İnsan hayatında iki önemli tasarruf vardır; bunlardan biri meslek seçimi, diğeri ise eş seçimidir.
Evlilik; uzun yaşam yolculuğunda ‘’iki ayrı insan’’ tarafından gerçekleştirilen biyolojik bir değişimle beraber kültürel sosyal olarak da birçok değişimi beraberinde getiren ortak bir projedir.
Farklı ortamlarda yetişmiş, değişik kişiliklere sahip iki ayrı insanın, uzun yıllar boyunca hep uyumlu olmalarını beklemek, fazla iyimser bir beklentidir ve hayatın zorluklarına karşı bir liman olarak düşünülen ailenin bazen kendisi bir fırtınalı denize dönüşüp, sorun çözmeye değil sorun üretmeye başlayabilir. Bu durumda eşlerin birlikteliklerini sona erdirme kararı alarak boşanmaları günümüzde giderek artan sayılarda yaşanmaktadır.
Boşanma, mevcut aile yapısını değiştiren en önemli etkenlerden bir tanesidir. Bu durum, normal gidişatın tersi veya değişik bir durumu olduğu için, aile içerisindeki bireylerin hepsini önemli ölçüde etkilemesi de kaçınılmazdır.
Halk arasında yaygın bir inanış var ki o da; boşanmış çiftlerin çocuklarının psikolojik açıdan sürekli problem yaşadığına dair inançtır. Oysa ki yapılan araştırmalar mutsuz devam eden evliliklerin çocuklarının bu durumdan daha olumsuz etkilendiğini göstermektedir. O halde ‘’ Boşanma süreci iyi yönetilmeyen durumlarda çocukların psikolojisi olumsuz anlamda etkilenebilir’’ şeklinde ifadeyi yeniden biçimlendirmemiz gerekir.
Çocuğun psikolojisini bozan şey boşanmak değil, boşanma sonrası anne baba tutumlarının nasıl değiştiği ile ilişkilidir.
Boşanmış bir ailenin bireyi olarak yaşamak kaçınılmaz olarak çocuklara zarar veren bir durum değildir. Önemli olan anne ve babanın evliliklerinin sona ermesini nasıl karşıladıkları, boşanmadan sonra hayatlarını ve ilişkilerini nasıl sürdükleri ve çocukları ile ilgilenmeye devam etmeleridir. Boşanmış anne-babalar birbirlerine ilişkin olumsuz duygularını çocuklara yansıtmamalıdır. Çocuğa diğer ebeveyn hakkında söylenecek olumsuz şeyler, çocuk aracılığı ile yollanacak olumsuz haberler çocuğun ruh sağlığını oldukça olumsuz etkileyecek ve anne-baba ile kurulan güvenli ilişkiyi ortadan kaldıracaktır.
Özellikle küçük yaş gruplarında ‘’ben merkezci’’ dönemdeki çocuk etrafındaki olayların kendisi yüzünden ya da sayesinde gerçekleştiğine inandığından ‘’ben yaramazlık yaptığım için babam annemden ayrıldı ya da ben uslu durursam onlar yeniden birlikte yaşarlar’’ gibi düşüncelere girebilirler. Ayrılığa neden olduğunu düşünen çocuk birleşmeyi de yeniden sağlayabilirim umuduyla gereksiz çabalara girerek sürekli hayal kırıklığı yaşayabilir.
Ayrılma kesinse çocuğa net, basit, anlaşılır bir ifade ile durum şüphe altında bırakılmadan açıklanmalıdır.
Boşanma eşler arasında gerçekleşen bir ayrılıktır. Anne babalık bakidir. Çocuk dilediği zaman her iki ebeveyne de ulaşabileceğini net bir şekilde bilmeli ve kendisini güvende hissetmelidir.
Boşanma konusu ile ilgili açıklama tek kişi tarafından yapıldığında çocuk bu durumun sorumlusu olarak o kişiyi zihninde kurgulayabilir. Mümkünse boşanma gerçekleşmeden eşler birlikte ortak sorumluluk alarak süreci çocuklarla paylaşmalıdırlar.
Boşanmış ebeveynler her ne kadar yollarını ayırmış olsalar bile çocuk için gerektiğinde bir araya gelip mevcut bir düzeyde iletişim sağlayabilecek kadar saygı sınırlarını korumalıdırlar. Bunu bir örnekle somutlaştırmak gerekirse çocuk doğum günü partisinde ebeveynlerinden birini seçim yapmak zorunda bırakılmamalı vicdani özgürlüğü elinden alınmamalıdır.
Boşanma gerçekleştikten sonra çocuğu bir msj kanalı gibi görmemeli ona eş hakkında detay sorular sorulmamalıdır.
Ayrılan eşler aynı şehirde oturmaya devam edecekse eğer, çocukların velayetini alarak birlikte oturacak ebeveyn, boşanma öncesi oturulan evde ya da mümkünse aynı semtte oturmaya devam etmelidir.
Boşanma sonrası çiftlerde; öfke, yalnızlık duygusu, depresyon, kaygı gibi psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir, bunlar doğaldır, gerekirse profesyonel yardım almaktan çekinmemek gerekir. Kendilerini ne kadar çabuk toparlarlarsa çocuklarına da o kadar çok yararlı olabilirler. Unutmamak gerekir ki, çocuklar yeni karşılaştıkları her durumun ne denli tehdit edici olup olmadığını anlamak için genellikle yetişkinlerin tepkilerine bakarlar. Sürekli ağlayan bir anne çocuğa durumun kötü olduğu, neşeli ve çabalayan bir anne ise her şeyin yolunda gittiği izlenimini verecektir.
Boşanma sonrası bazı çocuklarda;
Suçluluk duygusu (ben olmasaydım boşanmayacaklardı)
Terk edilme korkusu (annem de babam gibi bir gün beni terk edecek)
Öfke (yaşanılan duruma karşı saldırganlık tepkisi geliştirme, okulda sürekli kavga etme)
Uyku sorunları (günlük yaşamda çözemediği bu problemi kabus olarak rüyada görme) rastlanabilir.
Boşanma sonrası çocuğunuz bu gibi tepkiler geliştirdiyse lütfen bir uzmandan destek alarak süreci daha sağlıklı yönetiniz.
Aile Danışmanı
Sümeyra AYDIN