Amor Gariboviç, Sırp kökenli bir tasarımcı. Moda eğitimini İstanbul’da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde moda tasarımı eğitimi almış. Hala ‘haute couture’ tasarımlarıyla burada mesleğini sürdürüyor. Başarılı modacıyla moda ve tasarımları üzerine konuştuk…
- Bu yaz biz kadınların gardırobunda en temel renkler ve parçalar ne olacak sizce?
Önümüzdeki yaz en çok klasik mavi dediğimiz optik beyaz, siyah ve yeşilin açık tonları revaçta olacak. Puantiye yine var. Bu sefer sadece siyah-beyaz değil farklı renk kombinasyonlarını da görmüş olduk moda haftalarında.
- En son yurt dışında da ilgi gören ‘La Perle’ koleksiyonunuzu hazırladınız. Koleksiyonunuzu oluşturma sürecinden bahsedebilir misiniz?
Her koleksiyon ana ‘tema’ belirlemekle başlar. Temaya uygun ve aynı zamanda hedef kitleye uygun ürün yelpazesi hazırlanır. Geçmiş ve gelecek trend analizleri yaparak formlara, kumaşlara ve renklere karar verilir.
- Hazırlık aşamasında size en keyif veren kısım hangisiydi?
Genel olarak hazırlık aşamasında çizim yapmaktan, nakış desenleri hazırlamaktan ve drapaj tekniği ile yeni formları bulmaktan çok keyif alıyorum.
- Koleksiyon kaç parçadan oluşuyor ve ağırlıklı olarak hangi parçalar öne çıkıyor?
Koleksiyon, 35 parçadan oluşuyor. Tabii ki her koleksiyonda bu sayı farklılık gösteriyor. Ağırlıklı olarak el işlemesi olan takım-elbiseler, eski dönemleri hatırlatan formlu parçalar, ipek organze bluzlar, kloş etekler var.
- Hazırlık aşamasında en zorlandığınız kısım neresiydi?
Bu işi çok sevdiğim için zorlandığım noktalar pek olmuyor. Fakat her sektörde olduğu gibi zor ve kolay kısımları vardır. Kalıpta, dikişte, hem hassas olduğumuzu hem zorlandığımızı söyleyebilirim.
- Hiç defile yaptınız mı? Daha önceki defile tecrübelerinizden bahseder misiniz?
Bir moda tasarımcısı için sanırım en heyecanı en keyif aldığımız şey defile yapmaktır. Ben de defile yaptım, çok keyifli ve güzeldi. Öncelikle büyük deneyim kazandırıyor ve aslında gelecek projede neyi nasıl yapacağınızı da tam defile yapınca anlıyorsunuz.
- Dünyaca ünlü modacılar arasından esinlendiğiniz isimler var mı?
Çok saygı duyduğum tasarımcılar var tabii ki. Gianni Versace, Hubert de Givenchy, Alexander McQueen, Karl Lagerfeld onlardan bazıları...
- Dünya modasının gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sadece moda dünyasında değil, genel olarak çok büyük kaos var. O yüzden bazı şeyleri değerlendirmek bile zor oluyor. Trend diye bir şey kalmadı. Her şey çok hızlı geliyor ve birden yok oluyor. Maalesef ki, sosyal medyanın bunda çok büyük etkisi var. En büyük markalar bile hiç beklemediğimiz şeyleri yapmaya başladılar.
- Sizin kişisel tarzınız nasıl?
Tarzımı ‘smart casual’ olarak tanımlayabilirim. Oldukça rahat parçaları çok severim. Abartmadan çok bağırmayan kombinler favorim. Jean pantolon, siyah, beyaz tişört ve beyaz spor ayakkabı olmazsa olmazım.
- Tasarım konusunda yakın gelecekteki planlarınız nelerdir?
Ekibimle birlikte yeni koleksiyon üzerinde çalışmaya başladık bile. Yurt içini ve yurt dışını kapsayan projelerde yer alıyor olacağız marka olarak ve bunları sizlerle mutlulukla paylaşacağız.