve hata işleyeni serbest bırakmaktır. Zincirin ucunu bırakmaktır. Bunu yaptığımız anda üzerimizden büyük bir yük kalkacaktır. Bu konuda yazılmış çok güzel bir öykü vardır:
Bir zamanlar affetmenin değerini oğluna anlatmak isteyen bir baba oğluna bir görev verir. Der ki: sana karşı her kim bir hata işlerse bir patates alacaksın üzerine hata işleyenin adını yazıp şu çuvalın içine atacaksın. Ve bu çuvalı yanında taşıyacaksın. İnsanlar hata işledikçe çuvalın içine patates atacaksın. Çocuk bir haftaya boş çuvalla başlar. Zamanla arkadaşlarının hataları olmaya başlar ve çocuk her bir hata için çuvala patates koyar. Çuval hafta sonuna doğru o kadar ağırlaşır ki artık çocuk çuvalı taşıyamaz olur. Babasına çuvalı taşıyamadığını söyler. Babası çuvalın içindeki patateslere bakmasını ve affettiği hataları çuvaldan çıkarmasını söyler. Çocuk başta hiçbir hatayı affetmek istemez. Ancak zamanla çuvalı taşıyamaz olur. Ve içlerinden bazı hataları affeder. Sonunda bir karar alır ve tüm hataları affeder. Böylece müthiş bir hafiflik yaşar.
Evet her affedilmeyen hata ruhumuza esir eder ve ona yük olur. Öyleyse muhatabımız için olmasa bile kendimiz için gelin affedelim.
"İlk özür dileyen en cesur, ilk affeden en güçlü, ilk unutan en mutlu…" Osho
Instagram: instagram/volkanpelenk