İnternet engin dünya… Çeşitli bilgilere ulaşabildiğiniz gibi, aynı bilgiyi farklı biçimlerde kullanarak, yeni yollar denemenize de ışık tutuyor. Bu açıdan bakıldığında yararlı, çünkü izlediğim bir video bana ‘kanban tekniği’ ile ilgili bilgi verirken, bu yazıya da ilham oldu.
Üniversite sınavına hazırlanırken çalışacağım konuların listesi önümde hep hazır dururdu. Her konu bitiminde renkli kalemle ‘tik atmak’ kendini ‘iyi hissetmekle’ eş değerdi. Tabi o dönem ne psikolojik danışmanlık rehberlik hizmetleri bu kadar ön plandaydı, ne bilgiye bu kadar kolay ulaşılıyordu, ne de ‘youtube kütüphanesi’ vardı.
O zamanlar ben de, o tik atma eyleminin, beyinde haz bölgesini tetiklediğini seratonin salgıladığını vs. bilumum nörobilimsel açıklamaların olduğunu bilmiyordum. Hatırladığım tek şey, bitirmenin verdiği iyi hissetme hali idi. Amaca giden yolda bir adım daha ilerlemenin verdiği haz duygusu. O duygu, bir sonraki adım içinde cesaretlendiriyordu insanı. Yeni konuya daha büyük istekle başlıyordum. Elbette bunun da yine nörokimyasal, bilimsel, edimsel vs bir sürü açıklaması var. Bendeki karşılığı ise ‘yaptıysam, yine yaparım cesareti.’
Şimdilerde çalışılacak konu listelerim, yapılacaklar listelerim yok. Yerine şu var: Tıkandığım ilerleyemediğim, hatta hareketsiz kaldığımı düşündüğüm zamanlarda sorduğum üç soru var. Nerdeydim, nereye geldim, nereye gitmekteyim?
Bu üç soruya verdiğim cevaplar yeniden hareket geçmemi sağlıyor.
‘Nerdeydim?’
Bu soru bana amacımı hatırlatıyor. Geçmişte ne kararlar verdim, hangi yöne gitmeyi hedeflemiştim hatırlıyorum.
‘Nereye geldim?’
Bu soruya verilecek cevap çok önemli. Başlangıç noktamdaki cevapla, bulunduğum noktadaki cevap arasındaki mesafeyi de ölçen bir soru aynı zamanda. Mesafe göreceli bir kavram, daha doğrusu mesafeye yüklediğiniz anlam göreceli. Şimdiye kadar ne yapmışım, ne kadar ilerlemişim, neleri katmışım hayatıma, neleri yitirmişim (bu yitirme bazen iyi de olabilir), ama en önemlisi; gerçekleştirdiğim her eylem amaçla aynı yönde mi?
Buradaki sorulara verdiğim her cevaplar, aynı ilk gençlik yıllarımdaki ‘tik atmaya’ benzer bir duygu uyandırır bende ve üçüncü soruya cevap verme cesaretimi bulurum.
‘Nereye gitmekteyim?’
Yaptıklarım, yapacaklarıma yön gösterir. 'Nerede yavaşladım, nerede hızlanmalıyım?' sorularına karşı farkındalığımı artırır.
Eğer ikinci soruya verilen cevaplar amaçlarla çelişmişse, o zaman sorular değişir. Neden hedeflediğin yoldan çıktın? Hangi etkenler bunu sebep oldu? Başkalarının düşünceleri, yorumları ya da etkileri, benim iradem ya da kararsızlığım, bahanelerim, ‘evet, ama’ oyunlarım hepsi irdelenir. Neyden korktum, çekindim, neyi öncelik haline getirdim?Tüm bunları inceleyip tespit etmek önemli, bir sonraki adımı daha sağlam basabilmek için verilen cevaplar yol gösterir.
Ancak dikkat! Buradaki tuzağı iyi görmek gerekir. Bu sorulara “ben yapamadım, bunu da beceremedim” gibi bir cevap verip vazgeçmek de bir seçenektir. Bunlar benim hatalarım diyerek, hatalarla yüzleşip yola devam etmek de diğer seçenektir.
Yolumuza, yönümüze uygun seçenekleri keşfetmek, hem beyin kimyamızı, hem ruh kimyamızı mutlu etmek dileklerimle
Sevgilerimle
Dilek Söylemez