23.07.2020 - 11:44 | Son Güncellenme:
Menisküs, diz eklemi üzerinde oluşan yüklenmelere ve darbelere karşı direnç sağlar. Ayrıca yükü dağıtmaya ve stabilizasyona da katkıda bulunur.
Menisküslerin yapısı femur kondilleri ve tibia platosu arasında bulunan dairesel kama şekilli fibro-kartilajinöz olmak üzere 2 adet yapıdır. Temel olarak su ve Tip 1 kollajen liflerinden oluşmaktadır. Ayrıca, menisküsler eklem kıkırdağının lubrikasyonu (kayganlık), beslenmesi ve propriyosepsiyonundan eklemlerin, uzuvların, bağların, beyin tarafından algılanıp, bu bölgelerin en güvenli konumda tutulacağı yanıtların oluşturulması sürecinin adıdır. Proprioseptif süreç derin duyular tarafından yönetilir. Aksiyel yüklenmeyi karşılayan çevresel lifler ile bu lifleri bir arada tutan ve vertikal (dikey) ayrışmalarını engelleyen radiyal lifler bulunur. Bu bilgi çok önem arz etmektedir.
Diz ağrısının birçok nedeni arasında menisküs yaralanmaları yer alır.
Diz ağrısı ile birlikte, şişlik, hareket kısıtlılığı, takılma, klik sesi, kilitlenme, yürümede ve dengede bozulmalar bile görülebilir. Ana dokudan ayrılan yırtıklar, eklem arasında yer değiştirerek kilitlenmeye neden olur.
Hasta mediya (iç) ve lateral (dış) eklem çizgisi hattında hassasiyet ve ağrıları tarif eder.
Özellikle diz ekstansiyon (dizi doğrultma) hareketinde kayıp ve takılma saptanabiliyor. Sıklıkla sporcularda görüldüğü için bir sporcu hastalığı olarak bilinse de ani dönme hareketleri ve aşırı yüklenme sonucu ortaya çıkar.
Diz travmaları ile yaşlanmanın bir sonucu olarak da karşımıza çıkabilmektedir.
"Uzman ile yapılan tedavi seçilmelidir"
Menisküs yırtıklarında, muayene ve manyetik rezonans (MR) görüntüleme ile tanının konmaktadır. Ancak hiçbir diz şikayeti olmayan kişilerde de yüzde 20 MR'da menisküs yırtıkları saptanabilmektedir. Buradan şu anlam çıkar. Yırtığın olmasına bakılarak hemen ameliyat edilip bu kıymetli destek doku çıkartılıp atılmamalıdır. Tedavide amaç sadece ağrıyı kesmek olmamalıdır. Çünkü sadece ağrı kesilmesi hedeflenir ise gelecek zamanlarda dizdeki bozulmanın yolu da açılmış olacaktır. Tedavide ameliyatsız yöntem sayısı oldukça çok olsa da uzman ile yapılan tedavi seçilmelidir. Bunlar arasında en önemli seçenek yeni gelişen ve rejeneratif yaklaşım olan kök hücre kombinasyonudur. Buna takviye olarak osteopatik manuel terapi, kinezyobantlama, proloterapi, nöralterapi, ozon terapi kullanılabilmektedir. Ayrıca gerekli egzersizler verilmeli ve gerekli kısıtlamalar (en başta kilo verme) yapılmalıdır. Çünkü bir ömür boyu gerekli olan bu kıymetli dokuyu koruma altına almamız gerekiyor. Aksi takdirde düşük dereceli yırtıklar ilerleyerek cerrahi tedavi gerektirebiliyor. Kolayca alınması halinde eklem kayganlığı, ve pozisyon algılanması bozulacak. Ayrıca diz kireçlenmesine zemin hazırlanmış olunacaktır. Menisküs yırtığı bulunan hastalarda, artan kilo ile kıkırdak hacminde hızlı kayıp ve diz ağrılarında artış saptanmıştır. Ayrıca, yüzde 1 kilo vermenin kıkırdak kaybında ve diz ağrılarında azalma ile sonuçlandığı gösterilmiştir.
"Artan yaş ile birlikte, diz ekleminde artroz değişiklikleri başlar"
Ayırıcı tanıda, kıkırdak hasarları gibi diğer bozukluklar mutlaka gözden geçirilmelidir. Artan yaş ile birlikte, diz ekleminde artroz değişiklikleri başlar ve ilerler. Daha ileri yaş hastalarda, eğer menisküs yırtıklarına kıkırdak hasarı da eşlik ediyorsa, yırtığa yönelik uygulanacak cerrahi yöntemlerden yeterince iyi sonuçlar alınamamaktadır. Bu hastalarda cerrahi ile fizik tedavi arasında fark bulunmamaktadır. Tedavide asıl amaç gelecek yıllarda tekrarlamasını önlemektir. Tedavide yırtığın yılı, tipi ve yeri göz önüne alınmalıdır.
"Kronik yırtıklar ise yıllar içinde yıpranma sonucunda ortaya çıkar"
Menisküs yırtıkları, lokalizasyonuna göre avasküler (kanlanma olmayan) ve vasküler (kandan beslenen) bölgelerde bulunabilir. Vasküler bölgedeki yırtıkların konservatif olarak iyileşme kabiliyeti vardır. Avasküler bölgedeki yırtıkların, cerrahi tamir sonrasında bile iyileşme yeteneği hayli düşüktür. Yine akut yırtıklar aniden meydana gelirken kronik yırtıklar ise yıllar içinde yıpranma sonucunda ortaya çıkar. Yaşın ilerlemesi ile birlikte, menisküsün bozulma süreci başlar. Artan yaş ile birlikte menisküsün kalitesi azalmakta, su içeriği artmakta, hücresel içerik azalmakta, kollajen ve glukozaminoglikan oranları azalır. Bunun sonucunda, menisküs dejenerasyona ve yaralanmalara karşı dayanıksız hal almaktadır.
"Tedavi tercihinde çevresel liflerin devamlılığına mutlaka dikkat edilmelidir"
Dejeneratif menisküs yırtıklarının yaşlı hastaların yanı sıra fiziksel olarak aktif kişilerde de meydana gelebilir. 7-8 tip menisküs yırtığı vardır. Bunlar; vertikal, longitudinal, oblik, radyal, horizontal, kök, kova sapı ve kompleks olarak sıralanır. Radyal, oblik ve kova sapı yırtıkları dışındaki yırtıklara hemen cerrahi önerilmemelidir. Özellikle deplase kova sapı menisküs yırtığına bağlı kilitli diz varlığında cerrahi öncelikli düşünülmelidir. Cerrahi yöntemler içerisinde önce tamir ikinci planda menisektomi düşünülmelidir. Menisküsün yüzde 15-34'ünün çıkarılması dizdeki şok emici etkisini azaltmakta ve temas basıncını yüzde 35 oranında artırmaktadır. Bu da dizde kireçlenme hızını artırmak demektir. Tedavi tercihinde çevresel liflerin devamlılığının bozulup bozulmadığı mutlaka dikkate alınmalıdır. Günümüze kadar, stabil menisküs yırtıkları olan orta yaş ve üstü kişilerde cerrahi tedavilerin fizik tedaviye üstünlüğünü gösteren yeterli kanıt bulunamamıştır.