( Bu ve bir önceki "Hiç de Kolay değil" başlıklı yazım birbiriyle bağlantılı yazılardır. )
Duygu ve düşüncelerin enteresan bir mekaniği vardır. Örneğin, korku çoğunlukla bizim için çok önemli olan konularda ortaya çıkar. İstediğimizi elde etmeyi isteme halinin kendisi, korkuyu ortaya çıkartır. Arzuların yok edilmesi gerekliliğinin gerisindeki sır da budur.
Korku, ortaya çıktığında öyle tek başına durmaz, öfkeyi ortaya çıkartır. Zira bize istediğimizi vermeyen her kimse, düşman olarak algılanır. O sırada açgözlülük ortaya çıkar ve yaşam boyu yoldaşımız olmasını istediğimiz belki de bağımlı olduğumuz kişi tarafından teselli edilmeye ihtiyacımız olduğu konusunda ısrarcı olur. Asıl düşman da bu, ihtiyaç konusudur. İhtiyaçlarımızı sevdiğimiz kişi/ler tarafından karşılanmadığında şüphe sızma şansını elde eder. Sevdiğimiz kişiyle olan ilişkinin işlevliğinden şüphe ederiz. Ve sonunda olan olur, ilişkiye olan inanç kaybolur. Zihin karmaşa içine düşer, hayal kırıklılığına doğru kollarımızı açarız.
Sevdiklerimizle ilişkilerde ortaya çıkan bu ikilemin ortadan kalkması ancak kalbi ısıtmakla, şefkatle mümkündür. Sevdiğimiz kişiyle yaptığımız tartışma sadece acı çekmenin rahatsızlığa karşı verdiği bir tepkidir. Gerilim ortaya çıktığında şunları söyleyebiliriz;
“Şimdi bir çatışma başladı. Bu insan olmanın zorluklarının biri. Hadi bunu daha da kötüleştirmeyelim. Genellikle birbirimizi seviyoruz. Şimdi, çatışmadan dolayı acı çekiyor olabiliriz en iyisi biraz bekleyelim. Sonrasında nasılsa birlikte olmanın bir yolunu buluruz. ”
Bu söylev, öfkenin açgözlülüğünü, açgözlülüğün şüpheyi ortaya çıkarmasına kadar olan sürecin gerçekleşmesini baltalayabilir. Bu söyleve güç verdiğimizde yani onu seçtiğimizde aklın pozitif tarafının, her şeyin geçici olduğunu, karşınızdakini de genellikle çok sevdiğinizi hatırlatma şansını veririz. Size şunun sözünü verebilirim; Geçmişte her şeye rağmen sevdiklerinizle aranızdaki sevginin galip geldiği bir sürü anınız olduğuna eminim. Bu söylevi her seçtiğinizde, daha iyi olacağınıza inanabilirsiniz” Bu boş bir hayal değildir. Kendinizi kandırmıyorsunuz. Henüz denemediğiniz için burada yazılanlara değil ama anılarınıza güvenebilirsiniz. Olabilir derseniz şöyle bir yola girmiş olursunuz;
“Dürtüsel Tepki Vermek Yerine Düşünceli Tepki Vermeye Alışma Yolu”
Bu ömür boyu sürecek bir egzersizdir. Her an her gün arzuların yarattığı öfke, açgözlülük ve şüphenin oyunuyla karşı karşıya geliyoruz. Bu da her gün her an acı veren deneyimleri çekim alanımıza davet ettiğimizi gösterir. Çekim alanımıza girmelerine izin verdiğimiz sürece seni istemiyorum demek olmuyor. Ya durumu kabul edip sonuçlarına katlanacağız ya da çekim alanımıza davet etmeyerek onlardan muaf olacağız.
Doğru Tutum sadece sizin değil, diğerlerinin de hayatını kurtarır. Durup dururken iyi insan olunmuyor. Başka bir deyişle sorumluluk almadan iyi insan olunmuyor.
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Sibel KAVUNOĞLU
Kaynak: Buddha 4 kutsal gerçek / 4 noble truth