Bipolar bozukluk nedir ve beslenme ile bağlantısı var mıdır? Varsa, nasıl dikkat etmeliyiz?
Günümüzde depresyon oldukça yaygındır. Bu konuda beslenmenin psikolojik durumumuzu nasıl olumsuz etkilediğini ve nelere dikkat etmemiz gerektiğini sık sık duyuyoruz. Özellikle yaşam koşullarından kaynaklı olarak, yoğun çalışma temposunun hazır gıda tüketimine bizi nasıl sürüklediğini çok iyi bir şekilde gözlemleyebiliriz. Doğal ve temiz beslenmenin azaldığı bir toplumda, vücudumuzun günlük vitamin ve mineral ihtiyaçlarını karşılamak bir hayli zorlaşmaya başladı. Bu yazıdaki amaç bipolar bozukluk semptomlarını minimuma indirgemek ve doğru beslenme ile bir nebze olsun şikayetlerimizi azaltmak.
Peki, bipolar bozukluk veya manik depresyon nedir?
Bipolar bozukluğu olan kişi, sıklıkla duygu durumunda aşırı yükselmelerden çöküşlere (depresyon) ve yine yükselmelere dönüşen ve çoğu zaman aralarda normal duygu durum dönemleri bulunan dalgalanmalar yaşar. Burada bahsettiğimiz tipik bir tablo olmakla birlikte, farklı kişilerde belirtiler farklılıklar gösterebilmektedir.
Bipolar bozukluğu olan kişilerin en az bir yakın akrabasında bu hastalık vardır. Genetik faktörler önemli olduğu gibi bu hastalığa sahip kişilerin çocuklarında hangi oranda görüleceği bilinmemektedir.
Bipolar bozukluğu olan kişilerde, özellikle manik dönemde saç örneklerinde vanadyum miktarının arttığı fakat lityum tedavisi sonrasında bu düzeyin normale döndüğü bilimsel araştırmalarda kanıtlanmıştır. Bu nedenle bipolar bozukluğu olan kişilere ‘düşük vanadyum içeren beslenme planı’ önerilmektedir.
Düşük vanadyum içeren besinler nedir? Taze sebze, taze meyve ve yağlardır.
Orta düzeyde vanadyum içeren besinler; tam tahıllar, deniz ürünleri, et çeşitleri ve süt ürünleridir.
Yüksek oranda vanadyum içeren besinler; işlenmiş, rafine ve paketli gıdalardır.
Özetle bipolar bozukluğu olan kişilerin;
• İşlenmiş ve rafine gıda tüketimini azaltması gerekir. Yani beyaz ekmek yerine tam tahıl ekmekler, beyaz pirinç yerine esmer pirinç, makarna yerine kepekli/ tam buğday unundan makarna tercih edilmelidir.
• Beyaz şeker içeren hazır gıdalardan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.
• Gün içinde sebze ve meyve tüketimine ağırlık verilmelidir. Pişmiş sebze yemekleri, salatalar, taze ve kuru meyveler daha sıklıkla tercih edilmelidir.
• Hayvansal kaynaklı besinler orta düzeyde tüketilmeli fakat beslenme programından tamamen çıkarılmamalıdır.
Bipolar bozukluk tedavisinde sıklıkla kullanılan ilaç lityum tuzu içeren ilaçlardır. Lityum tuzu kullanan kişilerde hafif kilo artışı olabileceği bilinmektedir. Ayrıca lityum tedavisi alan kişi böbrek fonksiyonlarının bozulmaması için tükettiği su ve tuz miktarına dikkat etmelidir.
Lityum tedavisi alan kişiler için dikkat edilmesi gereken hususlar:
• Lityum tedavisi alan kişilerin bol su ve sıvı tüketmesi önerilir. Günde en az 2 litre su tüketilmelidir.
• Lityum tuzu tedavisi alan kişilerin, sofra tuzunu normal düzeyde kullanması ve tamamen tuzsuz bir beslenme planı uygulamaması önerilmektedir.
• İlacın yan etkisine bağlı olarak akne artışı gözlenebilir. Bu yüzden bu dönemde kızartma-kavurma ve yüksek yağlı atıştırmalıklardan uzak durulması önerilir.
• Bu dönemde yaşanan kilo artışı, özellikle kadınlarda tiroid problemlerine bağlı olarak gelişebilir. Tedavinizi yapan doktor, tiroid testlerinizi düzenli olarak takip edecektir. Kan tahlillerinizi düzenli yaptırmanız önemlidir.
• Kilo artışını minimalize etmek için azar azar sık sık beslenmeye özen gösterilmelidir. Gün içerisinde 3 saatten uzun aç kalmamak ve sağlıklı ara öğünler almak metabolik hızı arttırmaya yardımcı olacaktır.
• Doktorunuz izin verdiği sürece, fiziksel aktivite mutlaka günlük yaşamınızda yer almalıdır. Gün içerisinde en az 30 dakikalık orta tempolu yürüyüşler yapmaya dikkat edilmelidir.
• İlacın yan etkisine bağlı olarak kas güçsüzlüğü gözlenebilir. Magnezyum mineralinin yeterli düzeyde alınması önemlidir. Magnezyumun en iyi kaynakları; kuruyemişler ve muzdur.
• İlacın tipine bağlı olarak, kişilerde dönemsel saç dökülmeleri yaşanabilir. Saç sağlığı için en önemli mineral çinkodur. Çinko mineralinin en zengin kaynakları; et, tavuk, balık, deniz ürünleri ve kuruyemişlerdir.
Genel olarak dikkat edilmesi gereken noktalar doğal, taze ve kaliteli yiyecekler tüketmeye özen göstermemiz. Unutmayın ki yiyeceklerimiz ilacımızdır. Bu yüzden beslenmemizin geneli besinlerden oluşmalı ve besin takviyeleri destek amaçlı alınmalıdır. Yani yiyecekler ile yeterli alınmayanları destekleyebiliriz. Aynı zamanda bağırsak florasını düzenlemek için de yararlı bakterilere yani probiyotiklere ihtiyacımız vardır.
D vitamini yetersizliği de önemli bir husustur. Malum yetersiz D vitamini bebeklerde; şizofreni, bipolar bozukluk, otizm, alerji, astım, tip 1 diyabet, diş çürükleri, osteoporoz, düşük doğum tartısı gibi hastalıklara yol açabilmektedir. Anne karnında iken, fetüs annenin D vitamini eksikliğine bağlı olarak büyüme aşamasında olumsuz anlamda etkilenmektedir.
Omega 3; yiyeceklerle yeterince alamadığımız, elzem çoğu besin maddesini destek olarak almak zorundayız. Omega -3 ve omega-6 yağ asitleri arasında: 1/1 veya ¼ arasında bir oran olması gerekir. Omega-3 yağ asitleri, amino asitler ve bazı gerekli vitamin ve mineral takviyeleri de önerilmektedir.
EPA ve DHA gibi beynin kullandığı esansiyel yağ asitlerini yiyeceklerimizle yeterli miktarda almamız mümkün değildir. Sağlıklı bir beyin EPA’ yı, DHA’dan üretebilir. DHA yapısal bir balık yağıdır ve beynin yapısı için şarttır. EPA ise daha fonksiyonel bir yağ olduğu için beynin fonksiyonlarını yerine getirmesi için mutlaka günlük olarak alınması gerekir.
Sağlıklı günler dileği ile…