16.01.2009 - 09:33 | Son Güncellenme:
Dilara Koçak
Geçtiğimiz hafta gelen e - maillerden birinde epilepsi (sara) ve diyet tedavisi hakkında sorular vardı. Okurumuz, epilepsi hastalarına “ketojenik diyet” uygulaması yapıldığını duymuş ve bu konuda bizden detaylı bilgi istemişti şimdi bu konuya kapsamlı olarak bakalım.
Epilepsi ya da halk dilindeki adıyla “sara”, nöbetlerle seyreden bir beyin hastalığıdır. Ulaşabildiğim verilere göre Türkiye’de 700 binin üzerinde hasta ve onların ailelerini etkileyen bir sorun bu.
Her iki cinste de benzer oranlarda görülebiliyor çocukluk ve gençlik dönemlerinde daha sık ortaya çıkmakla birlikte 25 yaş sonrası görülme oranı azalıyor. Hastalık kendini şuur kaybıyla belli ediyor ancak nöbetler dışında bireyin normal yaşamı devam ediyor.
Epilepsinin oluşum nedenleri doğuştan ya da sonradan olmasına bağlı olarak farklılık gösteriyor. Doğum sırasında bebeğin oksijensiz kalması gibi doğum travmaları, beyin zarı ve beyin iltihapları, beyin tümörleri, şuur kaybı yaratacak kadar beyin darbeleri, bebeklik çağında geçirilen ateşli havaleler epilepsinin oluşmasında etken olabiliyor.
DİYET TEDAVİSİ VAR MI?
Hipokrat zamanından beri epilepsinin tedavisinde özelliği değişen diyetler kullanılmıştır. Epileptik nöbetler üzerine en iyi etkiyi ketozisle birlikte görülen açlığın yaptığı gözlemlenmiştir. Bu nedenle henüz ilaçla tedavi gelişmeden önce epilepsi tedavisinde yüksek yağlı çok düşük karbonhidratlı diyet uygulanmaktaydı. Bugün ise epileptik nöbetler, doğru beslenmenin yanında antiepileptik ilaçlarla genelde çok rahat kontrol altına alınmaktadır.
KETOJENİK DİYET NEDİR?
Ketojenik diyet yağ oranı yüksek, karbonhidrat açısından fakir bir diyettir. Karbonhidrattan fakir olduğu için keton cisimcikleri açığa çıkarıyor, bu yüzden ketojenik diyet olarak anılır. Eğer diyetle karbonhidratlar gereğinden daha az alınırsa, vücutta normalden çok ketonlar ve asitler oluşuyor. Bu moleküller vücut sıvılarında asiditeyi artırıp kanın alkalitesini azaltıyor. Bu duruma “ketozis” deniyor. Eğer kanın alkalitesi çok azalırsa, bu durum komaya neden olabilir. Bu sağlık sorunu, özellikle düşük kalorili ve karbonhidrat sınırlı diyetlerin sonucu olduğundan, bu tür diyetler hekim ve beslenme uzmanı kontrolü olmadan uygulanmamalı.
Bu diyet epilepsi hastalarında özellikle de nöbetleri iki veya daha fazla AEİ ile kontrol edilemeyen veya ilaç yan etkilerinin kabul edilemez olduğu çocuklarda başka çare kalmazsa uygulanıyor.
Sürdürmesi zor diyet
Yüksek yağlı bir diyeti uzun süre uygulamak plazma kolesterol seviyelerini artırır ve plazma glukozunu azaltır, iştah kapatıcı bir diyettir, sürdürmesi zordur.
Son yıllarda orta zincirli yağlar kullanılarak hazırlanan modifiye ketojenik diyet uygulamaları var. Orta zincirli yağ asitleri uzun zincirli yağ asitlerinden daha kolay ketozis oluşturur. Bu nedenle diyette orta zincirli yağ asitleri kullanıldığında toplam yağ miktarı azaltılıp karbonhidrat miktarı biraz daha yükseltilebilir. Doğal olarak süt yağında orta zincirli yağ asitleri diğer yağlardan daha çok bulunur, hindistan cevizi ve kakao yağı da orta zincirli yağ asidi içerir.
Diyetin uzun süreli uygulanması, beslenme eksikliklerine bağlı büyüme ve yara iyileşme yeteneği konusundaki endişeleri artırmaktadır. Bu diyeti uygulayan hastalar aynı zamanda metabolik asidoz ve böbrek taşları yönünden risk altındadır kesinlikle uygulamadan önce hekime danışılmalıdır.
Teşhis ve tedavi yöntemleri
NASIL TANI KONULUR?: Hastalığın teşhisi ve tedavisinin yönlendirilmesinde kullanılan en önemli yöntem EEG (Elektroensefalografi). Bu yöntem beynin belli bölgelerinden çıkan akımlar bilgisayarda kaydediliyor ve inceleniyor. EEG’nin yapılmasındaki amaç, hangi beyin bölgesinin ne tip bozuk elektrik yaydığının görülmesi ve takip edilmesidir. EEG ile sorunun merkezi beyinden mi yoksa beyin kabuğundan kaynaklandığını görebiliyor ve buna göre tedaviye başlanıyor,
TEDAVİ: Antiepileptik ilaç (AEİ) tedavisi epilepsilerdeki başlıca tedavi şeklidir. AEİ tedavisinin amacı hiç yan etkisiz tam nöbet kontrolünün sağlan-masıdır. Birey veya hasta küçük ise anne ve babanın; tedavinin amacı, etkinliği ve yan etkileri konusunda bilgilendirilmesi önemli noktalardan biridir.
Hastalar nöbet kontrolü, yan etkiler ve tedaviye uyumun gözden geçirilmesi ama-cıyla düzenli aralıklarla izlenmelidir. En az iki yıl süreyle tam nöbet kontrolü sağlanan hastalarda AEİ tedavisine son verilmesi gündeme gelebilir. Nöbetleri AEİ tedavisine dirençli olan bir grup hastada ise ketojenik diyeti de içeren farklı tedavi seçenekleri uygulanabiliyor.