14.07.2008 - 08:52 | Son Güncellenme:
Araştırmalar, obezitenin kadınlarda daha yaygın olduğunu ortaya koyuyor. Ancak aşırı kilo nedeniyle ölüm oranları erkeklerde daha fazla.
Kilo fazlalığı ve obezite giderek artan oranlarda görülen bir toplum sağlığı sorunu. Obezite, tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol ve bunlara bağlı olarak gelişen kalp damar hastalıkları, kalp krizi gibi hastalıklara neden oluyor.
Bir kişinin obez olup olmaması karın bölgesinde, iç organları saran yağlanmanın en basit şekilde değerlendirilmesi bel çevresinin ölçülmesi ile mümkün. Erkeklerde 102 cm. üzeri, kadınlarda ise 88cm üzeri yüksek risk grubu olarak kabul ediliyor. Bir diğer ölçüm şekli de bel - kalça çevresi oranının alınması. Bu oran 0,85 üzerine çıktıkça riskin arttığı görülüyor.
Kadın ile erkek arasındaki farklar:
Toplum geneline bakıldığında kilo fazlalığı ve obezite kadınlarda daha yaygın. Oysa ki obezitenin doğurduğu kronik hastalıklar ve bunun sonucu gelişen kalp-damar hastalıkları ve ona bağlı ölümlere bakıldığında erkeklerde durumun daha kötü. Yağ dokusunun (adipoz dokusu) dağılımı bir kadın ile erkek arasındaki, ilk bakışta görülebilen en önemli farklardan biridir. Erkekler kilo aldıklarında yağlanma göbek tarafında olma eğiliminde iken, bu kadınlarda daha çok kalça, kol ve bacaklarda olur. Bu farka sebep olan şey ise Östrojen (kadınlık hormonu)’dur.
Östrojen eksikliği durumu olarak da tanımlanabilecek menopoz dönemiyle beraber, yağ dağılımındaki fark da ortadan kalkar. Kadınlarda da göbek etrafında yağlanmanın olduğu ve kol ve bacakların nispeten inceldiği görülür. Aynı şekilde menopoz dönemi kadınlar ile aynı yaş grubundaki erkekler arasında kalp-damar hastalıkları görülme sıklığı ve ona bağlı ölümlerin de eşitlenmeye başladığı görülür.
VKV Amerikan Hastanesi Endokrinoloji Diyabet ve Metabolizma Uzmanı Dr. Tahir Haytoğlu, Obezite’ye karşı koymak için yapılması gerekenleri söyle ifade ediyor: “İlaç tedavisinden çok, elbette doğru beslenme ve sağlıklı bir yaşam tarzının erken yaşlarda benimsenmesi gerekir. Bu amaçla daha çocuk yaşta hareket etmek, egzersiz yapmak özendirilmeli, televizyon başında, bilgisayar başında çok uzun süre harcanmasından kaçınılmalı. Televizyon seyrederken yemek yeme, bir şeyler atıştırma gibi alışkanlıklar terk edilmeli, çocuklara bu alışkanlık hiç kazandırılmamalıdır. Beslenme konusunda temel prensipler olarak öğün atlanmaması ve yiyecek gruplarının bilinerek her grupta “sağlıklı” olanların “daha az sağlıklı” olanlara tercih edilmesi gerekir. Kilo kontrolü, kişinin kilo alırken önlem almaya başlaması 20-30 kilo aldıktan sonra vermeye çalışmasından çok daha kolay bir yoldur. Kilo kontrolü için kişinin kendisini düzenli olarak tartması ve kendini kontrol etmesi gerekir. Beslenme alışkanlıklarında radikal değişimler içeren hızlı zayıflama diyetlerinden kaçınmak gerekir. Daha çok kalıcı yönde porsiyon kontrolü ve gereksiz kalorilerin kısıtlanma, besin değeri düşük ancak kalori değeri yüksek yiyeceklerin kısıtlanması daha etkili ve kalıcı bir önlem olacaktır.”