Hayatta ne kadar çok şeyi erteliyoruz ya da ne kadar çok şey için geç kaldığımızı düşünüyoruz fark ettiniz mi?
Gün içinde pek çok durumu sonraya bırakıyoruz ve pek çok konu için de ‘Bizden geçti artık’ diyoruz. Keşkelerimiz, pişmanlıklarımız ya da umutsuzluklarımızla boğuşup duruyoruz kimi zaman, üstelik bunlarla bilinçli seviyede de mücadele etmiyoruz. Otomatik düşüncelerimiz bizim yerimize cevap veriyor. ‘Yapamam, çok geç! Bu yaştan sonra! Bizden geçti! Bu sözleri bazen 20 yaşlarındaki gençlerden de duyuyorum.
Bir hedef, bir istek, hayatınızda bir değişim başlatmak istiyor ama bunun için geç olduğunu düşünüyorsanız, aşağıdaki hikâyeyi okumanızı tavsiye ederim. Ertelediğimiz şeyleri hayata geçirmek için geç olmayabilir.
“Yaşadığı şehirden, bulunduğu ortamdan kısacası yaşantısından sıkılan bir adam, cebindeki az miktar para ile yanına hiçbir şey almadan bulunduğu kenti terk edip daha önce hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş. Oraya henüz alışmaya çalışırken birden bir ses duymuş. Bir çığırtkan, avazı çıktığı kadar meydanda bağırıyormuş:
- Tiyatro! Gelin! Kaçırmayın! Bu akşam Tiyatro!
Adam hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve inanılmaz derecede merak etmiş. Biletin nereden alındığını öğrenmiş. Bilet fiyatı cebindeki tüm para kadar olmasına rağmen hiç tereddütsüz bileti almış. Başlamış merakla oyunu izlemeye… Oyun bitmiş, herkes dağılmış ve bizim meraklı öylece kalmış, izlediği muhteşem oyun karşısında. O sırada temizlikçi tarafından salonu boşaltmak için ikaz almış.
Adamsa:
– Bana müdürünüzün yerini söyler misiniz? Onunla bir şey konuşmam gerek demiş.
Seyrettiği oyunun etkisi ile müdür ile konuşmuş ve ne olursa olsun, ne iş olursa olsun buranın bir parçası olmak için çalışmak istediğini belirtmiş. Müdür çok şanslı olduğunu, şu sıralarda bir temizlikçi aradığını fakat önce onu denemesi gerektiğini ifade etmiş ve denemek üzere aylardır el değmemiş bir kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş.
– İşte burayı temizle. Eğer beğenirsem seni işe alırım demiş ve gitmiş.
Tiyatro aşkının verdiği şevk ile temizlik beklenenden kısa sürede bitmiş. Müdür odayı görmeden adamın samimiyetine inanmamış. Onu diğerleri gibi işi savsaklayan biri sanmış. Fakat odanın temizliğini görünce hayretler içinde kalmış. Aylardır içeriye girilmeyen oda gıcır gıcır oluvermiş. Müdür bu çabuk ve becerikli adamı işe almaya karar vermiş.
– Tamam, seni işe alıyorum.
– Fakat benim yatacak yerim yok.
– O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın.
İstediği olan tiyatro tutkununa, huzurlu bir şekilde odayı terk ederken müdür:
– Adın neydi senin buraya yazalım demiş. Aldığı cevap ise,
– William! William Shakespeare! olmuş.”
Bu hikâye; bir hedef, bir istek, hayatınızda bir değişim başlatmak isteyen ama bunun için geç olduğunu düşünenlere, ertelediklerini hayata geçirmek için geç olmadığını hatırlatıyor.
Biliyorsunuz, Tolstoy'da bisiklet sürmesini 67 yaşındayken öğrenmiş. Bu bilgilerin doğruluğunu bilmemekle beraber, kendi yaşam serüvenimizdeki deneyimlerimiz bize şu gerçeği kanıtlıyor:
'İstersen fırsatlar karşına çıkar ve aslında hayatta hiçbir şey için geç değildir.'
Sevgilerimle,
Dilek Söylemez