Mindfulness tekniği hayatımızı tamamen değiştirecek, iyi hissettirecek mistik bir araç olarak görülür. Maalesef mindfulness, böyle bir şey değildir. Söylendiği gibi bir çırpıda kendimizi iyi hissetmemizi sağlamaz.
Kendinizi iyi hissetmek için çok çalışmanız gerekir.
Bazen de sıkıntılı bir durumu geçiştirmek için kullanılabilecek etkili bir ilaç olarak düşünülür. Bu da tamamen yanlıştır.
Mindfulness tekniğiyle ilgili başka bir yanlışlık ise rahatlama tekniği olarak görülmesidir. Şimdiye kadar Mindfulness’i deneyenleriniz varsa tam olarak sizi rahatlatmadığını fark etmiş olduğunuza eminim. Amaç rahatlamak ise başvurabilecek bir sürü teknik vardır. Mesela bunlardan bir tanesi de yogadır.
Diğer bir yanlışlık ise, uygulama sırasında düşüncelerin tamamen gideceği varsayılır. Düşüncelerinin tamamen gitmediğini fark edenler hayal kırıklığına uğrar ve uygulamayı bırakırlar :((
Tüm bu yanlışlara rağmen bir sürü insan mindfulness’in peşinden koştuğu için siz de oralarda kendinize bir yer edinmek istersiniz. Bu tekniğin kaynağı, Buddha olmasına rağmen bu uygulamayı bizler kadar sahiplenmemiştir.
Fakat mindfulness tekniğinin binlerce yıl evvel bulunmuş güçlü bir teknik olduğu tamamen doğrudur. Mindfulness’in yaptığı tek şey, hayatımıza insafsızca hükmeden, sert ve şiddete meyilli hale getiren bilinç altında var olan duygu ve düşüncelerin neler olduğunu fark etme becerisini kazandırmaktır. Budist öğretiler, bu kazanıma ulaşmak için 9 aşamadan geçilmesi gerektiğini anlatırlar. 9 aşama bittikten sonra bir şeylerin daha da kötüye gittiğini düşündüren durumlar olabileceği söylenir. Bu durumu güçlü bir motivasyonla spora başlayarak, eve döndüğünüzde bazı kaslarınızın ağrımasına benzetebilirsiniz. Spor yaptıktan sonra kaslarınızın ağrıması sizi rahatsız etmez. Çünkü bu iyiye işarettir. Zihninize çalışırken de aynı durum söz konusudur. Uygulamalarınız sırasında bir şeyler kötü gittiğinde, bu iyi bir şeylerin de başladığına işarettir.
Bana göre zihinde olanlara dikkat etmek hayatımızda olması gereken olmazsa olmazların en başında gelmelidir. Dikkatimizi vermediğimiz de duygu ve düşünceler bizi oradan oraya sürükler. Hatta bazen şiddete bile sevk edebilir. Peki, başımıza gelenlerin tek sorumlusu olan duygu ve düşünceleri izlemek yerine biz ne yapıyoruz?
Dışarıya odaklanmayı seçiyoruz. O çok arzuladığımız mutluluğun dışarıda olduğuna inanıyoruz.
Zihnimizde neler olduğuna dikkatimizi vermediğimiz sürece kahvaltı yaparken, araba sürerken bir gün önce olanların etkisinde kaldığımızı ya da trafiği ihlal eden birini, öldürmek istememizin altında yatan gerçek sebebi bir türlü bulamayacağız.
Zihinde neler olduğuna dikkatimizi vermeye başladığımızda insan olmanın temel özellikleri olan sevgi, neşe, barışı, bağımlılıklar, kıskançlık ve gururdan ayırabilmenin yolunu keşfederiz. Mesela sevgi ve bağımlılık birbirinin aynı gibi görünseler de tamamen farklıdırlar. Bağımlılık, korku bazlıdır, içerisinde kontrol manyaklığını, muhtaç olma hissini, manipülasyonu ihtiva eder.
Sevgi, nazik ve kibar olma, diğerlerinin mutlu olmasını istemekle ilgilidir. Bir şeyleri sevdiğimizi düşünürüz ancak bunun bağımlılık olma olasılığı çok fazladır. Gerçek mucize, sevgi ve bağımlılık arasındaki gerçek farklı anlamaktır. Bana göre bu ikisinin arasındaki farkı bulmak asıl görevimiz olmalıdır. İşte tam bu konuda mindfulness işinize yarar.
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Sibel Kavunoğlu