Sevgi, birçok kavramı içinde barındıran bir kelimedir. Ebeveynlerin çocuklarına gösterdiği özen ve ilgi gibi kalbin en iyi niteliklerinden bazıları sarılmak, özlem, sahip olma ya da başkalarının sorumluluğunu alma dürtüsü vb. gibidir. Kalbin iyi niteliklerinin bir de gölge tarafları vardır.. Örneğin başkalarının sorumluluğu alma dürtüsü abartıldığında gölge taraf ortaya çıkar. Sevdiklerimiz için en doğrusunu sadece ve sadece kendimizin bildiğini varsayarız. Sorumluluğunu aldığımız kişilere söz hakkı tanımaksızın ne söylersek onu hemen yapmalarını isteriz. Önceleri tepki vermeyip sessiz kalmayı tercih ederler. Bir müddet sonra öyle uzaklaşırlar ki artık neye ihtiyaçları olduğunu anlayamamaya başlarız. Gerçekte ortada anlaşılmayan bir şey yoktur. Her iki taraf, aynı şeye farklı pencereden bakmaktadır.
Kendi deneyimlerime bakarak söyleyebilirim ki, özellikle benim gibi yapma enerjisi yüksek bir insansanız sevginin iyi niteliklerinin suyunu çıkartma olasılığınız olabilir. Bu konuda kafamın karıştığı bir anda insan doğası ile yaşamın anlamını evrensel boyutlarda kavramış olduğuna inandığım Tulku Choekyi Nangpa Rinpoche başkalarının sorumluluğunu almakla ilgili şunları söyledi.
Herkese eşit davranmak, iyilik yapmak vb. gibi erdemler zihnin eğitimi seviyesinde pratik yapmak için kullanılır. Zihni eğitmeden bu erdemleri dışarıda ifade ederseniz zorlanırsınız. Önce zihni eğitmekle başlamak gerekir.
Dolayısıyla bundan sonrasında sevgiyi, iyi niyetli düşünce olarak tanımlamanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Diğerlerinin mutlu olmalarını dilediğinizde, onlar için her zaman orada olacağınız anlamına gelmez. Diğerleri size bağımlı olmaktan ziyade kendilerine güvenebileceklerini bildiklerinde daha mutlu olurlar. İyi niyetin gücüyle ilgili çok güzel bir hikayeyi paylaşmak istiyorum.
Taylandlı Budist rahip Ajaan Fuang, odasında bir yılanın hareket ettiğini keşfeder. Odaya her girdiğinde, yılanın dolabının arkasındaki dar bir alana gittiğini görür. Gündüz odanın kapısını açık bırakmayı denese de yılan odadan ayrılmaya istekli olmaz. Böylece üç gün birlikte yaşarlar. Üç gün boyunca yılanı ürkütmemeye ya da varlığıyla onu tehdit altında hissettirmemeye dikkat eder. Üçüncü günün akşamı meditasyon yaparken, zihninde sessizce yılana hitap eder
"Bak," der,
"Senden hoşlanmadığımdan değil, ama zihinlerimiz farklı şekillerde çalışıyor. Birbirimizi yanlış anlama olasılığımız çok fazla. Burada benimle yaşamanın tedirginliği olmadan ormanda rahatlıkla yaşayabileceğin pek çok yer var. " diyerek yılana iyi niyet düşüncelerini yaymayı niyetler. Bir müddet sonra yılan oradan ayrılır.
Ajaan Fuang, bu hikayeyi şöyle yorumluyor; yılana açık bir sevgi göstermiş, onu samimiyetle kucaklamaya çalışmış olsaydım, yılan bana saldırabilirdi. Çok basit bir iyi niyetin gücü tam da böyle bir durum için geçerlidir. Herkese karşısevgiyi ifade etme fikri, kulağa çok asilce görünse de bazen bunu yapmamak daha akıllıca olacaktır. Yılan gibi evrendeki birçok varlık sevginize şüphe ve korkuyla tepki verebilir, yalnız bırakılmayı tercih edebilirler.
Diğerleri de aynı şekilde sevginizden haksız bir şekilde yararlanmaya çalışabilir, yaptıklarını haklı göstermek için sevginizi zayıflığın bir işareti olarak gösterebilirler. Böyle bir durumda sevginiz kimseye gerçek mutluluğu vermeyecektir. İşte bu yüzden iyi niyetiniz en iyi başlangıç noktanız olabilir.
Her güne kendimiz ve başkaları için iyilik duygusunu hissederek başlayabilirsiniz. Bunun için her gün beş dakikanızı kendinize karşı iyilik dileme düşüncelerine ayırabilirsiniz. Ardından aynı dileği, sevdiğiniz insanlara, nötr hisler beslediğiniz insanlara en sonunda da sevmediğiniz insanlara yayabilirsiniz.
‘’Bugünüm Mutlu geçsin,
Stres ve Acıdan Uzak Bir Gün Geçireyim
Düşmanlıktan, Beladan, Baskıdan uzak bir gün olsun
Kendimle ilgilenecek zamanlar yaratabileyim’’
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Sibel KAVUNOĞLU
Nefestr.com