Kendimi sende arzuladım, arzularımda kendimi gördüm
Açlık aşkın en çiğ ve ilkel halidir. Bu aşkın en derinlerine baktığımızda anne karnında anne ile bir bütün olan çocuğun dünyaya geldiğinde ilk aşk nesnesi olan anneden ayrışması ile ortaya çıkar ve belki de insanın yaşamı boyunca bir başkasıyla bütün olma arzusu buradan kaynaklıdır.
Bebek dünyaya geldiği zaman anne ile kendi bedenini ayrıt edemez. Sütü memeden alır ama anneyi halen kendi bedeninin bir parçası olduğunu düşünür. Çocuğun anneden aldığı ilk sevgi biçimi süt üzerindedir ve aşk da sütü alıp sindirmeye yöneliktir. Bir yerden sonra annenin memesi çocuğun parmağından farksızdır. Yani anneden sevgiyle ayrılırken kendi kendini sever.
Kendi kendini sevmek ve karşılıklı sevilmenin paradigması buradan doğar. Iki yetişkinin birleşmeye dair arzusunda insanlar olduğu gibi olmayı değil de olmayı arzuladıkları biçimleri sever.
Insanın kendine duyduğu aşk ile başkalarına duyduğu aşk arasındaki o girdap birçok kişiye göre bencillik olarak görülür. Belki de buradaki en büyük ayrım kişinin kendisini sevmekten vazgeçmesi değil de kendini kötü sevmekten vazgeçebilmesiyle ilgilidir. Aksi takdirde başkalarındaki yansımalarından kendini kötü bir şekilde sevenlere takılıp kalabilir.
Eros "elde etmeye yönelik" ve bencil arzunun aşkı olarak bilinirken Agape erdemin "adanma" düzeyine yükselebilecek özgeci biçimlerini gösterir.
Burada belki de Eros’taki elde etmeye yönelik bencil arzular olarak bakılan şey ana rahmine sürekli kavuşma arzusu yeniden anne rahmi ile bütün olm arzusudur ancak bu bir türlü gerçekleşmez. Bunun devamında bu aşkı yaşayan kişiler hayat boyu birçok partner değiştirerek o nihai birleşmeyi arzular. Her partnerde o bütün olabilme arzusu ile bütünleşememenin vermiş olduğu hayal kırıklığı ile yeni rahim arayışlarına girer.
Agape’nin erdem olarak atfettiği adanma düzeyi ise bir kişiye, bir dine yapılan yatırımlarda yine o bütünleşme arzusu yatıyor olabilir. Bir ötekinin arzularını, isteklerini karşılayabilir ise tekrar bir bütün olup ana rahmindeki huzuru yakalayabileceği fantezisidir. Bu arzunun peşinde giden kişiler ise hayatları boyunca aşkları idealize edip onlar uğruna ölmeyi göze alan, saçlarını süpürge edenler ancak bir yerde de bu yapılan yatırımda kendine duyulan aşkın unutulmasıyla yaşanılan hayal kırıkları ve acı ortaya çıkar.
Başkasına duyduğumuz arzu ile kendimize duyduğumuz arzunun dengesi ideal koşullarda sağlandığında ne çok hayalkırıklığı ile ne de çok yoğun bir coşkunun etkisinden koruyacaktır bizleri....
IG: klinikpsikolog.pelinhazer
mail: pelinhazer@gmail.com