İstanbul'dan kalkan bir tren... 12 kez bıçaklanarak öldürülmüş bir kurban...Karda mahsur kalmış şüpheliler... Peki, Katil Kim?
Agatha Christie’nin belki de en gizemli ve tüyler ürperten kitabı olan Şark Expresinde Cinayet önümüzdeki kasım ayında tekrar beyaz perdeye geliyor.
Süper kahramanlar ve hayal gücünde sınır tanımayan bilimkurgu filmlerinin hüküm sürdüğü günümüz sinemasında dedektif hikayesi içeren bir dönem filmi fikri pek çekici gözükmese de, film endüstrisinin Poirot`la çok eskilere dayanan bir geçmişi var. İlk kez "Alibi" ile beyazperdede adını duyduğumuz Hercüle Poirot- ki Agatha Christie bu karakteri ilk kitabı "Ölüm Sessiz Geldi" ile dünyaya tanıtmasından sadece 11 yıl sonra- asıl ününe 1974 yılında Yönetmen Sidney Lumett`in çektiği, Başrollerini Albert Finney, Sean Connery ve İngrid Bergman gibi isimlerin paylaştığı "Murder on the Orient Express" ile kavuştu. Son 25 yıldır sinemadan ziyade TV ekranlarında gördüğümüz Hercüle Poirot, 1989- 2013 yılları arası "Agatha Christie's Poirot" dizisiyle 13 sezon İngiliz ekranlarıda yer aldı. Dizinin bitmesinden hemen 1 ay sonra 21st Century Fox Stüdyoları tarafından hakları alınan Murder On the Orient Express, ünlü yapımcılar Simon Kinberg (X-Men Serisi), Mark Gördön (Er Ryan'ı Kurtarmak) ve Ridley Scott (Yaratık, Marslı) tarafından tekrar sinemalara geliyor.
Peki tekrar tekrar çekilen bu hikayenin, 2017 yapımını kendinden öncekilerden ayıran ne olacak?
Yönetmenliği ve başrolü Sir Kenneth Branagh tarafından üstlenen filmi kendinden önceki adaptasyonlardan ayıran belki de en büyük özelliği, filmin adeta bir yıldızlar geçidi olması. Ana rollerden yan karakterlere herkese çok ünlü oyuncular tarafından can verildiği filmin ölümcül kadrosunda Karayıp Korsanları, Edward Makaseller gibi filmlerin yıldızı Johnny Depp`den Oscar Ödüllü Judi Dench`e, son zamanların gözde oyuncularından Daisy Ridley(Star Wars)`den Latin güzel Penelope Cruz`a ve Michelle Pfeiffer, Willem Dafoe, Derek Jacobi gibi usta isimlere uzanan bir liste var.
2017'de çıkacak olan filmin bir diğer farkı ise, karakterlerde yapılan ufak değişiklikler sayesinde Agatha Christie`yi modern çağa ve günümüz değer yargılarına yaklaştırması. Christie'nin romanlarına 40 yaş üstü beyaz Avrupalılar hakimken, filmde bu kalıpların dışına çıkılıyor. Hikayedeki "Misyoner" karakteri kitapta İsveçliyken, filmde Penelope Cruz tarafından bir İspanyol olarak canlandırılıyor. Aynı şekilde İtalyan iş adamı ise, Küba'lı olarak karşımızda. Bu değişiklikler içinde en çok dikkat çekeni ise beyaz bir İngiliz Albay olan Arbuthnot karakterinin filmde Amerikalı siyahi bir doktora dönüştürülmüş olması. Günümüzde bu gayet normal karşılanıyor olabilir ancak 20.yüzyılda siyahi bir doktor fikri, kesinlikle büyükannenin Christie`sine ait olamaz.
Bunların dışında tabii film filmi daha çekici hale getirmek için yapılmış değişikliklerden de söz etmek lazım. Örneğin, kitaptaki tren yoğun kar yığıntısı yüzünden yolda kalırken, filmde aksiyon ve gerilimi arttırmasından dolayı tren çığ sebebiyle tehlikeli bir köprü üzerinde mahsur kalıyor. Ve tabi ki Branagh's Poirot`u. Bir çok hikayesinden ve filmlerinden siyah saçlı veya kel, özenle şekillendirilmiş ilginç bıyığıyla tanıdığımız tıknaz Belçikalı dedektif, bu filmde daha öncekilerden fiziksel olarak çok daha fit biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu da dedektifin sorunlar karşısında sadece zekasına değil aynı zamanda kaş gücüne de çok rahat başvurabileceğine işaret ediyor olabilir.