Ünlü ressam, eğitimci Prof. Dr. Zahit Büyükişliyen’in zorluklar ve başarılarla dolu yaşamı, kızı Burçak Büyükişliyen Gönül tarafından kaleme alındı. ‘Yel Değirmenlerine Karşı’ adını taşıyan kitap aynı zamanda çağdaş Türk resminin gelişimine de tanıklık etme fırsatı tanıyor. Burçak Büyükişliyen Gönül ile kitaptan ve babasından bahsettiğimiz hoş bir sohbet gerçekleştirdik.
- Burçak Hanım, biraz kendinizden bahseder misiniz?
1970 yılında İskenderun’da doğdum. Çocukluğumun ilk yılları orada, sonra Almanya Kassel’da geçti. Kimya Mühendisiyim. Çok kitap okunan bir ailede, sanatın içinde büyüdüm; ressam bir baba, grafik sanatçısı bir anne, çello sanatçısı bir kız kardeş… İlk gençliğimin geçtiği Ankara’dan İstanbul’a göçerek, uzun yıllar ilaç sektöründe yönetici pozisyonlarında görev yaptım. Daha sonra kurumsal yapılara eğitmen-danışman olarak hizmet veren bir firmanın yönetici ortağı oldum. Şu anda Abu Dhabi’de yaşıyorum. Evliyim ve birini doğurduğum üç evladım var.
- Kitapta Mersin, Medine, Londra gibi farklı ülkelerden çok sayıda şehirle karşılaşıyoruz. Farklı şehirlerin ve farklı kültürlerin kitabınıza etkisi nasıl oldu?
Öyküyü anlatırken insanı alıp bir yerlere götüren, şehirlerin, mekanların geçmişini yaşatan kitaplar, filmler vardır. ‘Yel Değirmenlerine Karşı’da, satır aralarına birçok şehrin kokusu sinmiş bir kitap. Okuyucuya kendisini kimi zaman İskenderun’da palmiyelerle dolu bir deniz kenarında, kimi zaman Medine’de bir çölün ortasında, veya Londra’nın puslu sokaklarında, Floransa’da bir müzenin içinde hissettiren, oradaki duyguya ortak olmasını sağlayan, öyküye zenginlik katan bir etki yarattığını düşünüyorum. Son yıllarda turist gibi değil, gezgin gibi seyahat ederek, yeni yerler keşfetmekten büyük keyif alıyorum. Kitapta geçen şehirlerin çoğunda bulunma şansım oldu. Daha önce görmediğim şehirler, gitmediğim mekanlar için ise çokça araştırma yapıp, gözümde canlandırarak yazmaya çalıştım. Araştırmalarım sırasında, bilmediğim birçok şey öğrendim, kafamda yeni gezi rotaları belirledim. Bu betimlemeler, tıpkı benim yazarken yaşadığım gibi, okuyucuyu da keyifli bir yolculuğa çıkaracak, aynı zamanda farklı kültürleri keşfetmelerine yardımcı olacaktır.
- Daha önce de yazarlık deneyiminizin olduğunu biliyoruz. Peki ‘Yel Değirmenlerine Karşı’ kitabını bir yazarın gözünden mi, yoksa babasını kaleme alan bir kızın gözünden mi okumalıyız?
Pek çok kız evlat için olduğu gibi, babam benim kahramanımdır. Hayattaki duruşuyla ve pek çok özelliğiyle hayranlık duyduğum babam olmasının ötesinde, bu kitapta, değerli bir eğitimci, akademisyen ve önemli bir çağdaş ressamın, Profesör Zahit Büyükişliyen’in yaşamı anlatılıyor. Onun kızı olarak, bazı konulardaki duyarlılığını, kaygılarını, olaylara verdiği tepkileri en iyi anlayan ve yorumlayan kişilerden biri olsam da, yazarken onun duygusunu korumaya ve değiştirmeden yansıtmaya özen gösterdim. Aklıma yatmayan yerlerde sorular sorarak onu daha iyi anlamaya çalıştım. Bu soruyla amaç, yazarken objektif olup olmadığımı öğrenmek ise, tamamen öyle olduğumu söyleyebilirim. Ancak ‘babasını kaleme alan bir yazar’ olmanın, özellikle bazı bölümlerde daha dokunaklı bir anlatıma katkısı olduğuna, okuyucunun da bunu hissedeceğine inanıyorum.
- Anlatılan aslında sizin de hayatınız. Bu noktada kitabı kaleme alırken yazmak isteyip vazgeçtiğiniz şeyler oldu mu?
Elbette benim hayatımla kesişen bölümleri olmasına rağmen, bu kitap baştan sonra Zahit Büyükişliyen’in serüvenini anlatıyor. Dolayısıyla, babamın yazdıkları veya anlattıkları dışında kendimle ilgili bir şeyler eklemeyi hiçbir zaman aklımdan geçirmedim. Her insanın yaşamı, en sıradan yaşamlar bile, doğru şekilde kurgulanırsa birer romana dönüşebilir. Bunu suya sabuna dokunmadan, tamamen kendinden yana olarak yapmak mı, ya da doğru ve yanlışları kabul ederek, filtresiz olarak gerçekleri yazmak mı? Bu kişisel bir tercihtir. Ben de eğer bir gün kendi yaşamımı anlatacak olursam, yazmak istediğim şeylerden geri adım atmayı asla düşünmem. Cesurca ve sansürsüzce yazmak isterim. Tıpkı bu kitapta yapmaya çalıştığımız gibi.
- Don Kişot, babanız Zahit Bey gibi savaşmaktan vazgeçmeyen bir karakter. Yine de sormak gerekirse neden 'Yel Değirmenlerine Karşı'? Neden başka bir karakter değil de Don Kişot?
Don Kişot, Daumier’den Picasso’ya kadar birçok ressamın yorumladığı bir düş kahramanı. Zahit Büyükişliyen’in de, bu karaktere yoğunlaşarak farklı dönemlerde çalıştığı resimlerden oluşan ‘Hommage a Don Quijote’- Don Kişot’a Saygı’ sergisi çok ses getirmişti. Kitap kapağında kullanılan resim bu seridendir. Neden başka bir karakter değil? Çünkü Don Kişot, insanı birşeyleri degˆis¸tirme gu¨cu¨yle donatan, durdurulamaz idealizmin o¨ncu¨su¨dür. Mazlumun yanında yer alıp ko¨tu¨lerle ugˆras¸ırken yıkılsa da s¸evki hic¸bir zaman kırılmaz, o hep davasının pes¸inden gider. Don Kişot gibi, doğru olduğunu düşündüğü yolda, bazen akıntıya kürek çektiğini bilse de savaşa devam etmek, Zahit Büyükişleyen’in yaşam düsturuydu. Eğilip bükülmeden, kimsenin elini eteğini öpmeden onurlu bir yaşam sürdü, bunun için bedeller ödedi. Babam renklerin ritmi ve dinamizmiyle Don Kişot’un serüvenlerini anlatırken, ben de kelimelerle ve kitabın isim babası olan eşimin de katkısıyla, onun yaşama dair bakış açısını yansıtmak istedim.
- Kitapta da görüyoruz ki babanızın hayatı bir mücadelenin hikayesi ve içerisinde gençlere de örnek olacak anekdotlar var. Babanızın hayatından ve bu kitaptan yola çıkarak gençlere neler önerirsiniz?
Don Kis¸ot’u okuyanlar bilir. Kitabın sonunda ‘akıllanır’ Don Kis¸ot. Ancak yel degˆirmenleriyle savas¸ını kaybetse de onlarla savas¸ılabilecegˆini herkese go¨stermis¸tir ve yeni Don Kis¸ot’lara esin kaynagˆı olur. Umarım bu kitap da, gençlerin korkmaması, umutsuzlugˆa, yalnızlıgˆa kapılmaması için onları yüreklendirir. Sadece akademik dünyada değil, hayatın pek çok evresinde, haksızlıklar, yanlışlar, adaletsizlikler var. Bütün bunların karşısında yine de motivasyonu kaybetmemek, yeni başlangıçlar yapmak, keşfetmeye, üretmeye devam etmek için gerçekten kuvvetli bir yaşam enerjisi gerekiyor. Bence Zahit Büyükişliyen’in örnek alınması gereken en güçlü yanlarından biri bu. Ayrıca daha gencecik bir sanatçı adayı iken okuyarak, gözleyerek, düşünerek geliştirmeye başladığı vizyonu, o yıllarda bile ve zor koşullara rağmen bir dünya vatandaşı olmak için çabalaması, vatanseverliği ve vefası, çevreye duyarlılığı, doğa, insan ve hayvan sevgisi, herkese karşı özverili tavrı, sanatın her dalına karşı ilgisi ve saygısı, kendisine limit koymadığı gibi öğrencilerine de alan bırakan ilerici bir eğitimci olması gibi pek çok özelliği de gençlere esin kaynağı olacaktır kanısındayım.