Günün birinde kaybedeceğim diye üzülmeye hiç gerek yok. Steve Jobs, kanser rahatsızlığına yakalandığında bu konuyla ilgili şunları söylemiş.
“Yaşamda büyük seçimler yapmamı sağlayan en önemli şey, yakın zamanda öleceğimi hatırlamaktı. Çünkü her şey beklentiler, gurur, başarısızlığa uğramak, itibar kaybetmekle ilgili. Sadece önemli olduğunu düşündüğünüz şey için yaşadığınızda her şey önemini yitiriyor. Eninde sonunda öleceğimi bilmek, kaybedecek bir şeyim olduğuna dair düşünce tuzağından kendimi sakınmamı sağladı. Şu an zaten çıplaksınız. Bu yüzden kalbinizi izlememek için bir sebebiniz yok” . Evet, kalbimizi izlemekten başka çare yok. Tıpkı yeni doğmuş bir bebeğin etrafındakileri keşfetmeye çalışırken ki çabası, bakışları, merakında olduğu gibi kalbimizi izlemeliyiz. Kalp hayatı, sevgiyi temsil eder.
Bilge kişi olmaya gerek yok, çevremizde var olan her şey sevgi adına olur. Biraz daha fazla sevilmek için kıskançlık, hırs, kaygı ve endişe ortaya çıkar. Sevgiyi bulduğumuzda ise kaybetme korkusu başlar. Sevilmeyi başardığımızda ise sevgi konusunda odaklanmadığımız diğer kişiler üzülürler. Bazıları sevginin acı verdiğine inanır. Acıtan sevgi değildir aslında. Bağımlılık acıtır. Hayatımızda var olan insanlarla ilişkimizin biteceğini düşünerek acı yaratırız.
Daha iyi eğitim almak için yüksek meblağlar ödediğimiz okullara gidiyoruz. Eğitimi tamamlayabilmek için bazılarımız borç almak zorunda kalıyor. Okul bitiyor, ailemize olan borcumuzu ödemek için çok çalışıyoruz. Bu ve benzeri bir sürü sorun var bu dünyada.
Mevcut eğitim sisteminde öğretilen bir sürü şey var. Fakat dünyanın negatif tarafı ile nasıl geçineceğimiz konusunda bilgi verilmiyor. Mutlu olmak varken neden bu negatiflik? Bu konuda gerçek bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Bir aile varmış. Çocuklarına büyük destek vermişler. Ne isterse onu yapmışlar. Çocuk ise onlarla ilgili sadece bir şeyi hatırlıyormuş. Bir gün yanağına atılan tokadı. Diğer pozitif her şeyi bir kenara bırakmış.
Fizikken rahatsızlandığımızda bedenimizi çok iyi tanıyamadığımız için doktora gideriz. Fakat kalp için bunu yapmak aklımıza gelmez. Negatife bulaşmamak için kendimizi eğitmenin bir yolunu bulmak gerekiyor. İç altınımızı (bu konuda bilgi bir önceki yazımda yer alıyor) arttırmak, uyumu ve dengeyi yakalamak için sahip olduklarımızı farkına varmalı ve onları paylaşmalıyız. Ne kadar çok paylaşırsak o kadar çoğalır.
Bence bunu denemeye değer!
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Sibel KAVUNOGLU
Nefestr.com