Sezgiler hakkında fazla bilgim olmadığı zamanlarda onlarla bağlantıya geçebilmek zihnimi bırakmam gerektiği söyleniyordu. Her konuda sürekli zihnine başvuran bir kişi için bunu yapmak çok zordu. Zihnimi kullanmadığımda şüphe ve endişenin artacağını düşünüyordum ki bu düşünceyi yaratanın da zihnin kendisi olabileceği aklıma gelmiyordu. İçimdeki araştırmacı taraf hareketlenince çekim yasası görevini yapmaya başladı, çok şükür ki Vianna Stibal tarafından keşfedilen Theta Healing tekniğini karşıma çıkardı. Önce Theta Healing Basic ile İleri Seviyesi sonrasında ise “Gök kuşağı çocukları “ (Rainbow Children) eğitimine katıldım. Özellikle Gökkuşağı çocukları eğitiminin içeriği bayağı uçuk kaçıktı. Bu uçuk kaçık şeyler sezgilerimle bağlantıya geçmeme yardım etti. Bir şeylerden şüphe duymadan ilerlemek, şifayı izlemek gerçekten çok keyifliydi. Çocuk ruhu denilen şeyin açığa çıkması ise işin bonusuydu.
En önemlisi de, durup dururken neden birden hiddetlendiğimin, önceden deneyimlemediğim konular hakkında nasıl bilgi sahibi olduğumun, bazı şeyleri diğerlerine göre daha çabuk kavramamın sebeplerini keşfettim. Aranızda bu konu ile ilgilenenler için Vianna’nın Gök Kuşağı çocukları eğitimi ders notlarındaki bazı bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.
“İnsanoğlunun bilinçaltı yaşamın başından itibaren diğerlerinden düşünceleri ve duyguları toplar. İnsan ruhu, aurasına giren enerjiyi algılar ve doğal olarak okur. Doğal bir içgüdü ve yetenek olduğundan, küçük çocuklar aynı oda içinde bulunan diğer kişilerden düşüncelerini ve duygularını nasıl ayırt edecekleri konusunda bilgi sahibi değildirler. İşte bu yüzden küçük çocuklar genellikle sevilmediklerini, bir şeyi yanlış yaptıklarını veya kendileriyle ilgili bir şeyin yanlış olduğunu düşünebilirler. En baştan itibaren bir çocuk içgüdüyle etrafındaki dünyayı yorumlayabilir. Çocuklara empatik yeteneklerinin gelişiminde rehberlik etmek, onlara kendi duyguları ile diğerlerinin duyguları arasındaki farkı öğretmede yardımcı olacaktır.
İçgüdüsel becerilerimiz o kadar fazladır ki, nesneler üzerinde vefat etmiş kişilerin bıraktığı ruh izlerini bile okuyabiliriz. Eğer sezgisel beceriler geliştirilmezse, insanlar yaşamları boyunca kendilerine ait olmayan depresyon ve kızgınlıklarla yollarına devam ederler. Büyük elektrik tellerinin altında yürümek bile sezgileri kuvvetli bir kişiyi etkileyebilir. Kendi empatik becerileriyle başkalarının becerileri arasındaki farklılığı bilmeyen bir kişiyi örnek verelim: markete gittiğinizi ve son derece mutlu olduğunuzu düşünün. Ödeme için kasaya gittiğinizde kasiyerin huysuz biri olduğunu fark ediyorsunuz. Uzaklaşırken aniden kızgınlık hissediyorsunuz. Bu duygular size mi at yoksa kasiyere mi? Büyük bir olasılıkla fark etmeden kasiyerin duygularını aldınız.
İçgüdüsel insanlar diğer kişilerin düşüncelerinden etkilendiğinde, sezgisel olan genellikle geri çekilecektir. Bu Her şeyi Yaratan’ın tasarladığı değildir. Düzgün eğitim ile sezgisel olan sadece odadaki duygulara karşı duyarlı olmakla kalmayacak, aynı zamanda bunlardan rahatsız da olmayacaktır. Duyguları, saf kutsal güç ve sevgiye dönüştüreceklerdir. “
Sezgilerin tarihçesine bakacak olursak, daha ilkel bir yaşamda, çevremizi içgüdüsel olarak sürekli okumamız’ gerekiyordu. Tehlikeden korunmak için bu gerekliydi. Şimdilerde ise saldırılar ve doğal yırtıcı hayvanların olmamasından ötürü, çoğumuz içgüdüsel becerilerini geliştirmeyi unuttuk. Bence sezgilerimize diğer insanlardan aldığımız öfke, kızgınlık, depresyon gibi bize ait olmayan duyguları fark etmek ve daha fazla kendimiz olmak için ihtiyacımız var.
Her Daim Sevgi ve Işıkla
sibel.kavunoglu@gmail.com