Bazen düşüncelerimiz bizi acı ve üzüntüye götürür. Böyle durumlarda geçmişin deneyimleri düşüncelerimize yansımış demektir. Çünkü daha henüz gerçekleşmemiş olan bizi nasıl acı ve üzüntüye götürebilir ki! İşte böyle durumlarda neler yapabiliriz? İçerisinde sevgi olmayan düşüncelerin sadece geçmişten gelen bir haberci olduğuna inanmalı, tereddüde düştüğümüz durumlarda ise “Gelen düşüncenin şu an için doğru olup olmadığından emin olabilir miyim? “ sorusunu ısrarla kendimize sormalıyız. Israrla diyorum çünkü her zaman farklı bir alternatifin olduğuna inanmanın, negatifte bir pozitiflik bulmanın bize doğru yolu göstereceğine inanıyorum. Ve bugünkü yazımda yaşamda her zaman bizi ileriye götürecek değişik alternatiflerin olabileceğine inanan küçük tavşan Sait’in hikâyesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakalım küçük tavşan Sait’in keşfettiği hayat oyununu sevecek misiniz?
Tavşanlar âleminin başkanı Bedrettin Bey, o günkü komite toplantısı öncesinde çok heyecanlıydı. Ailesi ile ilgili güzel bir haberi komitedeki dostları ile paylaşacaktı. Bedrettin Bey, uzun zamandır hep bu anı bekliyordu. Sevgili eşi Yumoş Hanım, hamileydi. Artık gerçek bir aile olabileceklerdi. Bedrettin Bey komite açılış konuşmasını yaptıktan sonra bu güzel haberi dostları ile paylaştı. Komite üyeleri teker teker Bedrettin beyi tebrik ettiler. Tüm tavşan kulonu için çok iyi bir haberdi bu. Artık gittikçe daha da çoğalıyorlardı. Yumoş Hanımın ilk doğumu olacaktı. Yumoş Hanımın kaç yavrusu olacağı merak konusuydu. Heyecanlı an sonunda geldi ve Yumoş Hanım 8 minik yavru doğurdu. Son gelen yavru hariç tüm yavrular pamuk gibi bembeyaz ve iriydi. Son gelen yavru diğerlerine göre çok daha çelimsizdi. Yumoş Hanım, kutlu, mutlu anlamına gelen Sait ismini verdiği bu çelimsiz tavşan yavrusu ile daha fazla ilgilenmesi gerektiğini düşünüyordu. Sait, diğer kardeşlerine göre daha küçük olmasına rağmen kendisine öğretilenleri çabucak kavrayıp uygulamaya geçiriyordu.
Günlerden bir gün Yumoş Hanım, Sait’e her sabah yaptığı gibi kavuğun dışına çıktığında dikkat etmesi gerekenleri hatırlatıyordu. Sait, annesinin anlattıklarını dikkatle dinliyor gibi gözükse de dışarıya çıktığında karşılaşacağı yeni sürprizleri hayal ediyordu. Yumoş Hanım’ın bir müddet sonra sesi kesildiğinde Sait, annesinin uyarılarının sonlandığı anladı ve zıplayarak yaşadıkları kavuktan dışarı fırladı. Dışarıda hava çok güzeldi. Etrafta rengârenk kelebekler, küçük renkli böcekler ve bir sürü kuş uçuşuyordu.“Ne güzel bir gün“ diye geçirdi içinden. Patika yolda ilerlerken arada bir parende atıyor çevresindekilerin tersten görünüşüne bakıp kendi kendine gülüyordu. Birden birşeye çarptığını farketti. Toparlanıp arkasına baktığında kahverengimsi renkte değişik şekilli bir taş dikkatini çekti. Öne doğru zıplayıp ilerlerken nasıl olur da, bu taşı fark etmediğini düşündü. Taşa doğru yaklaştığında taş birden hareket etmeye başladı. “Ooooo ne oluyoruz sen ne biçim taşsın?” diye bağırdı. Taşın ön tarafından gözleri ve ağzı olan yeşil bir baş çıkıverdi. Ve konuşmaya başladı.
-“ Benim ismim Osman. Herhalde sende beni diğerleri gibi taşa benzettin. Biz de sizin gibi buralarda yaşıyoruz ama sizden farklı olarak biz evimizi sırtımızda taşırız.” Sait, tuhaf bir yaratık ama onunla oyun oynayabilirim diye düşünür ve;
- “Hadi gel, ileride çok güzel bir yer biliyorum orada birlikte oyun oynarız ne dersin? “ der.
- “Dostum ben senin gibi hızlı koşamam benimle oynamak sana sıkıcı gelebilir.“ der Osman.
- “Delisin dostum seni çok sevdim. Hadi gel oynayalım. Senden sıkılacağımdan kesinlikle emin olabilir misin?“ şeklinde yanıt verir Sait.
- “ Hayır tabii ki emin olamam. Sen tavşansın, yürümek yerine zıplarsın ben ise yürürüm, senin hızına yetişemeyeceğimden devamlı beni beklemek zorunda kalacaksın ve sonunda canın sıkılacak” der Osman. Sait ise;
- “Hadi dostum canımın sıkılacağından kesinlikle emin olabilir misin? sorusunu tekrarlar.
Osman, sonunda Sait’in garip soruları karşısında pes eder ve “ tamam, tamam hadi gidelim “der. Birlikte konuşarak yemyeşil bir vadiye gelirler. Vadinin kenarındaki gürül gürül akan şelaleye doğru yürümeye devam ederler. Osman bu güzel yeri daha önce fark etmemiş olduğuna çok şaşırır. O sırada büyük gövdeli bir ağacın altına ağlayan bir sincap dikkatlerini çeker. Ve ona doğru ilerlerler.
-“Hayrola sincap kardeş niye ağlıyorsun?” diye sorar Sait
-“Evimi bulamıyorum. Evimin bu ağaç olduğundan o kadar çok eminim ki herhalde annemler yaramazlık yaptığım için beni terketmiş olmalılar” der küçük sincap.
-“Dostum annenle babanın seni terkettiğinden kesinlikle emin olabilir misin?” diye sorar Sait. Sincap Kayra bu soru karşısında şaşırır. Biraz düşünür ve içinden evet kesinlikle emin olamam der. Sonra;
- “Hay allah bunu daha önce niye düşünemedim. Devamlı ağlayıp kendime acımaktan başka yaptığım bir şey yok. Ağlamaktan evin yolunu bulmak için çaba göstermeyi dahi unuttum, ağladıkça da daha fazla umutsuzluğa kapılıyorum“ der küçük sincap Kayra. Kayra, bu konuşma sonrasında yaşadığı evin yanında porsuk ağacı olduğunu, şu anda önünde durduğu ağacın ise meşe palamudu olduğunu fark eder. Yeni dostlarına teşekkür ettikten sonra zıplayarak oradan ayrılır.
Sait ile Osman, vadide dolaşmaya devam ederler. Osman tam çok keyifli bir gün geçirdiğini düşünürken bir ağlama sesi duyar. Ağlama sesinin geldiği yöne bakarlar. Ve yürüdükleri patika yol üzerinde küçük bir karınca ile kocaman bir yiyecek parçası dikkatlerini çeker.
-“Hayrola karınca kardeş niye ağlıyorsun” diye sorar Osman.
- Merhaba bu büyük yiyeceği eve götürebilirsem annem çok sevinecek. Çok ağır ve taşıyamıyorum, hep düşürüyorum. Bu parçayı aldığım yerde daha küçük parçalar da vardı. Küçük parçalardan birini seçmeliydim. Açgözlülüğümün cezasını çekiyorum.” der küçük karınca. Sait, gülümseyerek;
-“ Sevgili karınca kardeş bu parçayı taşıyamayacağından kesinlikle emin olabilir misin? diye sorar.
-“Tabii ki eminim. Boyumdan büyük işlere girişmekte üstüme yoktur. Sanki bu parçayı götürürsem annem beni daha az mı sevecek “hayır” ama galiba kardeşlerime hava atmak istedim “der küçük karınca. Sait gülümseyerek sorusunu tekrarlar.
-“Bu parçayı taşıyamayacağından kesinlikle emin olabilir misin?” diye sorar. Küçük karınca bu tavşan’da bozuk plak gibi, hep aynı soruyu sorup duruyor diye geçirir içinden. Sonra yiyeceğine doğru şöyle bir göz atar. Yiyeceğin tam yanında uzun ince yeşil bir çam ağacı dalının durduğunu fark eder.
-“Dur ya tabii ki bunu taşıyamayacağımdan kesinlikle emin olamam” der ve çam ağacı dalının bir ucunu yiyeceğin etrafına sarar, dalın diğer ucundan da çekerek yiyeceği kolaylıkla hareket ettirir. Osman ve Sait’e teşekkür ederek oradan uzaklaşır. Osman; küçük karınca uzaklaştıktan sonra Sait’e döner ve;
- “Yine yapacağını yaptın dostum. Küçük karınca, üzüntüsünden ne tür bir hamle yapacağına karar veremiyordu. Ona nasıl bir hamle yapabileceğini gösterdin. Benden küçük olmana rağmen çok şeyler biliyorsun. Sen bilge bir tavşansın” der Osman.
-“Dostum, olayı fazla abartma. Küçükken çok çelimsizdim, hayatta kalabileceğime kimse inanmıyordu. Konuşmayı öğrenir öğrenmez annem bir sihirli oyundan bahsetti.“Her ne zaman umutsuzluğa kapılırsan kendine şu sihirli soruyu sor.“Bunun gerçek olduğundan kesinlikle emin olabilir misin? “ ve sonra yanıt gelmesini bekle. Gelen yanıttan emin olana kadar aynı soruyu tekrarla. İçimizde bir iyi, bir de kötü ses var. Kötü ses bizi korumak için suçun hep başkalarında olduğu konusunda bizi ikna eder. İyi ses ise; her şeyi olduğu gibi kabul edip içimizdeki güce güvenmemizi hatırlatır. Hayatın boyunca bu iyi ile kötü ses seninle birlikte olacak. İkisinin de dengede olması çok önemli. Bazen kötü ses ağırlığını koyar ve seni umutsuzluğa götürür, kendini kurbanmışsın gibi hissettirir. Bunu da düşüncelerin aracılığıyla yapar. İşte böyle durumlar olduğunda kendi kendine hep şu soruyu sor “Bunun gerçekten olduğundan kesinlikle emin olabilir misin?“ Çocukluğumdan beri “gerçekten kesinlikle emin olabilir misin” oyununu oynamayı çok severim ve devamlı oynarım. Beni çaresizlikten kurtarır ve ilerletir, daha neşeli ve mutlu yapar “der Sait.
“ Valla çok bilge bir annen varmış. Ben de bu oyunu ailemle paylaşacağım. Seni tanıdığıma çok memnun oldum dostum. Seninle tekrar karşılaşıp oyun oynamak isterim” der Osman. Sait, ise;
- “Dostum tekrardan karşılaşıp oyun oynayamayacağımızdan kesinlikle emin olabilir misin?” şeklinde yanıt verir. Ve zıplayarak evin yolunu tutar.
Tavşan Sait’in “Gerçekten kesinlikle emin olabilir misin?” oyununu siz de hayatınız içinde oynamak ister misiniz? Yaşamda ilerlerken hangi yöne gittiğimizden çok gittiğimiz yönlerde nasıl olduğumuz çok daha önemlidir. Bizi bir sonraki aşamaya taşıyan da işte budur.
Sevgiler
Arzu ve İstekleriniz Gerçeğinizi Oluşturur.