Sultan II. Abdülhamit’in torunu Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars, 8-28 Şubat’ta uluslararası çağdaş sanat galerisi Gama Art Gallery’de görücüye çıkacak ‘Gördüğüm Gibi /Comme Je Vois’ adlı sergisinde, 15 parçalık koleksiyonunu sergiliyor. Koleksiyonda sanatçının Fransa’da yaşayan dört yaşındaki torunu geleceğin minik ressamı Anna Su’nun da çalışmaları yer alıyor.
Bugüne dek Türkiye'nin tanıtımı ile ilgili konularda çaba sarf ederek birçok sanatsal projeye imza attı. 1997 yılında Sultan 2. Abdülhamit Han'ın mühürlerinin Paris'ten alınarak İstanbul'da Topkapı Sarayı Müzesi’ne getirilmesinde rol oynadı. 1999 yılında Çırağan Sarayı’nda Osmanlı Devletinin 700. Kuruluş Yılı Kutlamaları’ sebebiyle organize ettiği ‘Çağdaş Gözde Mirasımıza Bakış’ adlı sergisi büyük ses getirdi. Geniş çaplı bu sergide, geçmiş ile günümüz arasında son derece ilginç ve başarılı bir köprü kuran Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars, sanatın toplum hayatındaki değerini bir kez daha hatırlattı.
Sanatçının iki yıl önce çalışmaya başladığı çağdaş sanatın çarpıcı örneklerinin yer aldığı koleksiyondaki eserler çimento, tutkal gibi farklı malzemelerin yanı sıra akrilik ve yağlı boya çalışmalardan oluşuyor. Osmanoğlu, dünyanın son yıllarda geldiği karmaşa ve karamsarlığın dışına çıkmanın gerektiğini, bunu başarmak için kişilerin küçük çabalar harcamasının zor olmadığını, hayata iyi ve güzel yanından bakarak istediği iç huzur ve yaşamı yaratabileceğini anlatırken aynı zamanda maddi manevi yaşantısını tablolarında harmanlayarak kendi analizini çıkartıyor. Detayları kendisiyle konuştuk...
- Serginiz genel olarak ne anlatıyor?
Bu sergi bugüne kadar açtığım üçüncü sergim olacak, daha önceki sergilerimden birisi ‘Çağdaş Gözde Mirasımıza Bakış’, diğeri ise ‘Bu gözler Kimin’ adlı 36 Osmanlı sultanını resmettiğim sergilerdi. Şimdiki sergim ise tamamen ayrı çağdaş sanat eserlerinden oluşan tablolar. İçimden geldiği gibi yaşadığım, hissettiğim, düşündüğüm her şeyi tablolara aktardım. Maddi, manevi tüm yaşantımın kendi içinde analizi.
- Tabloları hangi tekniği kullanarak yaptınız?
Bazı tabloları çalışırken çimento ve tutkal kullandım, çok güzel ve farklı bir çalışma ortaya çıktı. Resim yaparken kendi akışında renklerle oynamayı, ahenk yaratmayı seviyorum. Akrilik boya ile renklerle çok oynadım. Akrilik ve yağlı boya karışımı, bazılarında çimento ve tutkal kullandım.
- Eserlerinizi kaç yılda oluşturdunuz?
2010 yılından beri sergi açmak üzere çalışma yapmadım. Hayatın akışı içinde sorumluluklar, gereklilikler vs derken arada küçük tablo çalışmaları yapmak dışında sanat olarak bir şeyler ürettiğimi söyleyemem. Ressam,‘haydi bir resim yapayım’ dediği anda resim yapamıyor maalesef, ilham gelmesi gerek. Resim yapmam için sakin, huzurlu ve çalışmaya hazır olmam gerekiyordu. O günden bu güne hayatımda birçok değişiklik oldu. Her şeyi yoluna koyup hazır hissettiğim anda iki yıl önce ‘Kader’ adlı tabloyla çalışmaya başladım.
- Resimleri yaparken duygularınız neydi, bu sergi neyi anlatıyor, bir mesaj içeriyor mu?
Her bir resmi yaparken değişken ruh halindeyim. Dünyanın genel gidişatı, Türkiye’nin son birkaç yıldır geleceğe yönelik önünü görememe durumu, belirsizlikler, insanlardaki endişe ve sevgisizlik gibi onlarca duygu ve düşünce. Böylesine karamsar ve olumsuz enerjinin içinde kaybolmamak, içinden çıkarak hayata biraz iyi tarafından bakmak gerekiyordu. İşte tam böyle hissettiğim zamanda çalışmaya başladım. Görünen dünyanın içine küçük renkler, ayrıntılar, mutluluklar katarak hayatın içinde iyi hissetmeyi ve var olabilmeyi anlatıyor. Hayatın anahtarı sizin elinizde, hayal edeceksiniz ki, gerçekleşsin.
- Serginin yurt dışına taşınma durumu var mı?
Daha önce hiç aklımda yokken Paris’te bir galeriden teklif geldi ancak o sıralar sergi açmak için hazır değildim. Bu serginin evsahipliğini Türkiye’nin en iyi çağdaş sanat galerilerinden birisi olan Gama Art Gallery yapıyor. Buradaki sergi sürecini tamamladıktan sonra Paris’teki galeri ile irtibata geçeceğiz.
- Ailenizde kimler yaptığı resim çalışmalarıyla biliniyor?
Babaannem Ayşe Sultan’ın birçok minyatür çalışmaları var. Babam Sultanzade Osman Nami Osmanoğlu çok iyi bir ressamdı. Yaklaşık 350 tablosu bulunuyor, ancak Türkiye’de çok küçük bir kesim tarafından ressam olarak tanınıyor. Amcalarımda da resim yeteneği vardı. Kız kardeşim Dorothee Gülnur da resim konusunda çok kabiliyetli. Bir de ailemizin en miniklerinden dört yaşındaki torunum Anna Su oldukça kabiliyetli. Osmanlı ailesinin en bilinen ressamı Sultan Abdülaziz’dir.
- Resim çalışmalarınıza nerede devam ediyorsunuz? Günde ne kadar zamanınızı resim yapmaya ayırıyorsunuz?
Tarsus’ta bir çiftliğimiz var, eşim Ali Refik Tars, bana burada çalışmalarımı yürütebileceğim küçük bir atölye koordine etti. Yaz veya kış aylarında istediğim her zaman çiftliğe geliyorum, birkaç gün kalıyorum. Çalışırken müziği muhakkak açıyorum, müziksiz hiç çalışamıyorum.
- En son 2010 yılında Osmanlı sultanlarının yer aldığı bir sergi açmıştınız? Eserler ne oldu? Satıldı mı?
Büyük bir zevkle söyleyebilirim ki 36 parçadan oluşan ‘Bu Gözler Kimin’ adlı koleksiyonu önemli bir iş insanı tarafından satın alındı.
- Sergi açmak için neden bu kadar uzun süre ara verdiniz? Bu arada neler yaptınız?
Yedi yıl içinde hiç resim yapmadım değil, küçük çalışmalarım oldu. Yaptığım tabloları sevdiğim insanlarıma hediye ettim. Bir ara sık sık Fransa’da yaşayan teyzemle ilgilenmek için gidiş dönüşlerim oldu. Kendisi oldukça yaş almış yalnız kalmıştı. Kendisi de Türkiye’ye dönmek, son yıllarını kendi topraklarında yaşamak istedi. Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa’nın torunudur. Bir buçuk yıldır burada, Tarsus-Adana arası birlikte yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde 99. yaşını kutladık. Bu sergiyi açabilmem için beni çok destekledi, her zaman büyük bir ressam olduğumu söyledi. Ve bu projede sergi sponsorum oldu.