İçimizdeki ışık ve karanlığın savaşı, dayanılmaz hale geldiğinde başka bir deyişle ruhsal ve zihinsel olarak kaldırılamayacağımız bir seviyeye geldiğinde, dışarıya yansır. Bu duruma en iyi örnek, isteği gerçekleşmeyen bir çocuğun öfkesiyle baş edemediğinde annesine sebepsiz yere bağırmasıdır.
Çocukluğumuzdan beri dışarıya yansıyan bu savaş, önce en küçük çember olan aile içinde yayıldı. Sonra biraz daha büyük çembere nihayetinde ise en büyük çember olan dünyaya yayıldı. Hepimizin Dünyayı oluşturduğunu düşünürsek, karanlığı bireysel olarak dünyaya yayan bizleriz dersek hiç de yanlış olmaz.
Aslında her şey iyi bir niyetle başladı. Birileri o iyi niyeti göz ardı etti ya da yanlış yorumladı. Ve nihayetinde tartışma başladı. An ve an devam eden minik tartışmalarla, daha büyük bir savaşın tohumları atıldı. Bu gerçeğin farkında olan felsefeler, diğerlerine zarar vermek yerine diğerlerini sevmenin öneminden bahsettiler. Bu çok gerçekçi bir yaklaşımdı. Fakat ne yazık ki, sevgi, hoşgörü, sabır üzerine yapılan söylemler, fantezi olarak kabul edildi. Sevgi, hoşgörü, sabrın imkânsız olduğu düşünüldü. Bu tarz söylevleri benimseyenler, diğerlerini sevmeye çalışan insanları enayi olarak gördü. Halbuki gerçek bambaşkaydı!!
Gerçek şu ki, öfkeyi içimizde ne kadar çok büyütürsek anlayış ve hoşgörü bizden uzaklaşır. Aksine sevgiyi büyütürsek anlayış ve hoş görü için alan açılır. Her kim ne kötülük yaparsa aslında kendisine yapar. Kötülük anı bir zafer gibi görünse de gerçek başkadır.
Alice Harikalar Diyarı, Işık ve Karanlığın çekişmesini anlatan en iyi çocuk masallarından biridir. Alice’in Harikalar Diyarının film versiyonunda; kötü kalpli kraliçenin tahttan indirilebilmesi için canavarın kellesinin uçurulması gerekmektedir. Harikalar diyarının sakinleri korkunç canavarı öldürmeye cesaret edememektedir. Bu işi başarabilecek tek kişi vardır, o da Alice. Alice, korkunç canavarı öldürmesinin imkânsız olduğuna inansa da iyi kraliçenin ricasını kıramaz ve canavarın karşısına çıkar. Alice, tüm gücünü kullanmasına rağmen canavarı alt edememektedir. Canavarla olan savaşını kaybettiğini düşündüğü anda, küçükken babası ile oynadığı “6 imkânsız şey” oyununu hatırlar. O gün gerçekte var olmayan konuşan bir kedi, bilge bir tırtıl olmak üzere 5 imkânsız şeyle karşı karşıya geldiğini hatırlar. Altıncı imkânsız şeyin ise canavarın kellesini uçurmak olabileceğini düşünerek kılıcını alır, canavara doğru güçlü bir hamle yapar. O andan itibaren çatışma Alice’in lehine döner. Alice, canavarın kellesini uçurarak altıncı imkansızını da gerçekleştirir. Kötülüğü temsil eden kraliçe (gerçekte iyi kraliçenin kardeşi) dışında herkes çok mutludur. Işık bir kez daha kazanmıştır.
Alice Harikalar Diyarı hikâyesi içimizdeki iyi ve kötünün sürekli savaş halinde olduğunu, dikkatimiz dağıldığında kolaylıkla karanlık tarafa geçebileceğimizi hatırlatır. Her birimiz içindeki ışık ve karanlığın savaşını farkına varırsa, imkansız gibi görünse de ışık ve karanlık ortada bir yerde barış içinde var olabilir.
Ben, imkansızı gerçekleştirebilecek güce sahip olduğumuza, içimizdeki ışık ve karanlığın savaşının sona ereceğine inananlardanım. 2022 Yılı yapılacaklar listenize Alice’in oynadığı ‘’6 imkânsız şey’’ oyununu eklemek isteyenler için ilk imkansızınız benden olsun.
1-Attığım her adımın doğuracağı sonuçları farkında olarak yaşamak.
Yazımı Halil Cibran’dan bir yazı ile bitiriyorum
Nice nice defalar, şehrin kapılarında ve ocaklarınızın başında sizi, hürriyetinize tapmak üzere yere kapanmış gördüm.
Ve siz bu halinizle bir ceberut karşısında köleliğini sergileyen, kendilerini kesip biçtiği halde onu öven köleler gibiydiniz.
İçinizde en çok hür yaşayanların hürriyetlerini bir boyunduruk ve bir kelepçe gibi takındıklarını mabedin korusunda ve kalenin gölgesinde gördüm.
Ve yüreğim kanadı. Siz ancak o zaman hür olursunuz ki hürriyeti aramak arzusu dahi sizin için bir kayıt sayılır ve siz hürriyetten bir gerçekleşecek hedef diye bahsetmez olursunuz.
Ne zaman günleriniz gailesiz ve geceleriniz ihtiyaçsız ve ıstırapsız geçmeye başlarsa o zaman hürriyete kavuşmuş olursunuz.
Daha doğrusu gaileler, ihtiyaçlar ve ıstıraplar hayatınızı kuşattığı halde, çıplaklık ve bağımsızlık içinde onlara üstün geldiğiniz zaman hür sayılırsınız.
Fakat idrakinizin fecrinde, erişeceğiniz öğle vaktine vurulan zincirleri kırmadıkça, gecelere ve gündüzlere üstün gelmenize imkan mı var?
Doğrusu şudur ki, sizin hürriyet dediğiniz şey, halkalarının en kuvvetlisidir.
Sizin hür olmanız için benliğinizden bir takım parçalar atmanız gerektir.
Bu parçalar, adaleti gerçekleştiremeyen bir kanunsa, onu ortadan kaldırmanız gerekir. Çünkü o kanunu sizin alnınıza kendi eliniz yazmıştır.
Fakat, kanun kitaplarını yakmakla, yahut bütün denizin suyu ile yargıçlarınızın alınlarını yıkamakla onları ortadan kaldırmış olmazsınız.
Şayet o parçalar, tahtından atmak istediğiniz bir zalimse, onun ilk önce içinizde kurulmuş olan tahtını yıkmaya bakınız.
Çünkü, bir zalimin hür ve mağrur insanlara hakim olabilmesi için, onların hürriyetinin temelinde bir zulüm ve gururlarının kaynağın da bir leke bulunması gerekir.
Şayet o parçalar, kurtulmak istediğiniz bir dertse, biliniz ki, o derdi kendi elinizle başınıza sarmışsınızdır ve onu hiçbir kimse size yüklememiştir.
Yahut o parçalar, kovalamak istediğiniz bir korkuysa, o korkunun yeri korkulanın eli değil, sizin kalbinizdir.
Şüphe yok ki her şey, varlığınızın içinde yarı yarıya kucaklaşarak hareket ediyor, sevilen ve kaçınılan her şey!...
Bütün bunlar ışıklar ve gölgeler gibi çifter çifter içinizde ötüp dolaşıyor.
Gölgeler soluklaşmaya ve kaybolmaya başlayınca, geride kalan ışıklar başka bir ışığın gölgesi oluyor.
Onun için, hürriyetiniz zincirlerini kaybettiği zaman, bizzat kendisi daha büyük bir hürriyetin zinciri oluyor.
HALI·L CI·BRAN
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Sibel KAVUNOĞLU