Çocukların hayal dünyasını genişletirken bu hayal dünyası çerçevesinde davranışlarını da biçimlendiren çizgi film ve dizilerin içerikleri her ebeveyn için önemli bir yere sahip. Daha çok genç bir şirket olan ve Kukuli çizgi dizisi ile çocukların kalbine taht kuran Fauna’nın 29 yaşındaki CEO’su Emre Aksoy ile bir araya geldik. Hem evrensel hem zamansız bir çizgi dizi olmak adına dünyanın tüm çocuklarında karşılığı olan konularıyla çocukların ve ebeveynlerin dikkatlerini çekiyorlar. Hayata geçirdikleri her projeyi büyürken unuttuğumuz çocuk saflığı ve özelliklerini ele alarak işlediklerini ve yetişkinlere de unutulan çocuk saflığını hatırlatmak amacı taşıdıklarını dile getiren marka, projeleriyle yeni nesil bir yaklaşım sunuyor.
- Çocuklar, Kukuli çizgi dizisi ve şarkıları için can atıyor. Bu karakter nasıl ortaya çıktı?
Karakteri, hem çocuklar hem ebeveynler ile bağ kurabileceğimiz hem de karakter vasıtasıyla çocukluğun saflığını ve güzelliğini anlatmak, ortaya çıkarmak amacıyla inşa ettik. Bu amaç doğrultusunda hikayeler ve şarkılar çalışmaya başladık. Bu hikayeleri kurgularken o dönem proje yatırımcımız değerli büyüğümüz Mustafa Yıldıran, Karadeniz’de ailelerin çocuklarına huzur anlamına gelen sevgi ve hitap sözcüğü olan Kukuli’yi kullandığını söylemişti. Bu isimle birlikte muzurluğuyla bilinen Kukuli, bizlere anı yaşamak gibi değerleri de öğreten bir karakter olarak ortaya çıktı.
Çocuklara paylaşmak, dostluk, hayatı kutlamak gibi kavram ve değerleri akıllarda da kalacağına inandığımız şarkılarla aktarmaya çalışıyoruz. Bu temaları işlerken ona eşlik eden en yakın arkadaşları Tinky ve Minky ortaya çıktı. Karakterlerimize tecrübesiyle ve yapay zekasıyla akılcı çözümler bulacak inovatif bir karakter olan araba karakterimiz Dütdüt’e bu maceranın içinde yer aldı. Bugün aldığımız tüm geri dönüşlerde aslında bizim ne kadar doğru bir yerde olduğumuzu kanıtlar nitelikte. Her geçen gün artan bir izleyicisi var ve YouTube’da aylık izlenme oranımız 100 milyona ulaşmış durumda. Bu bizim için çok gurur verici.
- Çizgi dizilerin çocukların üzerinde etkisi çok büyük ve aslında içerik bakımından da hassas bir konu... Siz karakterleri yaratırken neye önem veriyorsunuz?
Kullanılan her kelime, her renk, yazılan her şarkı çizgi filmi izleyen her çocukta farklı yankılanıyor. Bunun bilincinde olarak tüm çalışmalarımızda alanında deneyimli pedagogların da görüşünü alarak ilerliyoruz. Hayata geçirilen çizgi karakterler, izleyen çocukların oyun arkadaşı, kahramanı oluyor. Bunu ilk Kukuli müzikali yaptığımız turnemizde gördüğümde anlamış ve gerçekten hissetmiştim. Müzikalden evvel hep izlenme rakamları, reytingler üzerinden miniklerin onu ne kadar sevdiğini görebiliyorduk. İstanbul müzikal lansmanımızda ise maskotomuz sahneye çıkar çıkmaz sahneye fırlayan çocuklar gördüğümde anladım ki onlar için sahneye çıkan bir maskot değildi, en sevdikleri arkadaşı belki de kahramanı çıkmıştı. O an yaptığımız işin önemini ve hassasiyetini bir kez daha idrak ettim.
Bu yüzden yazdığımız her hikâyenin ve şarkının evrensel olmasına dikkat ediyoruz. Örneğin, en sevilen şarkılarımızda paylaşmanın, tebessüm etmenin, hayal kurmanın ve dans etmenin ve eğlenmenin önemini vurguluyoruz. Dünyadaki her çocukta karşılık bulabilecek değerler bunlar.
Ana hedefimiz her zaman çocukları eğlendirmek oldu. Minikler izlerken kahkaha atsın, yerinde duramasın, dans etsin istedik. Didaktik öğretimden her zaman uzak durduk; eğitim kavramının seneler içerisinde ve ülkeler arasında değişiklik gösterdiğini görebiliyoruz. Bu yüzden hem evrensel hem zamansız bir çizgi dizi olmak adına dünyanın tüm çocuklarında karşılığı olan konuları ele alıyoruz.
- Ayrıca çocuklara çevre bilinci, geri dönüşümü anlatmaya çalışıyorsunuz. Bu projenizden de biraz bahsedebilir misiniz?
Hayata geçirdiğimiz her projenin çıkış noktasını çocuklar başta olmak üzere ailelere de fayda sağlayacak mesajlar üzerine inşa etmeyi amaçlıyoruz. Çocukların çok fazla ekran karşısında kaldığı, fiziksel olarak daha az hareket ettikleri ve buna paralel olarak daha az yaratıcı ve pasif izleyici konumunda olan bir neslin büyüdüğünü görüyoruz.
Briko’nun her bölümünde, o ve en yakın arkadaşı Hepi, sürpriz bir kutu buluyor. Kutudan çöpe atılmayı bekleyen bir obje çıkıyor, örneğin boş bir plastik şişe. Kahramanlarımız bu boş şişeyi bir rokete, bir kar küresi ve köpük baloncuk oyuncağına dönüştürüyor. Bu vesile ile çocuklara aslında her şeyi nasıl değerlendirebileceklerini göstermeye çalışıyoruz. Yaratıcılığı tetikleyerek izleyen çocukların da aileleriyle beraber onların yaptığı aktivitenin aynısını yapmaya teşvik ediyoruz. Böylece pasif izleyicilikten aktif izleyiciliğe eğlenceli bir geçiş sağlıyoruz ve tabii ki çevremize zarar verecek bu atıkları değerlendirmenin önemini yine didaktik değil, eğlenceli bir şekilde veriyoruz.
- Gelecekte çocuklar için yeni çizgi diziler olacak mı? Ya da gelecek planlarında yetişkinler özelinde yeni projeler var mı yoksa çocuklar özelinde mi ilerlemeye devam edeceksiniz?
Kafamıza takılan evrensel sorunlar olduğu sürece yeni projelerimiz olmaya devam edecek. Örneğin şu an ‘rekabetçilik’ kavramı üzerine çalıştığımız yeni bir projemiz var. Rekabetten ziyade iş birliğinin ve hedefe odaklanmak yerine yolculuktan keyif almanın öneminden bahsettiğimiz projemizin ilk kitabı Türkiye’de çıktı, şu an çizgi dizisi üzerine çalışıyoruz.
Ana odağımız çocuk olduğu için yetişkinler için projeler yapmayı planlamıyoruz fakat yaptığımız çocuk projelerinin yetişkinler tarafından da izlenebiliyor olmasına dikkat ediyoruz. Çocuklar ebeveynleri, halaları, teyzeleri, dayılarıyla beraber içeriklerimizi izleyebilir, izleyen yetişkinlerse bu çizgi dizilerimizden içlerindeki çocuğa dokunacak unsurlar muhakkak bulacaktır çünkü hayata geçirdiğimiz her proje büyürken unuttuğumuz çocuk saflığı ve özelliklerini ele alıyor. Yetişkinlere yeni bir şeyler öğretmiyor, unutulan çocuk saflığını hatırlatıyoruz.