Betül Topaklı / Milliyet.com.tr - Yaşam koşullarını ciddi bir biçimde etkileyen yüksek tansiyon; kalp yetmezliği, kalp krizi, inme, aortik anevrizma, böbrek hastalıkları gibi yaşamı olumsuz etkileyebilecek birçok hastalığa neden olabiliyor. Kan basıncını normal aralıkta tutarak, kalp ve damar hastalıklarının oluşma riskini azaltmak isteyen doktorlar da yüksek tansiyon sahiplerine ilaç yazarak oluşabilecek risklerin önüne geçmeyi çalışıyor. Pek çok yüksek tansiyon hastası bu durumun kaderleri olduğunu ve yaşamları boyunca ilaç kullanacaklarını düşünüyor. Ancak Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya, tansiyon ilaçlarının sayısının azaltılabileceğini hatta bırakılabileceğini söylüyor. Peki ama nasıl?
“Normal tansiyon değeri 120/80 mmHg altındadır. Tek ölçümde değerlerin yüksek olması hemen yüksek tansiyon tanısı koydurmaz. Stresli bir anda, korku veya öfkeyle tansiyon yükselmeleri bazen hepimizde görülebilir. Önemli olan gün içi ortalama seyridir. Ortalama değerlere bakınca büyük tansiyonun 120-130 mmHg aralığında, küçük tansiyonun 80-85 mmHg aralığında olması yüksek normal olarak değerlendirilir. 130/90 mmHg üzerindeki değerler, yüksekliğin derecesine göre klinik olarak hipertansiyon açısından evrelenir.” - Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya
BİRKAÇ ÖLÇÜM 'GİZLİ TANSİYON' İÇİN YETERLİ DEĞİL
Yüksek tansiyonun klinik olarak çok çeşitli tablolarda karşımıza gelebileceğini söyleyen Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya, “Sizin evdeki tansiyon takipleriniz yüksekken, hastaneye geldiğinizde ölçülen değeriniz normal olabilir. Söz konusu bu durum, ‘Maskeli Hipertansiyon’ olarak adlandırılır. Ya da tam tersi de olabilir. Gün içinde dışarıda değerleriniz normalken, sadece hastane ortamında yüksek değerler görülebilir. Bu durum da ‘Beyaz Önlük Hipertansiyonu’ olarak adlandırılır. Bazen de sadece gece yüksek tansiyon atakları yaşanabilir. Gün içinde birkaç ölçüm almak ve tansiyonun normal olması, yüksek tansiyon olmadığı anlamına gelmez. Eşlik eden şikâyetlerden, diğer klinik bulgulardan ya da risk faktörlerinden şüphelenerek yüksek tansiyona dair tetkikler yapmak isteyebiliriz. Sorunun net cevabı ise gizli tansiyon olabilir” dedi.
'30’LU YAŞLARDA DA GÖRÜLÜYOR, ŞAŞIRIYORLAR'
Gece yüksek tansiyon atağı yaşayan bireylerin uyku kalitesinde bozulma, sabah uyandığında yorgunluk, baş ağrısı ya da başında dolgunluk hissi olabileceğini açıklayan Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya, “Uyku kalitesi bozulduğu için gün içerisinde enerjisiz ve uyuklama atakları yaşayabilir. Gün içerisinde baş ağrıları, gerginlik, kafada ve kulaklarda basınç dolgunluk hissi bazen kulaklarda çınlama olabilir. Ancak unutulmaması gereken en önemli nokta yüksek tansiyon varlığında hiçbir şikâyetiniz olmayabilir. Bu nedenle yüksek tansiyon açısından yüksek risk taşıyan bireylerde yıllık kardiyoloji kontrolleri önemli. Hiç şikâyeti olmadığı halde polikliniğe gelen ve klinik bulgulardan şüphelenip tansiyon holter taktığımız 30'lu yaşlardaki hastalarımızdan holterde, gün içerisinde 190/100 altı değer neredeyse hiç görmedik. Tanı aldıklarındaysa hiçbir şikâyetlerinin olmamasına çok şaşırdılar” açıklamalarını yaptı.
“Kişiler tansiyon yükseldiğinde genelde belirti vereceğini düşünür ve şikâyet olmadıkça tansiyonlarını ölçmezler. Oysa biz yüksek tansiyonu 'sessiz katil' olarak adlandırırız. Çünkü hiçbir bulgu ve belirti vermediği halde yüksek seyreden tansiyon değerleri gözler, böbrek, kalp, beyin gibi hayati organlarımızda bozulmalar meydana getirir. Geç kalındığında organ tahribatıyla ortaya çıkabilir. Önemli olan geç kalmadan ve organlar hasar görmeden yüksek tansiyon hastalığını ya da yükselme potansiyelini ortaya çıkartmamızdır. Sigara içenler, öyküsü ve obezitesi olanlar, göbek çevresi yağlanması bulunanlar, alkol tüketenler, kötü beslenenler, uykusuzluk problemi yaşayanlar, gece vardiyalı çalışanlar, hareketsiz bireyler ve stres düzeyi yüksek olanlar ne yazık ki yüksek tansiyon hastalığı açısından risk altında bulunuyor.” - Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya
‘HASTALIK DEMEYİN, BU BİR UYARI’
“Yüksek tansiyonla başvuran kişilere ilk yaptığım hatırlatma: ‘Kendinize ‘ben hastayım’ demeyin. Bu durum çoğunlukla bir alarm sesi ve önlemler almanız gerekiyor’ oluyor” diyen Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya, “Çünkü bu alarm seslerine kulak verildiğinde, uyarı hastalığa dönüşmüyor ve yüksek tansiyon kontrol altındayken kişiye zarar vermiyor. Kişinin ölçtüğünüz değerleri normal olsa bile hekimler yüksek tansiyondan şüphelendiğinde bazı tetkikler ister. Genel kalp değerlendirmesi ile 24 saatlik tansiyon holter cihazı ölçümlerine bakarak önce yüksek tansiyon tanısı var mı? Varsa da hangi evrede bu değerlendirilir. Bu durum tedavinin şeklini değiştirir. Kök sebepler, yüksek tansiyonu tetikleyen temel nedenlerdir ve mutlaka taranmalıdır. Bu nedenle kan tahlillerini değerlendirir, kalp ultrasonu ve kalp grafisiyle kalp kontrolünü sağlarız. Kişinin uyku düzeninden, vitamin-mineral eksikliğine, kullandığı tetikleyici ilaç-bitki çaylarından beslenmesine, stres düzeyine hatta yanlış nefes alışkanlığına detaylı, bütüncül yaklaşımla bakmak isteriz. Çünkü bunların her biri veya birkaçı yüksek tansiyonunu tetikliyor olabilir” diye konuştu.
‘ÖNCE KÖK SEBEPLERİ TEDAVİ EDİYORUZ’
Her zaman, hemen ilaç başlamadıklarını bu kararın tamamen kişinin özelliklerine bağlı olarak değiştiğine dikkat çeken Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya, “Hastalık yok, hasta var. Yüksek tansiyonun ilk evrelerindeysek ve eşlik eden organ hasarı yoksa önce yaşam tarzı değişiklikleri ve bütüncül yaklaşımla tansiyonu ortaya çıkartan nedenleri tedavi ederek ilaçsız kontrol altına alırız. Bazen ilaç başlamamız da gerekebilir. Ancak sonra bu ilaçları bırakamayacağız anlamına gelmez. Tansiyon ilacı başladıysak da alacağımız yaşam tarzı önlemleriyle, kök sebepleri tedavi ettiğimizde, ilaç sayılarını azaltabilir hatta tamamen bırakabiliriz. Yüksek tansiyona uygun diyet-beslenme-egzersiz programlarıyla özellikle genç yaşta tansiyon ilaçlarını bıraktığımız çok fazla insan var. Yüksek tansiyonu kaderimiz veya gökten başımıza düşen bir elma olarak görmeyelim” diyerek altta yatan nedenleri olduğuna vurgu yaptı.
“Yüksek tansiyon bugün her yaşta görülebiliyor ancak yaşam tarzı seçimleri nedeniyle maalesef çok erken yaşlarda da sık görülüyor. Özellikle gençlerde yüksek tansiyon görüldüğünde mutlaka sekonder nedenler dediğimiz böbrek damar darlığı ya da yapısal kalp hastalığı gibi ikincil nedenler açısından tarama yapılmalı. Bu iki neden gençlerde yüksek tansiyonun en sık nedenleri arasında yer alıyor. Yüksek tansiyon tanısı koyduğumuz hiçbir hastayı, ‘İlacı al, evine git. Artık bu senin kaderin' diye göndermeyiz. Kişiyle ciddi bir iş birliği halinde yaşam tarzını yeniden planlarız.”- Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya
TANSİYON İLAÇLARINI BIRAKMAK MÜMKÜN
Tansiyon ilaçlarının sayısının azaltılabileceğini hatta bırakılabileceğini, bunu pratikte çok ciddi anlamda gördüklerini söyleyen Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya, bunun için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
" - Yapılması gerekenlerin en başında stres yönetimi geliyor. Maalesef stres çağımızın salgını. Stresi yok edemeyiz ama onunla baş etmek zorundayız. Her birimizin stresle baş etme teknikleri olmalı. Derin diyafram nefes egzersizleri, yoga, meditasyon veya ibadet gibi kendi içimize döndüğümüz anlar bizi bedenen şifalandırır, tansiyon ve nabız değerlerimizi düşürür. Bunlar bilimsel kanıtlıdır. Her gün mutlaka uygulamalıyız.
- Beslenme içeriği tamamen temizlenmeli, diyet değil kötü alışkanlıklar yerine sağlıklı alternatifler konulmalı. Yani sürdürülebilir beslenme programları oluşturulmalı. Özellikle nitart zengini kırmızı pancar, roka ve sarımsak gibi sebzeler tüketilmeli.
- Egzersiz her gün rutinimiz olmalı. Sigara, alkol ve yoğun kafeinden uzak durulmalı.
- Eksik vitamin ve mineral depolarımız doldurulmalı. Ayrıca rahatlatan ve gevşeten magnezyum sitrat, magnezyum taurat, magnezyum glisinat tek veya kombinasyonları tercih edilebilir. Yüksek tansiyon varlığında magnezyum depolarımızın dolu olması büyük önem taşıyor."