İlk kitabı ‘Adapsız Kadınlar Hayasız Erkekler’le edebiyat dünyasının ilgisini çekti. Kitabı, tam 18 baskı yapan Yelda Kırçuval, bir yıllık yoğun hazırlık sürecinin ardından ikinci kitabı ve aynı zamanda ilk romanı ‘İnsanı İnsan Acıtır’la yeniden gündeme oturdu. Günümüz insan ilişkilerini, “Acıyan da acıtıyor başkasının canını, acıtan da besleniyor acıttığı her bedenle” diyerek dile getiren Yelda Kırçuval, aynı zamanda içinde bulunduğumuz tuhaf kaosun da tarifini yapıyor.
- Yeni kitabınız ‘İnsanı İnsan Acıtır’ inanılmaz bir ivme ile yayıldı. Sizin aldığınız ilk tepkiler nasıl?
Acı eşiği bu kadar duyarsızlaşan bir dünya düzeni içinde, bu hikaye aslında dile getirilemeyen yüzleşmeler şeklinde yansıdı okuyucuya. Öyle ki, acıtmak ve acımanın zıtlığının aksine, aynı değerde bir aşınma var toplumda. Acıyan da acıtıyor başkasının canını, acıtan da besleniyor acıttığı her bedenle. Tuhaf bir kaos. “Şu an aslında tam da İşte bunu yaşıyorum” diyen sayısız geri dönüş alıyorum. Roman, içeride ve dışarıda biriken tüm acıların bir yansıması olduğu için kapalı kapılar ardındaki acıların da bir reçetesi aslında.
- Türkiye’de bir ilke imza atarak kitabınız için bir teaser hazırladınız. Nasıl doğdu bu fikir?
Aslında fark yaratmayı ve gelişimin ve değişimin en etkili tarafını olabildiğince gerçekleştirme taraftarıyım. Türkiye’de hiç yapılmamış bir şey, yazdığınız bir kitaba sinematografik bir teaser çekmek. Yazdıklarınızı 200 belki 300 sayfada anlatırken, 1 dakikaya vurucu ve kelâmınızı daha fazla kitleye ulaştırmak neden olmasın... Dünyayı takip ediyorum, yurtdışına gidip oranın hızlı teknolojisini neden kendi ülkemde de okuyucum ve izleyicimle paylaşmayayım. Aynı vizyonda olan değerli yönetmen Mustafa Özen’le yollarımız kesişti ve ilk paylaştığımda aynı dili konuştuğumuzu anlayıp hemen çalışmalara başladık. Ciddi bir prodüksiyon ve animasyonla bir teaser çektik. İnsanı insan nasıl acıtıyor? Neden böylesi bir kobay hayatı yaşıyoruz? Nereye kadar kaçacağız kendimizden? sorularını bilim-kurgu ve fantastik öğelerle çekip hayata geçirdik. Çok mutluyum ki kolaydan ziyade fark yaratmak için her türlü zorluğu göğüsleyecek bir ekibim var. Ortaya Türkiye’de bir çığır açacak iş çıkardık.
"ÖZGÜRLEŞMEK İÇİN ÖNCE UÇURTMANIN İPİNİ KESMEK GEREKİR"
- Kitabınızın gelirini yetenekli olup öğrenim fırsatı bulamayan ihtiyaç sahibi çocuklara aktarıyorsunuz. Bu naif davranış çocukları çok mutlu edecek.
Hem de nasıl... Sinema-TV Bölüm Başkanı olduğum Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi’nde yetenek sınavıyla aldığımız genç sanatçılarımızın hayallerini yok saymak ne mümkün. Zaten elimden geldiğinde destek olduğum öğrencilerime gücümün yetmediği noktalarda böyle bir şey yapmam olmazsa olmazdı. Kitabımın tüm gelirini ekonomik koşullar sebebiyle sanat eğitimi alamayan genç yetenekli sanatçılarımıza adadım. Onların hayalleri ülkemiz için çok önemli ve eğitime katkı sağlamak beraberinde geleceğimiz olan gençlerimizi daha güçlü kılacaktır. Bu konuda bana desteklerini esirgemeyen bir video çekerek sosyal medyada paylaşan tüm dostlarıma da sonsuz teşekkürler.
- Kitap tanıtım günleriniz olacak mı?
Evet… Özellikle ulaşılamayan noktalarda olacağım. Fuarlar ve ülkemin dört bir köşesine gideceğim. Ayrıca yurtdışında da ülkemizi temsilen yer alacağım. Bana ulaşan herkese yanlarında olarak kitabımla onlarla birlikte olacağım. Şu anda 10 imza gününü 10 farklı şehirde gerçekleştirdik.
- Daha önce de kitap çıkardınız. Ona olan ilgi nasıldı?
İlk kitabım ‘Adapsız Kadınlar Hayâsız Erkekler’ 18 baskıyla yine toplumsal değerlerin bireysel istekle nasıl yok edildiği ve kişinin neden adapsız olmayı tercih ettiğini beş kadın hikaye örgüsüyle yansıttığım bir kitaptı. Hayatı ve hikayeleri gözlemleyen ve irdeleyen biri olarak mutsuzlaşan ve duygusal çöküntü içinde olan silüetlerin seçimlerinin bizzat kendileri tarafından irdelendiği yaşanmış hikayelerden oluşmuştu. Aslında haberci kimliğimin avantajlarını yaşadığım bir kitaptı aslında bir dosya haberiydi.. Tek farkı kural koyucu kişinin bizzat kendisiydi. Bu yönüyle de bir yansıma oldu okuyucumda ve aslında karşılığını da buldu.
"BENİM BESİN KAYNAĞIM, KALEMİM..."
- Edebi yönünüz çok geniş, bunu sadece eğitim ve tecrübe ile sağlamadığınızı düşünüyorum. O kadar güzel sözleriniz var ki, duygusal yönünüz bunda etkili mi?
Hayatı iyi okumanın ve farkındalığın avantajı diyebiliriz aslında. Algılarınız açıksa, beraberinde nokta atışı halden anlamalarınız kaçınılmaz oluyor. Yüzeysel iletişimlerden her zaman uzak durmayı tercih eden biriyim. Her silüet bir hikaye, her hikaye bir hayata dokunmanıza sebep oluyor. Tabii eğer isterseniz... Ben isteyenlerdenim. Besin kaynağımla kaleme aldığım her kelime birlikte yol aldığımız hikayemizi oluşturuyor. Hiç tanımadığınız insanların duygularına tercüman olmak için yüzeysel yaşamdan uzak, her kelâmı iliklerinizde hissetmeniz gerekiyor. Bu bakış açısında olmak insan olabilmenin en önemli erdemlerinden...
-Yapmış olduğunuz işler arasında sunuculukta var? Yakın zamanlarda sizi ekranlarda tekrar görebilir miyiz?
Sunuculuk da benim gözlemlediğim hayat hikayelerinin sesli ve görüntülü versiyonları aslında. Çok sevdiğim ve mesleğimin de önemli bir parçası. Gelen teklifler var ve ben kendimi birikimimi en doğru ifade edebileceğim işi seçmekten yanayım. Ama çok yakında yine bir televizyon projesiyle izleyicimin de karşısında olacağım.
- Son olarak okurlarınıza vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Hayat bu kadar kısayken siz siz olun kimsenin acısına seyirci kalmayın. Şunu unutmayın ki, her acıya seyirci kalışınızın bir karşılığı mutlak surette olacaktır. Sizin de seyirci kitlenizin bir gün çoğalmayacağının bir garantisi var mı? Sevgiyle kalın ama varlığınızı canlıdan insan olmaya geçirebileceğiniz bir hayatla kalın.