İçerisinde Echart Tolle’un da olduğu birçok hoca, öğretmen, guru çektiğimiz acılarının sebebinin “şu andayken geçmişi yaşamak” olduğundan ve anda kalmanın öneminden bahsederler.
Anda kalabilme halini analiz edecek olursak; o anda ne gelecek vardır ne de geçmiş. Geçmiş zaten bitmiştir. Gelecek ise daha henüz gerçekleşmemiştir. Gelecek henüz gerçekleşmediyse, geçmiş geçip gittiyse neden sürekli endişeleniriz? Ya da bunun tam tersi geçmiş geçip gittiği, gelecek henüz gerçekleşmediği halde geçmiş güzel anılarla, gelecekte gerçekleşmesi muhtemel güzel anıların hayalini kurmak niye?
Normal şartlarda canınız acıdığında gerekeni hemen yaparsınız. Fakat geçmiş ve gelecek ikilisiyle ilgili nedense bir şeyler yapmak aklımıza gelmez. Aksine geçmiş acıyı hatırlamayı seçerek o anı tekrar tekrar yaşarız. Tekrar tekrar yaşadıkça acının şiddeti artar. Örneğin çok sevdiğiniz bir kişi vefat etmiş olsun. O an çok acı çekersiniz. Onsuz geçen bir hayatı düşünemezsiniz bile. Sonra birden “bundan sonra bana ne olacak?”düşüncesi gelir ki bu düşünce çok acı vericidir. Sonra başka bir düşünce daha gelir. Bu düşünce de büyük çoğunlukla hayatınızda var olan diğer sevdiklerinizin de bir gün öleceğine dairdir.
Birbiri ardına zincirleme devam eden bu tarz düşünceler sayesinde acı yaygınlaştıkça acı çekmeye devam edersiniz. Zaman içinde çektiğiniz acı hayatınız içinde iyice yayılır. Acıyı yaratan ilk ölüm olayı değildir artık. Acının kaynağı birbiri ardına seçtiğiniz acı veren düşüncelerdir. Şu an belki bu gerçeği kabul etmek zor gelebilir. Fakat bu durumun sevindirici bir tarafı var. Acının kaynağı siz olduğunuz için bu durumu değiştirmek çok daha kolay olacaktır.
Tabii ki düşünce şeklinizi ve bu düşünce şeklinin yarattığı tarzı yok etmek ya da değiştirmek çok kolay değildir. Fakat imkânsız da değildir. Farkında olursanız onunla ilgili bir şey yapma fırsatını olur. Farkında değilseniz yanlış algılarınızın esiri olmaya devam edersiniz. Bu durumda yapılacak en iyi şey farkındalık geliştirmektir.
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Sibel KAVUNOĞLU