‘Karşı Konulmaz Kadın Olun’ isimli kitabında oyunlara, hilelere ve manipülasyonlara gerek kalmadan karşı konulmaz olmanın sırlarını anlatan yazar Marie Forleo, sıradan ilişki kitaplarından çok daha farklı ipuçları veriyor ve çoğumuzun klişe ve yanlış bilgilerle hareket ettiğini söylüyor. “Yanlış yolda ilerlersiniz ve aradığınız şeyi bulmanız imkânsızdır, çünkü onu yanlış yerde arıyorsunuzdur.
İşte, Marie Forleo’nun ‘Karşı Konulmaz Kadın Olun’ kitabından her kadının ilişkiye dair bilmesi gereken beş gerçek…
Gerçek 1: Bir ilişki sizi kurtaramaz
Birçok kadın kendilerini daha tam, daha bütün, daha az yalnız, duygusal veya parasal olarak daha güvende ve genel olarak hayatlarında daha başarılı hissetmek için bir erkeğe veya bir ilişkiye ihtiyaç duyduklarına inanma hatasına düşmüştür ve bunda şaşılacak bir şey yoktur. Kültürümüz bizi, evlenene veya düzenli bir ilişkiye sahip olana kadar kendimizi tamamlanmamış veya bir bütünün yalnızca yarısı olarak görmeye şartlandırır.
Bu anlayış kadınların (ve erkeklerin) gerçekten yürüyen bir ilişki kurma becerilerini mahvediyor. Bir ilişkinin sizi bir şekilde tamamlayacağını, kurtaracağını ve hayatınızı büyülü bir biçimde bulutlara taşıyacağını düşünerek hareket etmek, kendinizi mutsuz ve bekâr kılmak için birebirdir.
İşe bakın ki, aslında durum tam tersidir. Gerçekten anlamanız gereken şu ki, sizin dışınızda hiçbir şey kalıcı bir tamamlanmışlık, güvenlik veya başarı duygusunu yaratamaz. Hiçbir erkek, ilişki, iş, para miktarı, ev, araba veya benzeri şey süregelen bir mutluluk, tatmin, güvenlik ve tamamlanmışlık duygusunu size veremez.
‘Kurtarmak’ bir ilişkinin sizi her insanda doğuştan var olan boşluk, yalnızlık, güvensizlik veya korku duygularından kurtaracağına dair olan yanlış inancı ifade eder. Asıl soru, sizin neye yatırım yapacağınız: Güvensizliğinize mi yoksa karşı konulmazlığınıza mı? Seçim sizin.
Tam ve bütün olduğunuzu anladığınızda, sizi daha çekici, kendine has ve rahat hale getirecek bir düğmeye basmış gibi olacaksınız. Erkekleri çıldırtan o umutsuz, ilgi bekleyen, yapışkan enerji ortadan kalkacak, çünkü bir ilişkiyi kendinizi düzeltmek için kullanmayı bırakmış olacaksınız. Tek yapmanız gereken değerli olduğunuzu bilerek yaşamaya başlamak; sanki her yaptığınız dünyada bir değişime yol açıyormuş gibi.
Size bir sır vereyim mi? Hayatınızı, kendinizi geri plana atmak zaten o kişiyi sizden uzakta tutan şey.
Birini bulana kadar beklemeyin. O kişi sizsiniz!
Her günü coşkuyla yaşadığınızda ilginç bir şey olur. Hemen hemen her an mutlu, tatminkâr, güvende ve tamamlanmış hissetmeye başlarsınız. Rutine bağlayıp Bay Doğru’yla tanışınca işlerin düzeleceğini beklemek yerine, hayatınızı daha yoğun yaşamaya başlarsınız ve bu sayede içinizde yıllardır sahneye atlamayı bekleyen o karşı konulmaz tilkiyi uyandırırsınız. Hayatınıza kendinizi tümüyle verdiğinizde, yani her şey önemliymiş gibi davrandığınızda, mutluluk, tatmin ve karşı konulmazlık doğal olarak ortaya çıkan yan ürünlerdir.
Gerçek 2: İlişkiler manevi gelişim fırsatlarıdır, ihtiyaç alışverişi değil
Çoğumuz, bir ilişkinin amacının ihtiyaçlarımızı ve arzularımızı karşılamak olduğuna dair yanlış bir fikre sahibizdir. İlişkiye ne katabileceğimize değil, ilişkiden ne alabileceğimize bakarız.
Böyle bakıldığında, ilişkiler çoğunlukla bir ihtiyaç alışverişinden başka bir şey değildir. Uygun biriyle karşılaştığımızda, iki taraf da üstü kapalı olarak bir ticarete girmiş olur ve adına ‘aşk’ derler. Bu alışverişe dayalı ilişki modeli, birçok ilişkinin boş ve ölü bir his vermesinin başlıca sebebidir. Bu ilişkiler gerçek ve yakın olan hiçbir şey içermez. İlk heyecan geçtiğinde, duygusal bir ilişkiden çok, iş anlaşması gibi bir hale bürünürler.
Gelin, gerçeği kabul edelim. Hepimiz ilişkileri yanlış sebepler için kullanmaya koşullanmışız: yalnızlığa son vermek, depresyonu iyileştirmek, bir ayrılığı atlatmak veya güvenlik sağlamak. Sorun şu ki, ilişkilerin amacı bunlar değildir.
İlişkiler, kişisel evrimimiz için karşımıza çıkan manevi fırsatlardır. Sevme, affetme, şefkat, bireysel büyüklük ve kendini ifade kapasitenizi keşfedebilmeniz için daha iyi bir ortam olamaz.
Bir ilişkinin gerçek amacı budur: Her bireyin karşılıklı gelişimine ve ruh dolu ifadesine hizmet etmek. İlişki, hayatta olmanın coşkusunu paylaşmanız ve kendinizden bir başkasına vermeniz için bir şanstır.
Bir ilişkiden ne alacağımızı değil, ona ne katacağımızı görecek bir noktadan yaklaşırsak, hayatlarımız tam bir dönüşüm geçirir.
Gerçek 3: Hayat şimdiden ibaret, aradığım şey işte bu!
Hayatımın gidişatından hiç hoşnut olmadığım birkaç yılım oldu. O sırada, anda yaşamanın faydalarını yeni yeni öğrenmeye başlamıştım. Aslında, Deepak Chopra’nın Başarının Yedi Spirütüel Yasası kitabında okuduğum bir bölümü sık sık tekrarlayıp dururdum: “Geçmiş tarihtir, gelecek bir sır; şu an ise bir hediyedir. Ancak bu ifadenin anlamını tümüyle idrak etmem birkaç yılımı aldı. Şu anın aradığım şey olduğunu anlamam biraz zaman aldı.
Anlayacağınız, onca yıl hayatımı sanki aradığım şey ‘şu an’ değilmiş gibi yaşamıştım.
Hayatıma tam da olduğu biçimiyle yatırım yapıp onu o şekilde yaşamak yerine, zamanımın çoğunu şikâyet ederek, plan yaparak, kendimce entrikalar çevirerek, ümit ederek ve her şeyin bir gün değişmesini umarak geçirmiştim. Hayat şimdidir. Hayat yalnızca şimdiden ibaret olabilir.
İster beğenin ister beğenmeyin, aradığınız şey işte bu. Hayat, tam da şu anda sahip olduğunuz şeylerdir. Bu demek değil ki bir şeyler değişmeyecek. Her şey değişir. Hayat değişimdir. Ancak hayatınıza her zaman “işte aradığım şey bu” diye yaklaşırsanız, bir kuantum sıçraması yaşarsınız. Daha rahat, daha anda ve açıklanamaz biçimde daha karşı konulmaz olursunuz. Mükemmellik, çaba harcamadan hayatınızın bir parçası oluverir.
Her anı “o an, işte bu an” diyerek yaşayan kadınlar, öyle yapmayanlara göre doğal olarak ve gerçek anlamda daha karşı konulmazlardır. Onlar, şikâyet etmek, direnmek, mızmızlanmak veya kendini tutmak yerine, tamamıyla kendini adamış, tümüyle canlı ve hayatlarının her alanında turnayı gözünden vuran kadınlardır.
Benzer şeyler birbirini çeker. ‘İşte aradığım şey bu’ tarzında yaşayan bir kadın olduğunuzda, canlı ve enerjik bir ‘işte aradığım şey bu’ tarzı erkek bulmanız çok daha olasıdır.
Kendi kendinize ‘İşte aradığım şey bu’ deneyimini yaşamak kolaydır. Şu andan itibaren her ana olduğu haliyle yatırım yapın. Unutmayın ki her şey olması gerektiği gibi. Şu anda kendinizin mükemmel bir sürümüsünüz.
Mesela, bir restoranda sipariş verdiğinizde, seçiminizin arkasından düşünmeyin. Söylediğiniz şeyin sizin için en iyisi olduğuna güvenin. İşte, aradığınız şey bu! Ya da iş yerinde hayaller kurarak, şikâyet ederek veya başka bir yerde olmayı dileyerek vakit kaybedeceğinize, şu anda yapılması gereken bir şeyi mükemmel bir biçimde yapın. İşte, aradığınız şey bu!
İşin en güzel yanı da şu: ‘İşte aradığım şey bu’ yaklaşımıyla hayatınızın diğer pek çok alanında da dramatik ve şaşırtıcı değişimler yaşadığınızı fark edeceksiniz. Hiç çaba göstermeden işinizin çok daha zahmetsiz ve eğlenceli olduğunu fark edeceksiniz, çünkü başka bir yerde olmayı diliyor olmayacaksınız. Eviniz size gerçek bir ‘yuva’ hissi vermeye başlayacak çünkü orada yaşamaya daha çok gönül vermiş olacaksınız. Gün boyunca kendinizi daha az stresli ve endişeli hissedeceksiniz ve bu da sizi çok daha canlı ve enerjik yapacak.
‘İşte aradığım şey bu’ yaklaşımı, görünüşünüz, kendinize verdiğiniz değer, arkadaşlarınız ve ailenizle olan ilişkileriniz üzerinde de çok büyük etki yaratacak. Küçücük bir yaklaşımdan bu kadar şey çıkması hiç fena değil, ne dersiniz?
Gerçek 4: Erkekler değiştirilmek istemezler!
Bir düşünün. Sizi sürekli değiştirmeye veya geliştirmeye çalışan bir erkeği çekici bulur muydunuz? Size biraz kilo vermenizi söyleyen? Birazcık daha az konuşup azıcık daha fazla temizlik ve yemek yapmanızı isteyen? Pek sanmıyorum. Karşı konulmaz olmak istiyorsanız, onu olduğundan farklı yapmaya çalışmaktan vazgeçmelisiniz. Aslına bakılırsa, ‘keşke farklı olsa’larınızın çoğu tam da olduğu gibi kalmasının nedenidir. Unutmayın, direndiğimiz şey diretir.
Bir erkeğin hislerini veya davranışlarını değiştiremezsiniz. Eğer bir şeyi değiştirmek veya düzeltmek istiyorsa, bunu kendisi seçmelidir. Birlikte olduğunuz adamla ilgili sevmediğiniz bir şeyler varsa, iki seçeneğiniz var: Birincisi, doğrudan ama şefkatli bir biçimde sizi memnun etmeyen şeyleri söylemek ve onun bakış açısını dinlemek, ikincisi, yolunuza devam etmek. Memnun olduğunuz veya olmadığınız şeyleri birisiyle paylaşmak başka bir şeydir, birini geliştirmeye veya değiştirmeye çalışmak başka şey.
Eğer ilişkide sizi memnun etmeyen bir şeyler varsa, ona söyleyin. Ne hissettiğinizi söylerken, bu hisleriniz için onu suçlamadığınızı da mutlaka açıkça belirtin. Olası çözümler veya sizi memnun edecek şeyler hakkında konuşun ve onun cevabını dinleyin. Sizin keyfinizi kaçıracak bir şey yaptığının hiç farkında olmayabilir ve ilişkinin sağlığı adına davranışlarını değiştirmekten oldukça mutlu olabilir. Öte yandan, şunu da diyebilir: “Ben böyleyim hayatım. İster sev, ister terk et!”
Ne olursa olsun, sanki sizin duygularınızdan o sorumluymuş gibi onu suçlamayın (çünkü sorumlu değil). Eğer kendi duygularınızı onun suçu haline getirirseniz, otomatik savunma moduna geçer ve sizi dinlemez. İletişim kanalları kesintiye uğrar ve ikiniz de üzgün ve kızgın hissedersiniz. Siz anında itici bir hal alırken, o ise söylediğiniz doğru ve geçerli olan hiçbir şeyi dinlemeyecektir.
Gerçek dehanız ve karşı konulmazlığınızı ortaya koyarak iletişim kurun. Parmağınızı uzatıp tek tek neleri yanlış yaptığını sayarak kendinizi haklı çıkarmaya çabalamayın. Durumun gerçekliğini görmek için bakın. Belki de ortada çok kolay çözülebilecek bir anlaşmazlık vardır. Belki de onun ne kadar hatalı olduğu konusunda ne kadar haklı olduğunuzu bir kenara bırakıp hayatınıza devam edebilirsiniz.
Gerçek 5: Eğer aşkta garanti arıyorsanız, aşk aramıyorsunuz demektir
Kendine has bir biçimde karşı konulmaz olmak, aşkta ve hayatta hiçbir garanti olmadığı gerçeğine teslim olmuş olmak demektir. Hayat değişimdir. Çiçekler açar, solar, sonra yeniden açar. Hava durmak bilmez. Güneş her gün doğar ve batar. Gel-git sürekli suları yükseltip alçaltır. Mevsimler değişir. Hiçbir şey kalıcı değildir. Sürekli genişlemek, sürekli değişmek ve sürekli büyümek evrenimizin doğasında vardır.
Aşkta garanti beklemek gerçekçi değildir. Birinin sizi sonsuza dek seveceğine dair söz veya garanti vermesini beklemek onlara başaramayacağı bir şeyi yapmaları için gerçek dışı bir baskı uygulamak demektir. Gerçek aşkın ihtişamını, macerasını ve mutluluğunu tümüyle yaşayabilmek için onun garanti edilebileceği fikrinden kurtulmaya istekli olmamız gerekir.
Hayatta garanti diye bir şey olamaz. Bizi neler beklediğini hiçbir zaman bilemeyiz. Tek yapabileceğimiz hayatımızı doğrudan, dakikası dakikasına yaşamak ve içimizden geldiği şekilde doğrularımızı söylemektir. Kendine has karşı konulmazlığınız işte bu bilinmezlik halinde saklıdır. Burası ayrıca saf ve sahici aşkın kutsal alanıdır, hepimizin sahip olup korumak için çırpındığı sahte, popüler kültür ürünü, alışverişe dayalı aşkın değil.
İronik bir biçimde, aşkı kontrol etme çabasını bıraktığınızda, ona yaşayıp büyüyebileceği alanı vermiş olursunuz. Garip bir şekilde, hayal edebildiğinizden çok daha güvenli ve ‘tam’ hissedersiniz.
Birinin aşkına tutunmak veya onu garantilemek için uğraşacağınıza, her gün âşık olunmak isteyen biri gibi ortaya çıkın. Gerçeği söyleyin, her şeyi açıkça paylaşın ve onu olmak istediği adam olması için destekleyin. Hepimizin yeniden yaratmak için çabaladığı o eski günlerin bayat bir tekrarı yerine, her anın yeniliğine açık olun ve ilişkinize nefes alması için bir şans verin.