Özgün bir tarif geliştirici, yemek stilisti ve yemek fotoğrafçısı. Sanat ve tasarım alanındaki akademik hayatının ardından tasarımcı karakterini, ruhunu ve bakış açısını yemek üzerine odakladı. Basit, sade, yaratıcı ve ekonomik tariflerini kendi tarzında fotoğraf ve sunumlarını sosyal medya platformlarında paylaşıyor. Yemek üzerine editörlük yapıyor, dergilere özel tarifler, sunumlar ve fotoğraflar hazırlıyor. Zeynep Dinç’in hikayesini kendi ağzından dinledim…
- Bu işe başlama hikayeniz…
Tasarıma tutkuyla yaklaşan her tasarımcının hayalidir kendi ismiyle tasarım yapabilmek, kendi kararlarıyla üretebilmek ve yarattığı ürünün her aşamasında söz sahibi olabilmek. Hedefim, bu hayali gerçekleştirmekti. Kendime sorduğum soru, 'Tasarımcı kimliğimle, ismim tarzımı, tarzım ismimi nasıl çağrıştırabilir?' sorusuydu hep. Ama bir tarafta da gerçeklerim vardı. Maddi imkanlarım kısıtlıydı; tasarım ofisi, stüdyo, ekip, ekipman... Hiçbirine sahip değildim. Sahip olduğum şey; yıllarca emek harcadığım bir kariyer çizgisini noktalayıp yeni bir yol çizmek için cesaret, sabır ve inancımdı.
- Çalışma alanınız neresiydi peki?
Tasarım atölyesi olarak kullanabileceğim tek yer evimdi. Sürdürülebilir ve istikrarlı bir üretkenlikle tasarım yapabileceğim ve kendi tarzımı anlatabileceğim bir alan yaratmak için atölyemi mutfak olarak seçtim. Benim için bambaşka bir meslek olan yemek stilistliğinde buldum tasarımcı kimliğimi. Her ne kadar görsel sanatlara hakim bir tasarımcı olsam da, ben bu işe sıfırdan başladım. Yaklaşık 4,5 yıl önce Instagram’da kendime bir hesap açtım. Hayallerim vardı ama iddiam yoktu. Sadece odaklandığım şey aktif tasarım yapabilmek, her gün yeni bir şey üretebilmek, yeni olduğum bu alanda bir tarz yaratıp bunu paylaşabilmekti. Tasarımın bu alanını kendi başıma keşfetmeye başladım. Ne bir referansım ne de bu alanda çalışan bana rehberlik yapabilecek biri vardı çevremde. Cesaret, sabır ve inançla çıktım yola...
- Kendinizi yemek stilistliği konusunda nasıl geliştirdiniz?
Daha önceden sosyal medyaya da uzaktım, Instagram'ı kendi hesabım ile tanıdım. İlk iki senem mesleki temel kuralları kendi kendime öğrenmeye çalışarak geçti. Teknoloji, fotoğraf, styling, malzeme trendleri, gastronomi ve beslenme konularında kendimi ve ufkumu geliştirdim. Bana rehber olabilecek yerli ve yabancı şefleri, yemek stilistlerini ve fotoğrafçılarını, yaratıcı ev aşçılarını, lokomotif Instagram yemek sayfalarını ve trend belirleyici platformları belirledim kendime. Ödev gibi... Her gün takip ettim bu hesapları.
- Tarzınızı nasıl anlatırsınız?
Peşinde olduğum şey, her zaman için her konuda özgünlük oldu. Bu yüzden özgün bir yemek stilisti olmak için kendi tariflerimi üretmem ve bununla fark yaratmam gerektiğine karar verdim. Bu sebeple de bir motto belirledim kendime: Pratik, kolay, sağlıklı, ekonomik, ulaşılabilir, herkesin yapabileceği, herkesin evinde olan malzemelerle yapılabilecek basit tarifleri etkileyici bir şekilde sunmak ve sanki önünüzdeki masada duruyormuş kadar gerçek bir şekilde fotoğraflamak. Hilesiz ve doğal ışıkta...
Her şey tamamen kolay görünümlü ve gerçek olmasının yanında, ''uzanıp alıversem'' dedirtecek kadar da etkileyici olacak. Bu anlayışla stilimi birleştirmem hiç de kolay olmadı. Çünkü aslında en zor olan o doğallığı kurgulamaktı. Bunun için de her gün çalıştım, yeni şeyler ürettim, tekrar tekrar denedim. Sürekli kendimi aşmayı hedefledim. Bu çabanın sonunda bugünkü fark edilebilir özgün tarzımı yakaladım. Benim için özgün tarzı yakalamaktan sonra gelen adım, bu tarzdaki istikrar. Ancak bu şekilde başarılı olunabilir. İstikrarlı bir tarz tutturmak, mottondan şaşmamak ama kendini de tekrarlamamak...
- Mutfaktaki yaratıcılığınızı nasıl tanımlarsınız?
Benim için mutfaktaki yaratıcılık ikiye ayrılıyor: Yemek tariflerim ve ekmeküstlerim... Ekmeküstü, apayrı bir kategori benim için. Instagram'da da benim imzam gibi oldular yarattığım ekmeküstleri. Her şeyden önce kendime oluşturduğum mottoya da çok uygun. Bir dilim ekmek ile basit, pratik, ekonomik, doyurucu, sağlıklı, herkesin yapabileceği yani ulaşılabilir bir öğün tasarlıyorum. Dünyada en yaygın olarak tüketilen şey ekmek. Sağlıklı ekmek tüketimini destekleyerek, hem sağlıklı hem lezzeti ekmeküstleri sunmayı işimin bir parçası olarak görüyorum. Bir misyon gibi... Aslında her ne kadar ekmeküstü kavramını modern çağın, kent yaşamının hızlı yaşam kültürünün bir parçası gibi düşünsek de, daha çok Anadolu’dan gelen, anneannelerimizin bile kelime dağarcığında olan bir şey ekmeküstü...
Ekmeğe yağ çalmak, salça sürmek... Yani kodlarımızda var da diyebiliriz. Zaman içinde tariflerimin arasında ekmeküstü önerilerim de önemli bir arşiv oluşturmaya başladı takipçilerim için. Ve onlar da kendi yaptıkları ekmeküstlerini etiketlemeye başladılar bana. Gerçekten insanların basit, ekonomik bir tercihin aslında ne kadar değerli olduğunun kendilerine gösterilmesine ihtiyaçları varmış... Bu yoğun ilgiyi görünce, yaklaşık 3 sene önce ekmeküstü severleri bir araya getirecek yeni bir Instagram hesabı daha açtım. Sayfaya etiketlenen ekmeküstü fotoğraflarından her gün seçim yapıp sahiplerini de etiketleyerek yayınlıyorum.
- Neden Instagram?
Ben bu yola tek başıma çıktım. Hem özgün tarzımı ortaya koyup, aktif tasarım hayatım olsun istedim, hem de geniş bir kitleye ulaşıp daha fazla kişiye ilham vererek fayda sağlamak istedim. Tasarımcı estetik kaygısı ile fayda kaygısını bir arada yaşar. Ben bu işi Instagram karesinde bir sanat olarak değerlendiriyorum. Sanat, bir anlatım biçimidir. Bu yüzden de yarattığınız karenin, görselinizin konuşması, kendisini anlatması gerekir.
- Bir çalışmanın içinize sinmesi için, size göre yapılması gerekenler neler olmalı?
Hem Instagram paylaşımlarımda hem dergiye özel çalışmalarımda 3 sorunun cevabını arıyorum kendimde: 1. Bu yaptığın tarif, mottona uygun mu? 2. Bu styling ve sunum, özgün tarzını yansıtıyor mu? 3. Bu çektiğin fotoğraf, ürünü doğal ve etkileyici anlatıyor mu? Üçüne de verdiğim cevap 'evet' ise o çalışma içime siniyor.