Dışarıda olan içeriyi yansıtıyor, içeride olmayan dışarıda karşılığını bulamıyor. İlişkilerimizde bulamadığımız mutluluğun sorumlusu olarak diğerlerini işaret etmek yerine kendimize dönmemiz ve geçmiş ilişkilerin bize neyi göstermeye çalıştığı fark etmemiz gerekiyor.
Her an ilişki içinde olduğumuz her bir insanla ruhsal boyutta kontratlarımız olduğunu düşünsek, tüm bu ilişkiler çok daha anlamlı hale gelmez miydi? Kuantum Koç ve Eğitmen Ebru Demirhan, yeni kitabı ‘Yaşamın Gizli Sözleşmesi’nde bu teori ile karşımızda...
On yılı aşkın süredir devam eden çalışmalarının sonuçlarına dayanarak “Kontratlar öğrenmek ve öğretmek temeline dayanır” diyen Demirhan, aşk ilişkilerinde de aynı amacın bulunduğunu söylüyor. İlkokuldaki platonik aşkımızdan en tutkulu ilişkimize kadar her biriyle birbirimize ayna olmak için kontrat oluşturmuş olabilir miyiz? Ve karşımıza hala hep aynı karakterler çıkıyor diye şikayet ediyorsak bunun nedeni önceki ilişkilerde dersimizi öğrenmemiş olmamız olabilir mi? Demirhan sorularımız yanıtladı.
- Yeni kitabınızda ruhsal kontratları anlatıyorsunuz. Kontrat ne demek?
Kontrat, öğrenme amacına uygun adımları, olayları, tanışmaları içerir. Dünyaya hayat amacımızı gerçekleştirmek için geliyoruz. İzleyeceğimiz yol ve kişilerle yaptığımız anlaşmaların ortak adı ruhsal kontrattır. Hayatımıza dokunan herkes ve her şey ile kontratımız var. Her eylemin arkasında bir anlaşma olduğundan hiçbir şey tesadüf değil.
- Romantik ilişki yaşadığımız kişilerle de şans eseri eşleşmiyoruz o zaman. Onlarda mı ruhsal kontratımız var?
Platonik aşklar dahil olmak üzere tüm aşk hikayelerimiz kontratlarımızın konusudur. Aşk ilişkisi geçici/süreli kontratların konusudur. Aşk ilişkisi ile ilgili kontratlar yaşamın içinde oluşturulur. Yani önceden hazır ve belirgin değildir. Bu konuyu anlamak için biraz bilinçaltından da bahsedeyim. Hani AVM tuvaletlerinde, içi siyah renkli kadın ve erkek simgesi vardır ya; bilinçaltının duvarında da onun gibi ama içi boş bir partner sembolü var. Yaşam yolunda edindiğimiz ve bilinçli ya da bilinçdışı bir şekilde inandığımız her şey bu modele ekleniyor. Zamanla bu sembolün içi çeşitli özelliklerle doluyor ve ortaya bir partner/eş modeli çıkıyor. Bu model herhangi bir yaşımızda tamamlanmış olabilir ve dilediğimiz zaman da değiştirilebilir. İşte bilinçaltımız modeli belirleyince enerji bedenimize (aura) frekansını verir. Auramız da o frekansa karşılık gelecek olanı bulabilmek için yayına başlar. Buradan sonra kontratlar devreye girer. Tanıştığınız ya da tanışamadığınız, ilişki yaşadığınız ya da tam olacak derken yaşanamayan, en yakın arkadaşınızla evlenen; yani tüm partnerler ve adayları ile ruhsal anlaşmaları takiben olaylar gerçekleşir. Aşk ilişkisi kontratlarını bilinçaltı modellerle birlikte yorumlamak gerekir. Örneğin, “Hep aynı şekilde partnerler geliyor, sadece isim değişiyor” diye bir şikayet varsa, çalışmalarda bilinçaltı partner modelinin kayıtlarını okuyup düzeltince kontratlar da yenilenmiş olur. Ya da “Görülmüyorum, hiç fark edilmiyorum, tercih edilmiyorum” gibi konularda ilk önce kontratları okumak ardından bilinçaltı partner kayıtlarını düzenlemek gerekebiliyor.
- Bu kontratlara örnekler verir misiniz?
Dışarıda olan içerinin yansımasıdır ve ayrıca partner/eş olmanın özünde birbirimize ayna olmak zorunluluğu vardır. Partnerlik kontratları da bu temelle yapılmaktadır. Örneğin, kendi değerini anlamak üzere yaşam yolculuğu olan bir kadın düşünelim. Değerini anlayabilmek için kendi değerini tamamen unutacak kadar aşırı değer görebilir ya da hiç değer görmeyebilir. Kadının değerliliği, erkeğin de ifadeyi dengelemeyi öğrenmek üzere ayrı yolları birlikte öğrenmek üzere birleşiyor. Erkek ifadesini dengeleyerek kadının değerini ona hatırlatırken, kadın da kendi değerini anlarken erkeğin ifade dengesini destekleyecektir. Partner kontratlarının ana hatları öğrenmek ve öğretmek üzerinedir, diğer tüm anlaşmalarda olduğu gibi.
- "Hep aynı erkeklerle birlikte oluyorum" diye şikayet eden bir kadına ne dersiniz?
Öncelikle “hep” dediği şeyin ne olduğunu öğrenmek isterim. Sorumsuz, aldatan, değer vermeyen, açıklama yapmadan bırakıp giden, pasif gibi birçok özellik olabilir. Sonra “Hayatında bu özelliklere sahip başka kimler var?” sorusu ile devam ederim. Hayatında o konunun nasıl bir örüntüye sahip olduğunu bulmak çözüm için verimli olur. “O kişinin de aynı olduğunu fark ettiğinde ne hissediyorsun?” sorusuyla çığ etkisine doğru giden duygularını bulmaya çalışırım. Bu arada onu uzun uzun konuşturmadan sadece bir iki cümle alırım. Önce bilinçaltına kodlanıp partner tanımını bulur, nelerin değişmesi gerektiğini kendisi ile birlikte yorumlar değiştiririz. Bilinçaltı partner kavramı değişince kontratlarda kaderi bir düğüm olup olmadığına bakarız. Kişi kendi içinde bir değişim yaşadığı zaman mevcut partner ya da eş ile ilişki de doğal akışla değişecektir. Kayıtları değiştirmekle ilgili karar alma ve eyleme geçme hali kontratta çok hızla karşılık bulacaktır.
- İlişkinin bitmesi kontratın bitmesi demek midir? Kontratlar nasıl biter?
Kitabımda bu konuya bir başlık ayırdım: “Kontratlar nasıl biter ya da bir türlü bitemez?” Kişi ile ilişkinin bitmesi kontratın bittiği anlamına gelmez. Kontratların ana maddeleri kişilerden ziyade duygu ve durumlarla ilgilidir. Örneğin “sorumsuz erkeklerle karşılaşmak ve bu konuyu çözmek” üzere kontrat yapan kişi sorumsuzluğu yüzünden bir kişiden ayrılınca kontrat bitmiş olmaz. Onun yerine başka bir sorumsuz partner gelir. Asıl olarak duygu ve durumunun çözülmesi gerekir. Dünyada “7 yıl döngüleri” olarak adlandırılan bir süreç vardır. Ortalama her yedi yılda bir içeriği aynı olan olaylar yaşanır. Kişinin kontratı haksızlıkları çözmek üzerine ise haksızlık yapanları hayatına alabilir. Ortalama yedi yılda bir haksızlık hissettiren olaylar yaşanır. Kişilerin varlığı ya da yokluğu duyguyu değiştirmiyorsa kontrat etkilenmez. Asıl olarak kişinin haksızlık duygusundan uzaklaşması gerekir; haksızlığa uğratan kişiden ayrılması yetmez. Affetmemek de kontratların sürmesine sebep olur. Affetmediğimiz her kişi ve olay ile bağları kuvvetlendiririz. Süreç her zaman negatif değildir elbette. Kontratların pozitif ilerleyişi de süreçte bir frekans değişikliğine yönlendirir. Rezonans Yasası gereği birbirimizin ilerlemesine destek oluyoruz. İlişki çok iyi ve kontrat hükümlerine uyulmuş, öğrenme-öğretme eylemleri huzurla karşılık bulmuşsa ilişki bitmez, yeni frekansta uyum içinde devam eder.
- İlişkilerimiz kendimizi tanımamız için fırsatlar mıdır?
Dışarıda olan her şey içeride olanın yansımasıdır. Aynı şekilde dışarıda olmayan her şey de içeride olmayanın yansımasıdır. Bu bakışla her ilişki kendimizi tanımak için bir vesiledir. Karşımızdaki kişiler ile öğrenmek, öğretmek için bir araya geliyoruz. Her öğrenme anı bir fırsattır. Kendimizi tanımak için çevremizdeki insanları gözlemleyebiliriz. Atalarımız “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” demişler. Özellikle de partnerimizde en kızdığımız özelliklerin kendi içimizdeki ucunu bulup çözdüğümüzde öğreti gerçekleşmiş, kontrat yerini bulmuş demektir. Tamamlanma yolundaki kontratlar birlikte yükselmeyi getirir. Olumlu şekilde tamamlanmaya giden kontratlar form değiştirip daha iyi bir şekilde devam eder.
- "Çok kötü" diye tanımladığımız bir ilişkiden nasıl bir hayır çıkarabiliriz?
Öğreti ve deneyim yaşamın mayasını oluşturuyor. İyi ve kötü birbirini destekler. Kötülük iyiliğe hizmet etmek için vardır. Anadolu’nun “Her şerde bir hayır, her hayırda bir şer vardır” inancı ve evrensel denge olarak kabul edilen Ying&yang iyilik ve kötülük denklemini anlatır. Öyle hikayelere tanıklık ettim ki, “Bu ayrılık çok kötü” diye ağır depresyonda olan kişinin bir süre sonra gelişen olaylara bakıp “Şükür ki ayrılmışız” ifadelerine şahit oldum. Olanın, olmayanın, olamayanın bir hayrı vardır.
- Şu an bir ilişkisi olmayan kadınlara farkındalık yaşamaları için geçmiş ilişkilerindeki hangi faktörlere bakmalarını önerirsiniz?
En sık sorun yaşadıkları konudan başlayarak bir liste çıkartmalarını öneririm. Her ne varsa bu maddelerde, “Bunların hepsi bende var, ben bunları taşıyorum” diyerek kabul etmelerini tavsiye ediyorum. Bu can sıkıcı bir uygulama gibi görünse de sonuçları çok etkili oluyor. Hep aynı şeyin içindeyken farklı sonuçlar bekleyemeyiz. “Hep”lerin içinden çıkmak için kaynağını yani o “hep”leri hayatına alan iç dünyayı dönüştürmeye bakalım. Örneğin geçmişinde çoğunlukla inatçı kişilerle birlikte olan bir kadın inatçı kimliklerden daha da uzak durmak ister. O kişilik tipi ile savaşmanın, ondan kaçmanın yararı yoktur. “Kendi içimdeki inatçılığı kabul ediyorum, ben inatçıyım” dediğinde kabul ve farkındalık devreye girdiği için inatçı kişilerin hayatına girmesine gerek kalmaz.
- Annemiz ya da babamız ile yaptığımız kontrat, ilerideki romantik partner kontratlarımızı etkiler mi?
Erkekler için anne ile yapılan kontrat partner seçiminde belirleyici, kadınlar için de baba kontratı belirleyici. Söz konusu kontrat ve belirleyici rolü olunca sadece romantik ilişki ile sınırlamak doğru olmaz. Babası çok otoriter olan bir kadının pasif bir karakterle partner olması düşük bir ihtimaldir. Ya da varlığı bir yokluğu bir babanın kızın çok güçlü bir erkekle eşleşmesi de daha az bir ihtimaldir. Anne ve baba ile yaptığımız kontratlar partner modellerimiz ve ilişkilerimiz olmak üzere birçok konunun belirleyicisidir.
- Bu hayatta en önemli kontratları kimlerle yaparız?
Hayatta en önemli kontratı kendimizle, anne ve babayla, atalarımızla, hayatta olan ve olmayan kardeşlerimizle yani kan bağı ilişkilerimizle yaparız. Çocuklarımızla da birincil kontratımız vardır fakat onlarla anlaşmalarımız yaşamın içinde şekillenir. Hayat amacımızı seçer ve yolumuzu belirleriz. Ardından Yaradan’a “Bu amacı dünyada gerçekleştirip geri döneceğim” diye söz veririz. Kendimizle yaptığımız kontrat bu yüzden çok önemlidir. Hayat amacımızı içinde gerçekleştireceğimiz aileyi ilahi sistemdeki varlıklarla birlikte belirleriz. Aile, hayat amacımız için çok önemlidir. Ailesini hiç tanımayan, tanıyamayanlar var. Onlar için de içinde oldukları durum anlaşmalar gereğidir. Ölüm kontratımız da oldukça belirleyicidir. Dünyada hangi süre içinde hayat amacımızı gerçekleştirmeye söz verdiğimiz diğerleri ile olan anlaşmalarda önemli bir role sahiptir.