İnsanın aklına düşen her fikrin gerçekleştirmesi zaman alır. Belki en sonuncusu daha önce gerçekleşir ya da birisi gerçekleştiğinde diğerleri otomatik olarak gerçekleşir. Neler olacağını önceden bilemezsiniz. Bu anlamda biraz geri çekilip sükûnette kalmak herkesin işine yarar.
Bazen bir kaos çıkar, sükûnet içinde kalmak kolay olmaz. Her şeye rağmen sükûnete izin verirseniz, kendinize yeni bir alan açarsınız. Sükûnet deyip geçmeyin. Sükûnetin sağlayacağı faydalar saymakla bitmez. Bunlardan bazıları şunlardır;
-Sükûnet, iç gücünüzün tohumunu yeşertir.
-Sükûnet, ‘’Her şey mümkündür’’ halini kazandırır.
-İnsanı daha toleranslı yapar.
-Sükûnet, yaratıcılığın ortaya çıkmasına yardımcı olur.
Tabii, tüm bunların hepsi bir anda gerçekleşmeyecektir. Ama elbet bir gün damlaya damlaya göl olacaktır. İşte bu yüzden Sükûnet için zaman harcamalısınız. Ama önce Sükûnete izin vermelisiniz.
Peki, Sükûnete izin vermek ne anlama gelir?
Boş bir zamanınız mı oldu? Pencereden dışarıya bakarken sükûneti seçin, meditasyon yaparken sadece Sükûneti seçin.
Bedeninizin bunu kaldırabilmesi için önce bir şeylerin çözülmesi ve bütünleşmesi gerekecektir. Çünkü eskilerden bir şeyler gelir ve dikkatinizi dağıtabilir. Bu yüzden boş bir zaman aralığı ortaya çıktığında sükûnete izin vermek için kendinizi dürtükleyin.
Mesela kendinize şunları söyleyin;
‘’Son saatini yaşasaydın, şu an kim ve neyle aranda köprü oluşturmak isterdin? ‘’
İçinizdeki Sükûnet tohumunu harekete geçirmek sizin elinizde. Örneğin, her akşam yatarken günlüğünüze ‘’Bugün sükûnete ne kadar zaman ayırabildim?’’ Sorusunun yanıtlarını yazabilirsiniz. Günlüğünüzün en baş sayfasına şu notu eklemek çok iyi bir hatırlatma olabilir;
‘’Değişmek için sükûnete ihtiyacım var, ancak bu şekilde yeni şeyler yaratabilirim.’’
Kim bilir belki de ileride bir tarihte sükûneti, sabırla birleştirirsiniz. Sükûneti, sabırla birleştirmek insanı güçlendirir.
Bir şeyler olduğunda sabır göstermek yerine ya nefretimizi kusar ya da olanları inkâr ederek görmemezlikten geliriz. Aslında yapılması gereken bu ikisi de değildir. Bu ikisini seçtiğimizde gücümüzü kaybederiz. Bize bu seçimlere yönelten bağımlılıklar ile nefretin doğasını anlamak için sükûnete ihtiyaç vardır.
Ne dersiniz?
Sükûnete zaman ayırmaya değer mi?
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Sibel Kavunoğlu