21.06.2024 - 06:49 | Son Güncellenme:
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Dünyanın en korkunç oteli nerededir? Seri katillerin yaşadığı bir şehir mi, dünyanın en büyük paralarının döndüğü yerlerde mi, ıssız bir adada mı yoksa yerin altında, suyun derinliklerinde mi? Dünyanın en korkunç oteli aslında yıkılması an meselesi olan paslı demirler üzerinde yükselen ve okyanusun ortasında 8 odasıyla hizmet veren 'Frying Pan' adlı eski bir gözlem kulesi ve deniz feneri. Frying Pan otelin ‘kızartma tavasına’ benzetilmesi nedeniyle verilen bir isim olsa da, pek çok kişi onun bir mezarlıktan farksız olduğu konusunda hemfikir. İçinde bulunduğu sularda pek çok batık gemi enkazı ve denizcilerin kalıntılarının bulunduğu otel, aynı zamanda köpekbalıklarının ev sahipliği yaptığı sularda oluşuyla korkuları katlıyor. Peki, Frying Pan ilk yıllarda gemilere yol gösteren bir deniz feneriyken, nasıl dünyanın en tehlikeli otellerinden biri haline geldi?
1964’TE DENİZ FENERİ 2024’TE OTEL
Kuzey Carolina'daki Bald Head Adası'nın 51 km güneydoğusunda 1964’te inşasına başlanan deniz feneri 1966’da tamamlandı ve hizmete girdi. Başlarda her deniz feneri gibi, nöbet tutan sahil güvenlik ekiplerini ağırlayan Frying Pan, ilerleyen yıllarda Richard Neal tarafından özelleştirilecekti. 1960'ların başında kulenin bulunduğu yerde aynı görev için hazır bulunan bir fener gemisi demirlemişti. Daha sonra fener gemisi yerini kalıcı olarak güvenlik ekiplerine ev sahipliği yapabilecek çelik kuleye bıraktı. Yapı, gemileri sığ sulara karşı uyarırken mürettebata barınma ve destek sağlamak üzere tasarlanmıştı.
‘Texas Tower’ adı verilen kulenin inşaatı 24 Kasım 1964'te tamamlandı. Kulede bulunan ışık istasyonu 1979'da otomatikleştirildi ve bakım-onarım ekipleri, acil durum ve rutin bakımı sağlamak üzere USCG Oak Island İstasyonu'na taşındı. Küresel Konumlandırma Sistemlerinin (GPS) ve radar sistemlerinin ortaya çıkışıyla, ışık kulesi kuruluş amacını yitirdi. Artık bir deniz feneri olarak kullanılamayacak hale gelen kule, 2004 yılında terk edildi. Takip eden günlerde kulenin bulunduğu alan olan Frying Pan Shoals, korunan bir resif alanı olarak belirlendi. Bu nedenle yapıyı yok etme, yerini değiştirme veya hurdaya ayırma fikri de kabul edilebilir olmaktan çıktı. 2010 yılında hükümet Frying Pan Kulesi’ni açık artırmaya çıkardı ve kazanan teklif 85 bin dolarla Richard Neal'dan geldi. Neal kuleyi çevreci bir otel haline getirdi ve 2018 itibarıyla da kuledeki sahiplik paylarından vazgeçti.
Günümüzde kulede hafta sonu konaklama ücreti kişi başı bin 950 dolar yani 62 bin 862 lira. Kalığınız süre boyunca ise yararlanabileceğiniz sayısız aktivite var. Kulenin etrafını saran 70 metrelik yürüyüş yollarından balık tutmak, kilden yapılmış hedeflere ateş etmek, dalgalar izin verdiğinde kulenin altındaki 15 metre derinliğindeki korumalı resifte şnorkel veya tüplü dalış yapmak da bunlara dahil. Tüm bunların yanında kulenin tepesinde bulunan helikopter pistinde odun ateşi çukurunun etrafında zaman geçirebilir ve gece havai fişek gösterisini izleyebilirsiniz. Kulenin içinde bulunan ev yemekleri yapan mutfakta da güzel bir yemek yiyebilir ya da kendi tuttuğunuz balıkları pişirebilirsiniz. 1964 Brunswick bilardo masasında bilardo oynayabilirsiniz ve dart atabilirsiniz. Hatta kancalara halkaları geçirmeye çalıştığınız oyunla zaman geçirebilirsiniz. Yüksek hızlı internet erişimi sayesinde seçtiğiniz müziği dinleyip, spor izleyin veya en sevdiğiniz filmi izleyebilirsiniz.
60 YILLIK KULE PEK DE GÜVENLİ DEĞİL
Dünyanın en korkunç oteli olarak bilinen kulede yapılan onca güzel aktivite varken neden korkulu rüyalara ev sahipliği yapıyor olsun ki? Öncelikle en şiddetli kasırgaların yaşandığı bölgelerden birinde, üstelik okyanusun içinde olan bu kule 60 yıldır şiddetli rüzgarlarla mücadele ediyor. 17 Eylül 2018’de yaşanan bir fırtına, kuleyi de vurmuş ve hasar almasına sebep olmuştu. Üstelik o anlarda kulede bulunan Amerikan bayrağı ciddi hasar görmüş ve videoyu izleyen binlerce kişi bu duruma tepki göstermişti. Kuledeki yetkililer tarafından yapılan açıklamada ise "Oraya asılan bayrak, fırtına çıkacağını bile bilmeden biraz önce oraya konmuştu. Onu indirmemiz gerektiğini bilmiyorduk ve kasırga geldiğinde oraya geri dönemezdik" denmişti. Zarar gören bayrağa ‘Kevin’ adı verildi ve fırtına geçtikten sonra bayrak Wilmington Kızıl Haçı'na para toplamak amacıyla bir açık artırmada satıldı. 2019’da yaşanan Dorian Kasırgası’nda gözler yine kuleye çevrildi. Kuledeki meteoroloji istasyonu fırtına esnasında 959,5 mb basınç bildirdi.
Sadece tekne ya da helikopterle ulaşılabilen kulenin bulunduğu suların şiddetli fırtınalara ev sahipliği yapıyor olması, sık sık deniz kazalarının yaşanmasına de neden oluyordu. Hatta pek çok kişinin deniz fenerinden otele dönüşen kuleyi bir ‘mezarlık’ olarak adlandırmasının sebebi de, kulenin ayakları altında 130’dan fazla gemi enkazı bulunuyor olmasıydı. Bu kulenin yapılış amacı ‘gemileri sığ bölgeden uzak tutmak’ olsa da pek de başarılı olunamamış ve 60 yılda 100’den fazla deniz kazası yaşanmıştı.
İÇERİDE NELER VAR?
Güneş panelleriyle donatılan kulenin elektrik üretimi de tamamıyla ekolojik. Kulenin ana katı, 5 bin metrekarelik yaşam alanını kapsıyor. Burada tam donanımlı paslanmaz çelik bir mutfak, yemek, oturma odası ve kapalı mekânda dinlence için geniş bir ortak alan, dört yatak odası, 3 adet iki kişilik yatak odası ve 5 adet iki yataklı iç mürettebat odası, bir malzeme odası bulunuyor. Çamaşır yıkama ve kurutma makinesi, sıcak duş ve tuvalet olanakları da mevcut olan kule toplamda 2 katlı.
Kulede dalış için ayrılan özel ve güvenli bir alan bulunuyor. Bu alanda köpekbalıklarıyla ve su altındaki olası risklerle temas etmeden dalış yapılabiliyor. Kulede okyanus altında keşif yapmak için dalış imkanları sağlansa ve turlar düzenlense de, gemi mezarlıklarıyla dolu sulara dalacak kadar cesur olmayan misafirler için su altından 7 gün 24 saat canlı yayın yapan kameralar da bulunuyor. Bu şekilde suya girmeden de orada neler yaşandığı gözlemlenebiliyor.