Evli bir adamın sevgilisi tarafından öldürülmesi olayı; sanki başka hiçbir sorunumuz yokmuş gibi günlerdir gündemi nasıl meşgul ettiğini hep birlikte izliyoruz.
Olayın magazinsel boyutu, aralarında ne yaşandı, neden öldürdü gibi işin perde arkası beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor;
Ancak bir psikolog ve adli bilirkişi olarak yaşanan cinayet ve intihar olayının psikolojik boyutunu analiz etmeye ve değerlendirmeye çalışacağım.
İntihar edecek veya etmeyi düşünen, planlayan kişilerin gerek yakınlarıyla, arkadaşlarıyla konuşmalarında, gerekse sosyal medya hesaplarında yaşadıkları sorunlarla ve intihar düşünceleriyle ilgili genelde gizli, şifreli, ama zaman zamanda açık bir şekilde mesajlar vermeleridir.
Bu aslında; ‘ Bana yardım edin, beni duyun, benimle ilgilenin’ çağrısıdır.
Hiç kimse akşamdan sabaha intihar edecek duruma gelmez; sorunlar birikir, çareler tükenip çözülemeyecek duruma gelir işte o zaman insanlar çaresizliği hissetmeye başlar, yani yaşama dair ümitler bittiği noktada, gelecekle ilgili beklentiler tükendiği aşamada Yaşar Kemal’ in dediği gibi ‘İnsan düşleri öldüğü gün ölür’ ve o aşamadan sonra intiharı kurtuluş olarak görmeye başlar.
Elbette bir kişinin ölümle, intiharla ilgili mesajlarını anlayabilmek veya okuyabilmek için o kişiyi yakından tanıyor olmak, onun ne demek istediğini, kime gönderme yaptığını, kime muhtaç olduğunu, kime seslendiğini ve yaşadıkları olayları bilmek gerekir, bunu da ancak o kişiyi yakından tanıyan ve hikâyesini bilen kişiler anlayabilir, şifreleri çözebilir.
Son yaşanan cinayet ve intihar olayında Filiz Aker’in yeğeninin yaptığı açıklamalarına ve şahsın sosyal medya hesaplarına baktığımızda bu olay açık açık ‘geliyorum’ demiş ve daha ne kadar açık bir mesaj verebilirdi ki?
Çok hoşuma giden ’ Sabrı çok olan insanlara dikkat edin, sabrı bitince gemileri değil, limanları yakar’ diye bir söz var. Uzun yıllar suçlularla çalışmış kişiler olarak şunu çok iyi biliyoruz ki; çok az insan sebepsiz yere zevk için cinayet işlemekte.
Yine işin adli boyutunu bir kenara bırakarak son yaşanan olaydakine benzeyen AŞK VE İLİŞKİLERLE İLGİLİ CİNAYET olaylarının psikolojik boyutunu değerlendirmeye çalışalım.
İntihar olayında nasıl insanlar ümitlerin bittiği, çarelerin tükendiği noktada intiharı bir çözüm yolu olarak görmeye başlıyor ve buna teşebbüs ediyorlarsa bu tarz cinayetlerde de benzer bir psikoloji devreye girmektedir.
Eğer bir kişi sevdiği insanı hayatının merkezine oturtup, dünyası onun etrafında dönüyor ve tüm enerjisi o kişi ile alakalı, ona odaklı ise kişi, her şeyini ve özellikle GELECEĞİNİ sevdiği üzerine inşa etmeye başlar. Gelecek demek, yarınlar demek, ümitler demektir.
Ve gelecek üzerine kurmuş olduğu hayaller, ümitler ne zaman sekteye uğramaya, karşı tarafça umursanmamaya, bitirilmeye, hele hele araya üçüncü bir şahsın girmesi maalesef bu tarz olayların yaşanmasına zemin hazırlamaktadır. Çünkü aşk duygusal bir yaşantıdır, mantık arayamazsınız ve bu kaosu yaşayan kişilerde mantık devre dışı kalmakta ve sadece geleceğini, hayallerini, ümitlerini inşa ettiği aşka saplı kalmıştır ve aynı intihar olayında olduğu gibi ümitlerin bittiği, geleceğin kalmadığını düşündüğü bir noktada bu tarz cinayetlerin sıklıkla yaşandığını her gün duyuyoruz.
Sonuç olarak; Ümitler ve hayaller biterse ömür bitiyor. Hayalleri yıkan değil, hem kendinize, hem de sevdiğinize sevgiyle donanmış bir gelecek inşa edin