İnsanın kendisiyle arkadaşlık kurması basit gibi görünse de gerçekleştirilebilmesi pek kolay olmuyor. Aşağıda paylaştığım bilgiler kafanıza ne kadar yatacak bilmiyorum ama dünya barışı için kendimizle arkadaşlık kurmanın yolunu mutlaka bulmak gerekiyor.
Kendimizle Nasıl Arkadaş Olursunuz?
Kendimizle arkadaş olmanın yolu, kalbimizin sınırlarını, sevgimizin ve arkadaşlığımızın sınırlarını sürekli olarak genişletmekten geçer. Aslında sadece sevdiğimiz parçaları değil, sevmediğimiz parçaları da kabul etmeli ve onlara rağmen arkadaş olmayı başarmalıyız. Peki bu nasıl olacak? Tabii ki içimize bakarak.
İçimize bakarak, kendimizle ilgili gerçekte neler hissettiğimize dokunuruz. Bazen sadece kabul edilebilir tarafımızla, başarımızla, bazen de kusur ve başarısızlıklarla özdeşleşiriz. Kendimize bakmaya başladıkça her iki uçla da temasa geçeriz. Örneğin, korku kaynaklı kibrimizle karşılaştığımızda ona dürüst bir şekilde bakarsak başkalarıyla olan arkadaşlığımızda koyduğumuz sınırları anlayabiliriz.
Budist hocalardan Chögyam Trungpa Rinpoche; “İnsanın kendisiyle arkadaş olmasının en temel meditasyon uygulamalarından birisi” olduğunu söyler. Bu çok doğrudur. Düşünce ve düşünce akışımızın gözlemcisi olduğumuzda, kendimizi görerek anlamaya ve tanımaya başlarız. Bu şekilde herhangi bir kimliğe (tarafımıza) tutunarak kilitlenmeyi bırakırız. Bu da deneyimlerin sürekli bir akış içinde olması halidir, öyle ya da böyle olmaya karar vermemeyi öğreniriz. Yaşantımız boyunca sevdiğimiz ve sevmediğimiz şeyler olduğu gibi, gurur duyduğumuz ya da utandığımız şeyler de olacaktır. Tüm bu yönleri net bir şekilde tanıdıkça, kim olduğumuzu, kimi tehdit ettiğimizi çok fazla görmek yerine, birlikte çalışmamız gerekenleri görürüz. Kendimizle kavga etmeyi bırakır, savaş modundan barış moduna geçeriz.
Peki, Bu Süreç Nasıl gerçekleşecek?
Kendimizi her yönüyle daha yakından tanıdıkça, halının altındakiler ortaya çıkar. Her şeyi olduğu gibi kabul etmeye başladığımızda ise, kabulden derin takdire kadar giden bir yolda ilerleriz. Bildiğimiz, kabul ettiğimiz ne kadar fazla yönümüz olursa o kadar fazla özgür hissederiz. Başka bir deyişle ne kadar az saklanmak zorunda kalırsak, o kadar rahat ve sevgi dolu oluruz. Her iki tarafı da kabul etmek ortada bir yerler de hiçbir şey yapmadan durmak, neyin zararlı olup olmadığına karar vermemek anlamına gelmez. Bizi neyin büyüttüğü ve bizi neyin aşağı sürüklediği konusunda bilgi sahibi olmak anlamına gelir. Bu durum neyin kaçınılması gerektiğine, yolda ve yaşamımızda neyin geliştirileceğine karar vermemize yardımcı olur. Harekete geçmeye karar verdiğimizde gerçekçi bir bakış açısıyla ilerleriz. Daha az savunmacı olmayı öğreniriz. Bir şeyleri korumayı bırakırız ki, en ufak bir olduğunda dünyamız dağılmaz. Bu büyük bir rahatlamadır. Kendimizi koruma yükü çok ağır bir yüktür. Bence onsuz daha sevimliyiz:))
Bu Sürecin Belirli Bir Son Noktası Var mı?
Kendimizle arkadaş olma sürecinin belirli bir son noktası olmasa da yayılma olacaktır. Kalbimizi tüm kusurlarımıza açtığımızda etrafımızdakilere karşı biraz daha açık oluruz. Kendimizle bir arkadaşlık tabanı geliştirdikçe, günlük hayatımız daha keyifli hale gelir. Zira kendimize iyi gelecek olanın neler olduğu netleşmiştir. Bilerek, anlayarak, gülerek hatta kahkahalar atarak yaşantımızı sürdürürüz.
İlgi Duymak Bilmeyi, Bilmek Kabullenmeyi, Kabullenmek Sevgiyi Getirir…
Aslında her şey çok basit.
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Sibel KAVUNOĞLU
Not: İçerik ilginizi çektiyse bir önceki yazımda Kendinizle olan arkadaşlığınız nasıl zayıflar? Her şey ne zaman başladı? Kendimizle arkadaş olmanın kuralı nedir? Sorularının yanıtlarını paylaştım
Kaynak Judy Lief- Making friends with yourself